Gülsüm Hülya Sundu / Günboyu
Koronavirüs pandemisiyle birlikte dünyanın birçok ülkesi resesyon belirtileri gösterirken, para birimlerini korumak için ülke merkez bankaları faiz artırımına gitmekten geri durmadı.
Dünya genelinde hakim olan faiz artırım furyasına karşın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ekonomistlerin tüm uyarılarına rağmen faizlerde indirime giderek Türkiye'de üç haneli enflasyon rakamlarının görülmesine neden oldu.
Bağımsız ve rasyonel para politikaları yürütmekle görevlendirilen TCMB, AKP hükümetinin güdümünde ekonomi yönetimine devam ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Faiz Sebep Enflasyon Sonuç" teorisine dayanan Türkiye Ekonomi Modeli, 28 Mayıs seçimlerinin ardından terk edilmişe benziyor.
Erdoğan, ekonomi yönetiminin başına yeniden Mehmet Şimşek'i getirirken, TCMB Başkanlığına ise Hafize Gaye Erkan'ın atanması 'ortadoks politikaya dönüş' sinyalleri olarak yorumlandı.
Buna karşın yeni ekonomik sistemin ilk zorlu sınavı 22 Haziran'da yapılacak PPK toplantısı ile başlamış olacak. Türkiye'de gösterge faizler yıllık düzeyde yüzde 50 ile 60'ları bulmasına karşın politika faizinin yüzde 8.5'da tutulması piyasalar tarafından sert şekilde eleştirilirken, perşembe günü yapılacak PPK toplantısında yıllardır benzeri görülmemiş bir faiz artırımına gidileceğine ise kesin gözüyle bakılıyor.
Ekonomist Atilla Yeşilada, "Faiz Can Yakacak, Dövizin Hızı Kesilecek" başlıklarıyla söz konusu kararın sonrasında yaşanacaklara değinirken şu ifadeleri kullandı:
"YIL SONUNA KADAR İKİ FAİZ ARTIRIMI DAHA OLUR"
"Pek çok uzman Fed'in daha fazla faiz artırmayacağını düşünüyor. Çünkü Fed kendi açıklamasında faizlerin şu anda 5.25 olduğunu söylerken, Powell da açık açık "Biz sadece mola veriyoruz, parasal sıkılaşma evresinin bittiğini düşünmeyin" demişti. Peki neden bütün ekonomistler aksini düşünüyor? Birincisi ABD'de faizlerin 5.25'e ulaşması, ekonominin neredeyse resesyona gireceğini gösteriyor. Birçok uzman kuruluş ise gelecekte bundan kaçınılmasının mümkün olmadığını söylemekte.
İkinci konu bütün dünya çok borçlu. Hepimiz borçluyuz, kredi kartları aşınıyor artık ama ABD'de çok borçlu. Milyonlarca şirket pandemi öncesi dönemde harcamıştı, şimdi bunların hepsinin yeniden finanse edilmesi gerekiyor. Vadesi gelen dolar borcunu siz önceden yüzde 2 ile regüle ederken, şimdi bu artırımların ardından yüzde 6-7'ye çıkmış durumda. Bunun kaldırılması çok güç ve nitekim bu hızlı faiz artışlarının yan etkisinin ABD'de batan bankalarda gördük. Dolayısıyla pek çok uzman "Ya bu kadar yeter, ekonominin taşıyıcı kolonlarına zarar veriyor bu iş" görüşüne geldi. Açıkcası ben buna pek katılmıyorum. Sebepleri de şunlar, ABD'de finansal istikrar hala çok kötü durumda değil.
Batmaya yakın çok fazla şirket var ancak bunlar zombi şirketler ve bu durum Fed'i çok fazla etkilemez. Banka iflasları çok ciddi bir sorun Fed için ama bunları daha önce de para politikasını değiştirmeden, geçici piyasaya dolar basarak ve bankaları birbiriyle evlendirerek aşmayı becerdi.
"FED'İN FAİZLERİ İNDİRMESİ TÜRK LİRASI İÇİN İYİ OLUR"
Üçüncüsü, pek çok uzman ABD ekonomisinin resesyona gireceğini söylüyor ama verilerde öyle bir şey yok. Tüketici harcamaları çok iyi gidiyor, işsizlik çok düşük. Özellikle bu kadar faiz artırımının ardından istihdam piyasasının tepki vermemesi çok ilginç gerçekten. Şimdi ABD'de istihdam ile enflasyon arasında çok yakın bi bağlantı var, bizde öyle bir şey yok. Çünkü toplumun ürettiği gelirin üçte ikisi bizde çalışanlara giderken, ABD'de bu oran %33 civarında.
Dolayısıyla İşsizlik artmadığı zaman gelirler yüksek kalıyor ve enflasyonu beslemeye devam ediyor. En önemlisi de Türkiye'de olduğu gibi enflasyon katılaştı. İnsanlar şu anki enflasyonun sürmesini bekliyor. 5 yıl sonrası için bile ankete katılan ABD'li haneler enflasyonun yüzde 2.2 olmasını bekliyorlar. Dolayısıyla çok büyük bir kriz yaşamazsak, Fed muhtemelen iki kez daha faiz artıracak. 2023 sonuna kadar faiz artırımları devam edecek.
