Ege Üniversitesi (EÜ) Fen Fakültesi Biyokimya Bölümü Biyokimya Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Alper Akkaya sorumluluğunda, Biyoloji Bölümü Moleküler Biyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Savaş İzzetoğlu ve Fen Bilimler Enstitüsü Biyokimya Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisi bursiyer Ceyda Özen tarafından yürütülen “Laktik Asit Bakterilerinden Antimikrobiyal Peptid Üretimi ve Prostat Kanserine Karşı Antikanserojenik Etkilerinin Belirlenmesi” konulu proje, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) tarafından desteklemeye hak kazandı. Bilimsel çalışmaları Fen Fakültesi Biyoteknoloji Araştırma Laboratuvarında sürdürülen proje ile kanser tedavisi için alternatif bir yaklaşım bulma ihtiyacından hareketle, tedavi gören hastaların yaşadıkları olumsuzları azaltmak ve nükseden kanser vakalarının önüne geçmek hedefleniyor.
"En yüksek ölüm oranına sahip olan hastalıkların ikincisi kanserdir"
Kanser hastalığına karşı yeni tedavi molekülleri geliştirmeye çalıştıklarını ifade eden Doç. Dr. Alper Akkaya, “Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre en yüksek ölüm oranına sahip olan hastalıkların ikincisi kanserdir. Kanserin sebep olduğu ölümler yalnızca kanser sebebiyle değil, organlardaki yetmezlik ya da immün sistemin, yani bağışıklık sisteminin çökmesi sonucuyla ortaya çıkan enfeksiyon nedeniyle de gerçekleşir. Kanser konusunda birçok tedavi yöntemi mevcut. Ancak bu tedavi yöntemlerinden özellikle kemoterapide hastalar yan etkiler nedeniyle çok yıpranıyorlar. Vücut, sağlıklı hücrelerin de etkilenmesi sebebiyle kanserle savaşacak gücünü yitirmeye başlıyor. Bu noktadan sonra iyileşme grafiği düşüyor. Dolayısıyla kanser tedavisinde yeni moleküllere ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Biz, biyoteknoloji çerçevesinde yeni tedavi molekülleri geliştirmeye çalışıyoruz. Üzerinde çalıştığımız moleküllere de 'Antimikrobiyal Peptid (AMP)' adı veriliyor” diye konuştu.
“Peptidler, hücrenin içinden dışına doğru bir tünel oluşturuyorlar”
Proje ile antimikrobiyal ya da antikanser özellikli yeni peptidler ortaya çıkarmak istediklerini dile getiren Doç. Dr. Alper Akkaya, “Her canlıda bulunan peptidler, proteinlerin biraz daha küçük yapılı halleridir ve kısa zincirli olmalarına karşın vücutta pek çok görevleri bulunur. Hasta olduğumuzda bağışıklık sistemimiz, sistemin proteinleri olan 'İmmünoglobulin E' sentezleyerek vücudu korumaya çalışır. Bununla birlikte büyük oranda AMP de sentezler. Çalışmalarımızda mikroorganizmayla, özellikle bakterilerle kanser hücrelerinin bazı benzerlikleri olduğunu gördük. Bu benzerlik yoğun olarak hücre zarı üzerinde birbirleriyle eşleşiyor. Hem bakterilerin hem de kanser hücrelerinde zarın dışarıya bakan üst kısmı yüksek oranda eksi yük içeriyor. Bizim çalıştığımız AMP’lerin iki etki mekanizması var. Birincisi; AMP hücre içerisine giriyor ve hücre içerisindeki yaşamsal faaliyeti durduracak bir etkide bulunuyor. İkincisi ise; AMP, hücre zarına geliyor ve zarın kararlılığını bozuyor. Peptidler, hücrenin üzerinde dizilerek hücre zarında tüneller oluşturuyorlar. Böylece içeride hücrelerin iç dengesi bozuluyor. Çünkü hem dışardan içeriye hem de içeriden dışarıya kontrolsüz su, iyon ve küçük moleküllerin giriş-çıkışı gerçekleşiyor. Bu durumda hücre, yaşamına devam edemiyor. Biz, aradaki benzerliği fark ettiğimiz için antimikrobiyal özellik gösteren bir peptidin, antikanser özellik de gösterebileceğini düşündük. Antikanser peptidler, çok düşük konsantrasyonlarda oldukça etkili olabiliyorlar. Çalışmalarımız neticesinde yeni bir peptid ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken mikroorganizmaları belirli şartlarda büyüterek bu antimikrobiyal ya da antikanser özellikli peptidleri üretmeye çalışacağız. Elde ettiğimiz sonuçların kaç tanesinin bilinip bilinmediğini inceleyeceğiz. Ardından peptidlerden hangilerinin antikanser özelliği gösterdiği Biyoloji Bölümü Hücre Kültürü Laboratuvarında araştırılacak” dedi.
"Potansiyel bir antikanser peptid grubu ortaya çıkaracağız"
TÜSEB'den destek alan bu projenin aslında ana projenin bir dalı olduğunu söyleyen Doç. Dr. Akkaya, “Oldukça geniş bir proje olmasını sağlayan unsur, AMP’leri çeşitli koşullara göre sınıflandırabilmemizdir. Her özelliğini göz önünde bulundurarak belirlediğimiz AMP’leri çalışmamızın içine yaydık. Çalışacağımız bu grup sadece bir taneyken; büyük projede 20 tane ve üçer adet alternatifleri bulunan AMP’ler var. Elimizde 120'ye yakın AMP potansiyeli var. Bunları sadece bir kanser türüne etkisi üzerinde kullanıp bırakamayız. Ürünlerimizin hiçbirini heba etmeden, büyük projemizde TÜBİTAK ve EÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenebilecek farklı kanser türlerine etkileri üzerine de çalışacağız. Potansiyel bir antikanser peptid grubu ortaya çıkaracağız. Ardından etki mekanizmaları belirleyerek, karakterizasyon yapacağız. Son olarak ürüne doğru ilerleyeceğiz” diye konuştu.