Akşener'den Erdoğan'a Sinan Ateş tepkisi: Sen bostan korkuluğu musun?

Akşener'den Erdoğan'a Sinan Ateş tepkisi: Sen bostan korkuluğu musun?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan'a Sinan Ateş suikastı için tepki gösteren Akşener "26 gün olmuş adım atan tek bir makam yok. Senin yönettiğini iddia ettiğin devletin içinde neler dönüyor? Sen bostan korkuluğu musun?" dedi. 

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Erdoğan''a Sinan Ateş için seslendi. Akşener "Suikastin üzerinden geçen 26 günün ardından görüyorum ki adım atan tek bir makam bile yok. Sayın Erdoğan senin yönettiğini iddia ettiğin bu devletin içinde, neler dönüyor? Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir? Sen bostan korkuluğu musun?" dedi. 

 

Akşener’in açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle:

“BU DÜPEDÜZ BİR NEFRET SUÇUDUR!”

Sözlerimin başında geçtiğimiz günlerde İsveç’teki büyükelçiliğimizin önünde yaşanan ahlaksız hadiseye ilişkin birkaç noktaya değinmek istiyorum.

Öncelikle kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’i yakmaya çalışarak, değerlerimize saldıran bu vandallık, bu barbarlık, bu düşmanlık dünyanın hiçbir yerinde, fikir hürriyeti olarak, pazarlanamaz. Bu düpedüz bir nefret suçudur!

İsveç hükûmetinin “insan hakları” kisvesiyle bu duruma, yol vermesi ise asla ve asla kabul edilemez bir acizliktir. Bu acizliği bir kez daha şiddetle kınıyorum! Tarihin, hiçbir döneminde dini, vicdani ve fikri özgürlüklere yapılan saygısızlık “İnsan hakkı” olmamıştır, olamaz!

Tarihin hiçbir döneminde maneviyatı hedef alan nefret söylemi de, nefret eylemi de “İnsan hakkı” olmamıştır, olamaz! Tarihin, hiçbir döneminde zorbalığa hoşgörü ile yaklaşmak “İnsan hakkı” olmamıştır, olamaz!

“BU İKİ YÜZLÜLÜĞÜ REDDEDİYORUZ”

Biz İYİ Parti olarak bu iki yüzlülüğü reddediyoruz! İnsan haklarının şiddete, terörizme, ırkçılığa ve nefret suçuna paravan edilmesini reddediyoruz! 21’inci yüzyılda ortaçağ zihniyetini yansıtan, bu ahlaksızlığı dünyanın neresinde olursa olsun reddediyoruz! Yalnız meselenin önemli bir yanı daha var. Türkiye’de hemen her kesim siyasetin her renk ve düşüncesi benzer bir şekilde bu eylemi reddediyor. Bu konuda, ülkemizdeki tüm toplumsal kesimler;

yekvücut olarak tepki gösteriyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten bir iktidar, böyle ciddi bir konuda sadece eleştiriyle göstermelik tepkilerle yetinemez. Siyaset üstü gördüğümüz, bu tip konularda iktidarın yapması gereken “dostlar alışverişte görsün” anlayışının, ötesine geçmektir. Devleti yönetenler, bu sorumlulukla ve yetki sahibi olmanın, ciddiyetiyle hareket etmek, zorundadır. Yani esas hedef bu tip eylemlerin tekrarlanmasını, önlemek olmalıdır. Ama maalesef Sayın Erdoğan ve arkadaşları, bu tarz konularda, genellikle “Oh ne güzel! Seçim için malzeme çıktı…” diye sevinmeyi tercih ediyorlar. İç politika için, siyasi rant devşirmeyi tercih ediyorlar. Bol bol gürültü çıkartmayı ama iş icraata gelince, arazi olmayı tercih ediyorlar.

“İKTİDAR O ZAMAN DA İŞİ HAMASET ŞOVUNA DÖKMÜŞTÜ”

Hatırlayın biz bu oyunu daha önce 2017’deki referandum sürecinde yaşamıştık. O zaman düşman Hollanda’ydı. Ama iktidarın zihniyeti, yine aynıydı. Partililerine portakal kestirerek,

Hollanda ile çetin bir mücadeleye girişmişlerdi. O zaman da referandumdan istediklerini almak için işi hamaset şovuna dökmüşlerdi. Çünkü bu iktidar için seçim kazanmak ülkemizin itibarını korumaktan daha önemli. Çünkü onlar için gürültü çıkarmak, devlet ciddiyetiyle, meselenin gereğini yapmaktan daha önemli. Çünkü onlar için şov yapmak milletimizin maneviyatına sahip çıkmaktan çok daha önemli… Artık çok açık şekilde anlıyoruz ki iktidar bu konuda kalıcı ve somut adımlar atmaya, kesinlikle niyetli değil. O halde biz İYİ Parti olarak bir adım atıyoruz. Üstelik bu adım İsveç Savunma Bakan’ının ülkemize gelişini ertelemekten veya yandaş kanallarda mizansenler yazmaktan çok daha sonuç odaklı bir adım.

