Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, partisinin genel merkez binasında düzenlediği haftalık basın toplantısında konuştu.
Destici, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayarak, Cumhuriyetin kurucusu, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla yad ettiğini söyledi.
Destici, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:
“SOYKIRIMI İZLEMEKLE YETİNİYOR”
"Filistin hükümetinin, İsrail'in saldırılarında ölenlerin sayısının 700 kişi artarak, 5 bin 500'ü çocuk, 3 bin 500'ü kadın olmak üzere 13 bine ulaştığını duyurduğunu kaydeden Destici, “Bütün bu saldırıları dünyanın gözü önünde hunharca gerçekleştiren terörist İsrail’i de bir kez daha lanetliyoruz. Elbette yaptıklarının hesabını bir gün verecektir. Ama biz öyle bir milletle karşı karşıyayız ki, sonlarının ne olduğunu bile bile ateşe odun taşıyorlar. Biz normal bir insan topluluğu ile karşı karşıya değiliz. Gerçekten çok adi bir milletle karşı karşıyayız. Haftalardır, tüm dünya, uluslararası kuruluşlar, sivillerin hedef alındığı, çocukların, kadınların ve yaşlıların vahşice katledildiği bir soykırımı izlemekle yetiniyor. Ölen sadece çocuklar değil.
“İSTİKBALLERİNİ PARÇA PARÇA YOK EDİYOR”
Gazze’de çocuklarla birlikte insanlık da ölüyor. Bugünden sonra, öldürülen çocukların katillerinin, onların destekçilerinin, yaşananları görmezden gelenlerin, insana, insanlığa, insanlığın değerlerine dair söylediği tüm sözler, bugün Gazze’de yaşananların karanlık gölgesi altında kalacak. Bugün, dünyada, barışı tesis etmekle görevli uluslararası kuruluşlar, yarınlarda, hukuk kelimesini telaffuz ettikleri her an, kendilerine Gazze’de yaşananlar hatırlatılacak. Biz esasen kalıcı ateşkes bekliyoruz. İsrail’in başta Gazze olmak üzere işgal ettiği bütün Filistin topraklarından çekilerek en azından 1967 sınırlarına dönmesi ve başkenti Kudüs olan tam bağımsız ve hür bir Filistin Devleti’nin kurulmasını istiyoruz. Arap ülkelerini, Müslüman ülkeleri, sadece kardeşlerine ve insanlığa sahip çıkmaya değil; inançlarına ve istikballerine sahip çıkmaya davet ediyorum. Farkındalar ya da değiller. Sessizlikleri, inançlarını ve istikballerini parça parça yok ediyor.
“KÜRTLER BİZİM KARDEŞİMİZ”
Dün, HEDEP Milletvekili Cengiz Çandar’ın TBMM’de, terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ye ilişkin açıklamaları ile ilgili Destici, şunları söyledi:
“Çandar, ‘YPG’nin terör örgütü olmadığını, bunu dile getirmenin Kürt karşıtlığı’ olduğunu söyledi. Bir de orada Kürt kardeşlerimizi istismar ediyor. Biz başından beri terör örgütü ile Kürt kardeşlerimizi ayırıyoruz. Kürtler bizim kardeşimiz, PKK terör örgütü ve onun uzantıları bizim düşmanımız diyoruz. Yöneticileri, politikaları, söylemleri bir terör örgütü tarafından belirlenen bir örgütlenme, tabelasında ne yazarsa yazsın, kendisini nasıl tarif ederse etsin, hukukun hangi boşluğuna sığınırsa sığınsın, siyasi parti olarak tanımlanamaz. Biz tanımlamadık, muhatap almadık ve almayacağız. Siyasi parti olarak tanımlamayacağız. Şiddeti, terörü, terör örgütlerini, demokrasinin herhangi bir yerinde konumlandırmaya çalışmak, hukuka da demokrasiye de hakarettir. Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda görevini yapmamakta ısrar etmesi de ayrıca bir hukuk ihlalidir.”
“HEDEFİ ŞAŞIRMIŞTIR”
Destici, 50+1 tartışmaları ile ilgili şu şekilde konuştu:
“Kamuoyu önünde gerçekleşen 50+1 tartışmaları maalesef hedefini şaşırmış, farklı boyutlara taşınmaya çalışılmak istenmektedir. Hedef Cumhur İttifakına zarar vermek noktasına taşınmaya başlamıştır. Cumhur İttifakı’na zeval gelmesi demek direk milli güvenlik sorunu ve siyasi istikrarsızlık doğurur. Bu tartışmalar sistemi 2016 öncesinde olduğu gibi zora sokar en başa döneriz. Açıkça ifade edelim ki, 50+1, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yani Başkanlık sisteminin temel taşıdır. Bu taş yerinden oynarsa yeni Başkanlık Sistemi çöker. Binaenaleyh bu husus tartışmaya kapalı olmalıdır. Yapılacak olan ise Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu’nun ivedilikle demokratikleştirilmelidir. Siyasetin finansmanı şeffaf hale getirilmelidir. Partilere anayasaya aykırı şekilde yapılan Hazine ve Seçim Yardımı mutlaka kaldırılmalıdır. Kuvvet ayrılığı esaslı bir şekilde yerli yerinde oturtulmalı ve yargı kurumları arasındaki ilişkilerde, çatışmalara son verilecek şekilde yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalıdır.”