2024 yılının ortalarında bir yerde eğer bir emtia şoku daha yemezsek faiz indirimleri başlayabilir. Piyasalar doğal olarak anlık hareketleri satın alıyor ama bizi izleyen, daha uzun vadeli olaylara bakmak isteyenlere şunu hatırlatmakta fayda var. Faiz indirimleri eskiden yüzde 0'a kadar giderdi. Artık böyle bir durum yok. Fed bile kendi tahmininde, tüm sorunlar çözüldüğünde ABD'nin politika faizi yüzde 2 civarında kalacak.
Türkiye gibi ülkeler açısından, dışarıdan çok borçlanmaya mahkum ülkeler açısından Fed'in faizleri indirmesi tabii ki yararlı olur. Bir miktar dış krediye ulaşmak kolaylaşır ama eski maliyetlere hiçbir zaman erişemeyeceğiz.
"ESKİ GÜZEL GÜNLERE DÖNMEYECEĞİZ"
Dolayısıyla Fed'in faiz indirmesi dünya ekonomisinin biraz toparlanmasını sağlayacak olsa da kesinlikle o eski güzel günlere dönemeyeceğiz. Türkiye açısından da belki kredi kartı kullanmakta çok dikkatli olmak gerekecek. Çünkü kredi kartı faizleri sık sık güncelleniyor ve TCMB de faiz artırdığında bu rakamlar sürekli yükselecek.
Son olarak şunu söyleyeyim tabii ki dünyada her merkez bankasının kendine has politikaları olabilir ama Fed faiz artırdığı sürece, dünyada diğer bizim gibi orta ölçekli ekonomilerin faiz indirimine gitmesi mümkün değil. Para birimimiz hızla değer kaybedecek.
"HÜKÜMET KANALIYLA EKONOMİYE GELİR POMPALAMA DEVAM EDİYOR"
Özellikle düşük gelirli insanlar tarafından tasarruf yapmak hayal. Parayı ne yapıyor? Ya harcıyoruz ya da borç ödüyoruz çünkü harcama isteklerimiz var. Gelirimiz genelde temel ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmiyor. Devlet de cebimizde daha fazla para koyduğunda gidip piyasada harcıyoruz, piyasada harcamak da talep demek.
Eğer talep artarsa şirketler iki şekilde tepki verir. Üretimlerini yükseltirler ama kar marjlarını sabit tutarlar, ikincisi üretimlerini yükseltemezler ama kar marjlarını artırırlar. Türkiye'de de böyle bir süreç söz konusu olacak. Seçim dönemi verilen harcama vaatleri şimdi yaz ve sonbahar aylarında ekonomide talebi köpürttüğünü göreceğiz. Bunun üzerine bir de turizm gelirini ekleyelim. O da bir talep çünkü, sizin ya da benim yiyeceğimiz karpuzu, alkolü ya da barınma kapasitesini satın alarak fiyatları yükseltiyorlar.
"MERKEZ BANKASI KAPIYI YÜZDE 30'DAN AÇIP 50'YE DOĞRU GİTMELİ"
Dolayısıyla Merkez Bankası'nın karar alırken şu andaki enflasyonu değil, sonbaharda yaşanacakları göz önünde bulundurması gerekiyor. Ben böyle yapacağını düşünmüyorum, bana sorarsan TCMB kapıyı 30'dan açmalı ve çok hızlı bir şekilde 50'lere kadar gitmeli.
Yüzde 50'nin altında bir faiz oranının ben enflasyonu keseceğini düşünmüyorum. Bununla birlikte bir şey daha var. Mehmet Şimşek daha nöbet teslim töreninde, daha sonra Cevdet Yılmaz da kabine toplantısı sonrasında "öngörülebilir ve şeffaf, rasyonel politika" vurgusu yaptılar. Eğer böyle bir yola sapılırsa, TCMB'nin hangi şartlarda hangi para politikası enstrümanını kullanacağını görürsek enflasyonu baskılamak çok daha kolay olur .
"HAFİZE GAYE ERKAN'IN YAPMASI GEREKENLER BUNLAR..."
Şöyle söyleyelim 2 tane merkez bankası var. O merkez bankası dedi ki "Enflasyon artarsa ben faizleri artıracağım" bunun enflasyona hiçbir etkisi olmaz. Öteki tarafta ise insanların güvendiği, vaadlerini yerine getiren bir merkez bankası var. O da aynı şeyi söylüyor. Bu durumda enflasyon o kadar yükselmez.
Gaye hanımın faiz artırmak kadar yapması gereken iki şey var. Çok açık bir şekilde, bulabildiği tüm yayınlara çıkarak Merkez Bankası'nın bundan sonra ne yapacağını ve ne yapmak istediğini açık açık kamuoyuna ve dünyaya anlatmak. İkincisi, ilk faiz artırımı enflasyonu dizgilemekte etkili olmayacak. İşin gerçeği bu ama enflasyon yükselmeye devam ederse nasıl tepki vereceğini, bu faiz artırımlarını nereye kadar sürdüreceğini çok açık bir şekilde söylemeli.
Son olarak da nedir Türkiye'nin enflasyon hedefi? Yüzde 5, neredeyiz yüzde 40. Bu resmi rakam, 40'dan 5'e kaç ayda, nasıl gitmeyi planlıyor? Çok açık bir şekilde bunların halka anlatılması lazım.
İlgili Haberler