“İSVEÇ’E SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ”

Az önce de söyledim. Bu aşağılık eylem, fikir özgürlüğü olarak pazarlanamaz. Nitekim bunu sadece biz değil İsveç’in de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de söylüyor. Sözleşme kapsamında bu şekilde korunan bir özgürlük yok. Yani İsveç hükûmeti, bu eylemi engellememekle ve üstüne üstlük yapılmasına müsaade etmekle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yükümlüklerini de ihlal etmiş bulunuyor. Dolasıyla bu tablo karşısında biz de; İsveç’te İYİ Parti gönüllülerimizden bir grubu, hareket geçirdik. Cuma günü Stokholm’deki bir yerel mahkemede failler hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Bu nefret suçunun gerçekleşmesine, yol verdiği için İsveç hükûmetini, yargıya şikâyet edeceğiz ve nihai olarak bu davayı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri kapsamında açacağız.

 

"İŞTE DEVLET AKLIYLA HAREKET ETMEK BUDUR!"

Bu haklı hukuk mücadelemizin nereye varacağını önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceğiz. Tüm iç hukuk yolları tüketildikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilecek. İnanıyoruz ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, bizi haklı bulacak. Eğer bu hedefimize ulaşırsak İsveç’in kendi iç yasalarını yeniden tanzim etmesine ve bu yöndeki eylemlere bir daha müsaade etmemesine vesile olacağız. İşte örnek yol budur! İşte diplomasi budur! İşte devlet aklıyla hareket etmek, devlet ciddiyetiyle, ülke yönetmek budur! Biz İYİ Parti olarak, ilk seçimler sonucunda Türkiye’nin yönetimini, devralacağımızın bilinci ve sorumluluğuyla, bu yolu açıyoruz. Gerçekten samimilerse, iktidar ile ortaklarının da başvurumuza destek vermelerini bekliyoruz.

Gelin görün ki açıkçası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamamakla övünen hatta iç mahkemelere bu kararların uygulanmaması için talimat yağdıran Sayın Erdoğan’ın hukukun üstünlüğü kavramı üzerinden kurgulanan bu diplomasi atağını, anlayabileceğini bile zannetmiyorum. Düşünebiliyor musunuz? İçinde, hem hukuk var, hem de diplomasi… Hem demokrasi var, hem de insan hakları… Yani, Sayın Erdoğan’ın, en sevmediği konular…

Ama şükürler olsun ki Türkiye’nin keyfe keder yönetildiği günlerin, artık sonuna geliyoruz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın İYİ Parti iktidarında, Türkiye’nin diplomatik üstünlüğünün hukuka saygısı ile, eş zamanlı olarak gelişeceği günlere, çok az kaldı! O sene, bu sene!

"SEN BOSTAN KORKULUĞU MUSUN SAYIN ERDOĞAN?"

Aziz milletim bildiğiniz üzere 30 Aralık Cuma günü Başkent Ankara’mızın göbeğinde, gencecik bir akademisyenimize Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı, Sinan Ateş’e karşı aşağılık bir suikast düzenlendi.

Daha önce de bu kürsüden dile getirdiğim gibi ilk günden beri, yakından takip ettiğim, bu elim olaya, Ateş ailesinin talebi üzerine, siyaseti bulaştırmak istemedim. Güvenlik güçlerimizin olayın aydınlatılması için ellerinden geleni, yapacağına inandım. Bengisu ve Banuçiçek kızlarımızın gözyaşlarının yüzü suyu hürmetine devletin devletliğini yargının da sorumluluğunun gereğini yapmasını bekledim.

Ancak 26 günün ardından görüyorum ki bu olay artık aileyi aşmış. Devlet nezdinde ciddiyetin kaybolduğunu bir kez daha gördük. Adım atan tek bir makam bile yok. Yazıklar olsun. Başkent''in göbeğinde aşağılık bir suikastla bir vatan evladına kıydılar.

