Çok yorgunum Elena
Yüzündeki parlaklığı güneş bile kıskanırken; ismin gün parlaklığından daha fazlasını, seni söyler Elena. Sen ve ben bu coğrafyanın ezeli mahkumu, insanın insan olduğu iklimlerde sadece idillerde geçer adımız. Yahut bizim olmayan savaşların ezeli düşmanları olarak ölmeye karar verdiğimizde, bize bizim masalımızı anlatanlardan duyulur adımız.
Güneş tanrısı Helena'nın içinde sakladığı yalnızca seni çağıran sesler değil Elena. O seni gördüğü günden bugüne bir çığlık gibi saklar sana dair parlaklığın kıskançlığını. Ellerin ve parmakların dokunurken tuşlara, notaların gözleri kamaşır da Elena, şairler vadilerde satılığa çıkarır kelimeleri, efsaneler susar, mitolojik aşıklar utanır sevmeye. Ve Elena gün gelir tükenirken insanlık, gündelik çıkarlar peşinde, sen ve ben yani biz birbirimize anlatamadan tüketmişsek yolları, yollar ki bir durak saklar sonunda, işte orası senin ışığınla aydınlanacak gezegenimdir. Elena, bütün sevdiğim fani kızların kanı dudaklarında atıyorsa eğer, bu sendeki parlaklık ebediliğin resmidir.
Senin şafağına erişmekle tükendi gençliğim Elena, bütün kadınların suretleri fani iken senin parlaklığında fena bulmak için koştum sadece gölgelerini gördüğüm insanlık çölünde ben yalnızca gülüşünden damlayan dişlerini yudumladım. Bu dünyada gerçekleşmeyecek rüyam kadar hakikatti gamzelerin Elena, Kabil gamzelerini görse öldürmekten vazgeçer de Habil'i sırf o gamzelere yatmak için Habil ile Kurbanda değil kurban olmada yarışırdı. Oysa ben tek başıma koştum yalnızlığa büyüyen ömrümde, yalnız ben koşabilirdim senin ayak bileklerinde.
Ölüyorum Elena, gün gün saat saat ölüyorum, çok yorgunum, hayallerim avutmaz oldu sana kavuşacağım günün hakikati varken. Bu gözler ki Elena, doğunun Leylalarına, Zeyneplerine daha bilmem nelerine maruz kaldıkça, dünyanın Güneşi'ne düşman oldu. Sırf doğduğu yer yüzünden sırtımı doğuya döndüm, senin doğduğun vadilerin ışığıyla ısındım. Bırak Valery, Helena'ya söylesin ben onun sözlerini sana yordum Elena:
Gök! Benim… Geliyorum ölüm mağaralarından,
Duymaya çarpışını sahile dalgaların,
Görüyorum altın kürekli kadırgaların
Belirişlerini şafakla karanlıklardan.
Gülüşün ısıtsın gözlerindeki ışıklar sarsın naşımı, zira bu iklimin dilberleri gizli şirklerinde boğarken beni, senin insanlık kadar derli toplu saçlarında rüzgar olmakla kutsadım kendimi.