Atatürk: “Dağ başını duman almış, yürüyelim arkadaşlar!”

Atatürk: “Dağ başını duman almış, yürüyelim arkadaşlar!”

Samsun’da kendini bilmez iki kişinin Atatürk’ün Onur Anıtı’nı yıkmaya çalışması sonrası tepkiler sürerken milyonlarca Cumhuriyet sevdalısı Ata’sına koştu. Çünkü o milyonlar biliyordu ki; o sadece bir heykel, bir anıt değildi. O bir ulusun varoluşunun başlangıcıydı. Bakın o dönemi yaşamış Atatürk’ün en önemli dava arkadaşlarından biri olan ve Samsun’dan sonra Milli Mücadele’nin yürüyüşünde bulunan

On Dokuz Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmıştık. Samsun'dan Havza'ya gidecektik. Mustafa Kemal Paşa kuramsal olarak IX. Ordu Müfettişi idi. "Kuramsal" olarak diyorum, çünkü komuta edeceği birlikler yalnız şeklen vardı. Ben, Kurmay Başkanı, Refik (Saydam) da Sağlık Dairesi Başkanı idi.

Samsun'dan Havza'ya otomobille veya araba ile gidecekti. O tarihte bütün yurtta, ya (T) modeli Ford otomobilleri yahut Almanlardan kalan ünlü Benz otomobilleri vardı. Ford'lar yeni yeni geliyordu. Samsun'da ise bir tane eski Benz'lerden bulunuyordu.

Şoförümüz, Müslüman olmayan yaşlı bir adamdı. Yollar yeni yağmurdan çıkmış, berbattı. Otomobil haraptı. İkide bir duruyor, arıza yapıyor, tekrar yol alıyorduk. Siz, o zamanki bu otuz beş yaşında, muzaffer komutanın hareket canlılığı ve sabırsızlığını tasavvur edemezsiniz. Kendisi şoförün yanında oturuyor, zaman zaman direksiyonu eline alıyordu. Arkada benimle Doktor Refik (Saydam) ve Doktor İbrahim Tali (Öngören) oturuyorduk. 0, şoförün işine karıştıkça yan gözle birbirimize bakıyorduk. Yan gözle diyorum, çünkü bir farkına varırsa hesap vermekten güç kurtulurduk.

Fakat ne olduysa oldu, yan gözle bakışarak anlatmak istemediğimiz korktuğumuz başımıza geldi. Makine bir dönemeçte bir daha kolay kolay harekete gelmeyecek halde durdu, kaldı. Bize yapacak iş, inmek ve beklemekti. Onu yaptık. Bir köşeye çekilerek sabırlı ve işi oluruna bırakarak beklemeye başladık.

Mustafa Kemal Paşa, Havza'ya gidebilmek için bir araç bulmak gereksimini duyarak yanımıza geldi ve Refik Saydam'a gülerek dedi ki:

-"Doktor... Havza'ya kadar yürüyebilir misin?"

Sonunda, yarım saat ilerideki köye gidip, oradan araba bulmayı kararlaştırdık. Hep beraber yola çıktık. Mustafa Kemal Paşa dedi ki:

-"Size, yorulmamanız için bir çare önereceğim. Dağ başını duman almış marşını biliyor musunuz?"

İtiraf edeyim ki orada olanlardan hiçbirimiz bu marşı bilmiyorduk. Bunun üzerine kendi gür ve dinç sesiyle, notasını da tekrarlayarak başladı:

"Dağ başını duman almış,

Gümüş dere durmaz akar.

Güneş ufuktan şimdi doğar,

Yürüyelim arkadaşlar..."

Kendisinden ilk defa, bu marşı Havza yolunda dinledim. 19 Mayıs 1919'da yanında olan mutlulardan biriyim. Rahat rahat söyleyebilirim ki, Mustafa Kemal Paşa, milli mücadeleye başladığının ilk marşını burada söylemiştir. Daha sonra Ankara Halkevi'nde, Gaziantep gecesinde, bir daha bu marşı söyletir ve söylerken gördüm:

"Bu ağaçlar güzel kuşlar

Yürüyelim arkadaşlar..."

derken yeni bir yola çıkmak hazırlığının heyecanını duyardı. Neden bu marşı bu kadar severdi? Doğa güzelliklerini tekrarladığı, o dönemde pek az görülen öz Türkçe olduğu, içinde geleceği ilgilendiren kelimeler ve amaçlar çok olduğu için mi bilmiyorum. Belki bütün bunların hepsi vardı. Çünkü O, doğanın güzelliğine, heyecanına, geleceğe aşık bir adamdı.


Kaynak:
1- Özalp Atatürk'ü Anlatıyor, Kazım Özalp , General, 1969, Tef. No:12
2- Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Prof. Dr. Utkan Kocatürk. Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara. ISBN: 975-16-1191-1. Sayfa: 132