Hani Dicle''nin kenarında, kurdun kaptığı koyun bile senin mesuliyetin altındaydı. Madem öyle mesuliyet senin Sayın Erdoğan. Dicle’nin kenarında değil, başkentin göbeğinde aşağılık bir suikastla, bir vatan evladına kıydılar. Üstelik bunu, herkesin gözü önünde yaptılar. Şimdi de örtbas edilmeye çalışılıyor.

“GERÇEKLER ORTAYA ÇIKANA KADAR PEŞİNDE OLACAĞIZ”

Her zaman olduğu gibi yine savcılar değişiyor! Her zaman olduğu gibi yargı yine bir sopa olarak kullanılıyor! Her zaman olduğu gibi bir katil dışarı da geziyor. Sen bostan korkuluğu musun Sayın Erdoğan? Kendine gel! Bu nasıl bir yargı sürecidir? Bu nasıl bir hukuk devletidir? Bu nasıl bir devlet yönetimidir?

Biz adaleti mülkün temeli sayan bir devlet anlayışına sahibiz! Biz haksızlık karşısında susanı, şeytan bilen bir milletiz! Biz “Bir cana kıyan, bütün insanlığın, canına kıymış gibi olur.” Buyuran yüce bir dinin mensubuyuz! Biliyorum sen kerim devlet anlayışımızdan nasibini alamadın. Görüyorum, milletimizden de koptun gitti ama artık maneviyatını da mı unuttun Sayın Erdoğan? Vicdanını da mı unuttun? Ahireti de mi unuttun? Şimdi bizim bu rezalete susacağımızı, çevrilmek istenen dümenleri kabulleneceğimizi, Sinan Başkan’ı unutacağımızı zannediyorsan, çok yanılıyorsun! Susmayacağız! Kabullenmeyeceğiz! Unutmayacağız! Gerçekler ortaya çıkana kadar bu olayın peşinde olacağız! Bunu da böyle bilesin.

 

“HALA ENFLASYONUN BOYNUNU KIRDIK DİYOR”

Aziz milletim Devletin her alanından alarm sesleri yükselirken ekonomimizin de Bay Kriz ve arkadaşlarıyla imtihanı hız kesmeden devam ediyor. Bu arkadaşlarımız hâlâ daha televizyonlara çıkıp utanmadan sıkılmadan “Türkiye’nin yıldızı, her geçen gün daha da parlıyor.” diyebiliyorlar. Hâlâ daha Nebati Bakan çıkıp “Kasım’da enflasyonun boynunu kırdık. Aralık’ta, belini kırdık. Şimdi devamı gelecek. Bundan sonra, enflasyonla mücadelede, en rahat alandayız.” diyor… Palavranın bini bir para… Hem, enflasyonla mücadeleden, söz ediyor. Hem de "Türk Lirası''nı, değerli hale getirirseniz. sanayi yavaşlar, işsizlik olur. Türk Lirası''nı değersiz hâle getirirseniz ise, bunun tam tersi olur." diyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Böyle bir cahillik, böyle bir iş bilmezlik olabilir mi?

“YAŞASIN ENFLASYON!” YAZAN TİŞÖRTLER BASTIRIN”

Muhteremler hem enflasyonla mücadeleyi hem de Türk Lirası’nı değersiz hâle getirmeyi aynı anda hedefleyemezsiniz. Birinden birini öncelemeniz gerekir. Eğer ki Türk Lirası’nın değersiz olmasını savunuyorsanız “Yaşasın enflasyon!” demeniz gerekir. Ki zaten siz düpedüz bunu savunuyorsunuz. En azından dürüst olun. Hadi, açık açık söyleyin. Hadi gidin “Yaşasın enflasyon!” yazan, enflasyon canavarlı tişörtler bastırın. “Yaşasın yoksulluk!” yazan, billboardlar yaptırın. “Kahrolsun zenginlik, yaşasın fakirlik!” yazan broşürler yaptırın.

Dürüstçe çıkın ve deyin ki “20 yılın sonunda, bizim, Türkiye ekonomisi için, bulduğumuz çözüm budur. Biz, milletimize, zenginliği çok görüyoruz ve “Yaşasın enflasyon” diyoruz.” Deyin de kurtulun. İtiraf edin de rahatlayın. Milletimize de daha fazla bizzat kendinizin azdırdığı, “enflasyonla mücadele ediyoruz” yalanını söylemeyin. Ayıptır günahtır.

