Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara''da bir inşaat şantiyesine iftar vakti ziyarette bulundu. Kılıçdaroğlu, işçilerin iftar yemeğinden yedi.
Türkiye’deki ekonomik durum üzerine konuşan bir işçi, Kılıçdaroğlu’na, “Bunun düzelmesinin yolu var mı?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, “Var var. Bir devleti sağlıklı yönetmeniz için önce planlama yapmanız lazım. Gelirim nedir, giderim nedir, hangi yatırımı yapacağım, istihdamı nasıl yaratacağım" diye yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu ile inşaat işçileri arasında şu diyaloglar yaşandı:
Kılıçdaroğlu: Siz nasıl çalışıyorsanız ben de çalışıyorum. Sizin çalışma şartlarınız ile benim çalışma şartlarım arasında fark var tabii.
1. işçi: Sizinki daha zor.
Kılıçdaroğlu: Sizinki mi zor, benimki mi zor onu bilemem. Ama her iş sevilerek yapılırsa zorluğu büyük ölçüde azalmış oluyor. Önemli olan işe konsantre olmak, işe hakkını vermek. O zaman bir sorun kalmamış oluyor.
2. işçi: Emeğin karşılığını alırsan o iş kolay, alamazsan o iş yine zor. İş emekle maddiyata bakıyor.
Kılıçdaroğlu: Biraz inşaat işlerinde durgunluk var. Diyarbakır’dan birisi geldi, orada aynı zamanda sanayici kendisi. ‘Diyarbakır’da daire fiyatları 4 milyonu geçti’ dedi.
3. işçi: Asgari ücret ile markete girmişsen, bir normal alış-veriş yapsan 400-500 liradan aşağı marketten çıkamıyorsun. Onda da istediğin her şeyi alıp götüremiyorsun çoluğuna çocuğuna.
2. işçi: Bunun düzelmesinin yolu var mı?
Kılıçdaroğlu: Var var. Bir devleti sağlıklı yönetmeniz için önce planlama yapmanız lazım. Gelirim nedir, giderim nedir, hangi yatırımı yapacağım, istihdamı nasıl yaratacağım… Çünkü arkadan bir genç ordusu geliyor. Onların da işi gücü olması lazım. Bir planlama yapmanız lazım. Siz de planlama yapıyorsunuz.
Devletin bir özelliği var. Devlet, yıllık olmanın dışında 10 yıllık, 15 yıllık, hatta gelişmiş ülkeler 40 yıllık, 50 yıllık, 100 yıllık planlama yaparlar. Bu planlarını her yıl revize ederler. Dünyada bir gelişme olur, ona göre revize ederler. Bizde de böyle bir kuruluş vardı. Adı ‘Devlet Planlama Teşkilatı’, kapattılar. Şimdi siz gelirinizi giderinizi denk etmezseniz, borç alıyorsanız, o borcu vadesi ile gelince ne kadar ödeyeceğim demezseniz; çiftçiyi üretimden koparırsanız, çiftçi ne yapıyor? Gübreye zam veriyorsun. Niçin? Gübre fabrikalarını sattık, hepsini özelleştirdik. Niye sattın? Çözülmeyecek hiçbir sorun yok. Türkiye’nin üretim zincirinin içine girmesi lazım. Her alanda üretim yapmak zorundayız. Gelir dağılımının dengeli olması lazım.
4. işçi: Biz hepimiz çiftçiyiz. Anne baba köyde. Şimdi mesela un olmuş 500 lira ama buğday para etmiyor. Gübre olmuş torbası 400 lira, bu sene gübre ekilmiyor.
Kılıçdaroğlu: Devleti kuranlar ne yapmışlar? Bu devleti kuranlar çok sağlam temeller üzerine inşa etmişler. Çiftçiye demişler, ‘buğdayı üret’. Çiftçinin zarar etmeyeceği şekilde diyor ki ‘Sen burada üret, eğer tüccar düşük fiyata alırsa Toprak Mahsulleri olarak ben alacağım. Seni zarar ettirmeyeceğim’. Fındık alanında FİSKOBİRLİK’i kurmuş, ‘Eğer ektiğin alın terinin karşılığını alamıyorsan FİSKOBİRLİK olarak ben alacağım’ diyor. ‘Seni zarar ettirmeyeceğim’ diyor. Bu kurumlar tamamen yok edildi, sıkıntı oradan başlıyor.
4. işçi: Amcamın 150 tane koyunu var, iki tane oğlu var. Şimdi koyun otlatmaya adam yok. Amcama bir şey olsa davarı kaldı. Şimdi gençler buraya geliyor, burada iş yok. Köye gidiyor, aynı. Bir ev kirası olmuş 1 buçuk, 2 milyar (bini kastediyor). Faturalar geliyor, 400’den aşağı fatura yok.
Kılıçdaroğlu: İngiltere’de hukuk okuyan, sonra doktorasını yapan avukat şu anda Türkiye’de işsiz. Geliyor bana diyor ki ‘Bana bir iş bulur musunuz?’ Şimdi anne baba bu çocuğu nasıl yetiştiriyor? Hangi fedakarlıkla yetiştiriyor? Londra’ya göndermiş, hukuk okumuş, doktorasını yapmış, gelmiş Türkiye’ye iş bulamıyor.
Çiftçiye zarar ettirmeyeceksin, çiftçi zarar ederse ekmez. Ekmezse aç kalırsın.
Şimdi borç para alıyorum, 5 bin lira. Çıkıyorum pazara, yanımda 5 bin lira para var ama o para bana ait değil, çünkü bir süre sonra o parayı geri ödeyeceğim. Merkez Bankası’na 1 sent bile… Bugün eksi 43 milyar dolar, yani dışardan aldığımız para 43 milyar dolar. Bizim 43 milyar doları ödeyecek, ayrıca dolarımız olacak. Yok. Niye biz ,128 bin doların nereye gittiğini soruyoruz? Bizim paramızdı, milletin parasıydı. Buharlaştı. Nereye gittiği belli değil.
Merkez Bankası’na diyorlar, ‘Kâğıt para bas’ diyorlar. Para basınca bu sefer fiyatlar yükseliyor. Dolayısıyla ekonomi çığırından çıkmış vaziyette. Bir de şu var, devlette işi ehline teslim edeceksin. Siz ne yapıyorsunuz? Diyelim ki musluğu takıyorsunuz, deseniz bana, ‘Sen de üniversiteyi bitirdin kardeşim, gel şu fayansı yap’ deseniz ben yapamam. Bu işi fayans ustası yapar. İşi ehline teslim etmek, bizim temel inancımızda da işin felsefesinde de bu var. (ANKA)