“BAY KRİZ’İN İLK SUÇ ORTAĞI SİZ DEĞİLSİNİZ”

Bu vesileyle sizlerin aracılığıyla Nebati Bakan’ı şimdiden uyarıyorum. Fazla ve büyük konuşmayın Sayın Bakan. Rahata da fazla alışmayın. Hatta patronunuza da fazla güvenmeyin. Asla unutmayın. Ekonomimizdeki tahribat konusunda, Bay Kriz’in ilk suç ortağı siz değilsiniz.

Beceriksizlikte dünya lideri olmak, kolay değil… Tek başına böyle büyük bir başarısızlığa imza atmak hiç kolay değil. Emin olun Bay Kriz sizler olmadan bunu başaramazdı. Ama malum, artık yolun sonu geldi… Sandık, artık ufukta göründü. Millete hesap verme gününe, artık çok az kaldı! Şimdiden valizinizi toplamaya masanızı boşaltmaya başlarsanız, iyi edersiniz. Çünkü milletin Bay Kriz’e sandıkta çıkartacağı fatura karşısında ihaleyi üzerine yıkacak, biri lazım olacak.

“İSTANBUL HAVALİMANI’NIN BÖLGESİ HÂLÂ ORMAN OLARAK GÖSTERİLİYOR”

Aziz milletim biz, İYİ Parti olarak Durmuş Başkanımın bahsettiği sorunların farkındayız. STK İlişkileri Başkanlığımız Kalkınma Politikaları Başkanlığımızla birlikte bu önemli konuya dair, çalışmalarını tamamladı. Ormanlarımıza ve orman köylülerimizin yaşadığı sorunlara ilişkin, çözüm önerilerimiz hazır. İYİ Parti iktidarında kalkınma stratejimizin, köy ayağını orman köylülerimiz ve orman kooperatifleriyle sağlayacağız. Bu doğrultuda güçlenen ekonomimizle birlikte orman köylülerini, orman kooperatifçiliğinin anahtar bir paydaşı yapacağız. Onlara gereken teşvikleri verecek ormancılık politikalarıyla yakından ilişkilendireceğiz. Orman Kanunu’nda ormanlarımızı, vahşi madenciliğe açan 16’ncı maddeyi değiştirip stratejik olarak tespit edilmiş orman alanlarını belirleyecek ve bu alanlarda maden açılmasına izin vermeyeceğiz. Ayrıca iktidarın yalandan beslenen, yönetim anlayışı orman konusunda da kendisini gösteriyor. Bugün ülkemizde ormanlarımızın azaldığı gerçeği bile gizleniyor. Mesela bunun örneklerinden biri neresi biliyor musunuz? İstanbul Havalimanı. Yanlış duymadınız. İnanabiliyor musunuz? İstanbul Havalimanı’nın olduğu bölge resmî kaynaklarda hâlâ orman olarak gösteriliyor. Böyle bir rezalet olabilir mi? Böyle bir ciddiyetsizlik olabilir mi? Sonra ahmaklık deyince kızıyorlar… Gerçekten ibretlik! 

 

“ORMAN MUHAFAZA MEMURLARINI KADROYA ALACAĞIZ”

İktidarın personel alımında gösterdiği liyakat değil sadakat temelli yaklaşımı derhal durduracağız. Uzman ve tecrübe kazanmış personel istihdamını sağlayacağız. Orman Genel Müdürlüğü’nde ise atama ve yükselmeleri, yine liyakat esasına göre yapacak sözleşmeli olarak çalışan orman mühendisleri ve orman muhafaza memurlarını da kadroya alacağız. Boştaki norm kadrolarında ise öncelliği orman köylülerimizden yana kullanacağız.

“ORMANLARIMIZIN ÜZERİNDE BİLE VESAYET KURUYORLAR”

Tüm bunların yanında Sayın Erdoğan’ın ucube sisteminde belirlenen alanların orman sınırı dışına çıkarılması için Cumhurbaşkanlığı Kararı gerekiyor. Yani Anayasal olarak korunan ve 85 milyon vatandaşımıza ait olan ormanlarımızın varlığı bile bir kişinin keyfine bırakılmış durumda… Millet iradesinin üzerinde kurdukları vesayet yetmiyor. Ormanlarımızın üzerinde bile vesayet kuruyorlar. Böyle bir zihniyet olabilir mi? 

“ONLAR ANLATACAK SARAY DİNLEYECEK”

Keyfi kararlarla doğa hızla yağmalanıyor. Doğayı kirlet ki sermaye yaşasın, köyü yok et ki inşaatçılar yaşasın. Cennet doğamızı korumak yerine talanı seçiyorlar. Sayın Erdoğan ve rant şebekeleri iklim krizine davetiye çıkarıyorlar. Orman köylerine sadece oy deposu olarak bakıyorlar. Ormanlarımızın varlığını korumak bir insanlık görevi ve vefa borcudur. Nitekim tam da bu nedenle orman işçilerimizin sesini tüm Türkiye''ye duyuracağız. Onlar anlatacak saray dinleyecek.

“BİR SEFERBERLİK BAŞLATACAĞIZ”

Ormanla hısımdık şimdi hasıl olunmuş. Asıl mesele bu. Sizlerle gerçekten bir gönül birlikteliği kurmuşlar ve siz bütün gücünüzle ormanların var olmasına gayret göstermişsiniz. Ama 2002''den sonra bu süreç hasımlığa evrilmiş durumda. Ormanlarımıza dair sorunlara ilişkin çözüm önerilerimiz hazır. Kalkınma stratejimizde köy alanlarını orman kooperatifçiliğiyle belirleyeceğiz. İstanbul Havalimanını resmi belge orman olarak gösteriyor. Sonra da ahmak deyince kızıyorlar ancak bu iş ahmaklık. Bu kurumsallaşmış sahtecilikle sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz. Şeffaflık ilkemizi süratle hayata geçireceğiz. Doğal ormanlarımızın yok olmasına izin vermeyecek suni ormanların çoğalmasını sağlayacak çalışmalarda bulunacağız. Yangınlar büyük tahribata yol açıyor. Özel ağaçlandırma yetkisini orman köylüsüne vereceğiz. Ormanlarımızın arttırılması için ne gerekiyorsa yapacağız. Bir seferberlik başlatacağız. Önleyici tedbirler alacağız. Köylülere yangınla mücadele eğitimi vereceğiz. Hava ve kara ekipmanlara gerekli yatırımları yapacağız. Uzman ve tecrübe kazanmış personel istihdamını yaratacağız.

 

“TÜRKİYE ÇARESİZ DEĞİL ARTIK BİZ VARIZ”

Ormanlarımızın üzerinde bile vesayet kuruyorlar. Biz gerekli kanuni düzenlemeyi yapıp vesayet düzenine son vereceğiz. Yaban hayatı ve doğal alanlarını turizm yatırımlarının dışında tutacağız. Yeşili betona çevirme sevdalılarının huzurunu bozacağız. Ağaçlarımıza, ormanlarımıza, denizlerimize, ırmaklarımıza sahip çıkacağız. Doğa konusunda tavizimiz yok, olmayacak. İktidarın son yılında ortada duran bir gerçek var. Artık malımıza, canımıza, doğamıza sahip çıkamadıkları gerçeğidir. Bu gerçek ülkemizin önünde engeldir. Türkiye çaresiz değil. Artık biz varız. Çözümlerimizle biz hazırız. Ülkemizi hak ettiği lige taşıyacak durumdayız.

“GENÇLERİN OY KULLANMASINDAN KORKUYORLAR”

Yine erken seçim yaşayacağız. Seçim tarihini güncelledik erkene almadık deseler de bu bariz şekilde erken seçimdir. Biz ne zaman seçim tarihini açıklayın desek seçim zamanında olacak diye nutuk attılar. Neden şimdi seçim tarihini erken alıyorlar? Çünkü gençlerin oy kullanmasından korkuyorlar. Gençlerin onları sandığa gömeceğini çok iyi biliyorlar. Okullar açıkken seçim yapılmasını istemiyorlar. Sevgili gençler kimse merak etmesin artık İYİ gençlik var. Gençlerimizin bulundukları şehirde oy kullanmaları için onları tek tek bilgilendireceğiz. Gerekirse kapı kapı dolaşacak tüm gücümüzle çalışacağız. Başvuru gününü kaçıran olursa da ikametlerin bulunduğu şehirlere ücretsiz olarak götürülmelerini ve sonra da geri getirilmelerini biz sağlayacağız. Biz gençlerin olmadığı bir seçimi kabul etmiyoruz. Biz arkamızda gençlerimizle gümbür gümbür iktidara yürüyoruz. Asla unutmayın, hiç merak etmeyim. O sene bu sene. İktidarın önceliği kendilerinin ve yandaşlarının rahatlığı oldu. Ama bizim önceliğimiz millettir. Vesayete karşı ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım hangi çılgın bana zincir vuracakmış diyenlerin partisidir. Biz bugünlere davamız, sözümüz doğru olduğu için milletimizin hayır dualarıyla geldi. Biz bu günlere yeter artık söz milletin diyen milletin izniyle geldik.

İlgili Haberler