"Dijital yerliler"e teknoloji okuryazarlığı eğitimi verilmesi önerisi

"Dijital yerliler"e teknoloji okuryazarlığı eğitimi verilmesi önerisi

Prof. Dr. Deniz Yengin, 2000 ve sonraki yıllarda doğanların "dijital yerli" olarak tanımlandığını belirterek, ilkokuldan itibaren çocuklara teknoloji okuryazarlığı eğitimi verilmesini tavsiye etti.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Deniz Yengin, AA muhabirine, en önemli bileşenlerinden birinin gazeteler olduğu "konvansiyonel medya"nın büyük evrim geçirdiğini söyledi.

Artık her şeyin internetten, sosyal ağlardan takip edildiğini anlatan Yengin, "Bizim bu kanalları daha da çok güçlendirip daha da çok kendimizi geliştirmemiz lazım. Peki bu nasıl olur? Kendimizi, her yaşamış olduğumuz olayla ilgili güvenilir kaynakları test etmemiz lazım." dedi.

Yengin, bir haberin sosyal ağlarda yer almasının ardından bunun doğruluğuna ilişkin paylaşımların olup olmadığına bakılması gerektiğini anlattı.

Haberin doğruluğuna ya da yanlışlığına ilişkin paylaşılan iletilerin, o bilgilerin güvenilirliğini ortaya koyacağını dile getiren Yengin, "Haber de olacak, paylaşım da olacak, yalan haber de olacak, dezenformasyon da olacak. Dolayısıyla dezenformasyon bağlamında sistemin güncellediği gibi bizim de kendimizi güncellememiz gerekiyor. Elimizden geldiği kadar her içeriğe güvenmeyelim, içeriklerin güvenilir olup olmadıklarını daha çok araştırarak bir verinin kaynağına ulaşmaya çalışalım." diye konuştu.

"DUYGUSALLIĞI GÜVENİLİRLİĞE BIRAKMAMIZ GEREKİYOR"

Prof. Dr. Yengin, günümüzde en önemli konuların başında dezenformasyonun geldiğine dikkati çekti.

İnsanların teknolojiyi, sosyal medyayı nasıl kullanması gerektiği ve neye güvenip güvenmemesiyle ilgili uyarmaya çalıştıklarını belirten Yengin, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bir savaş veya deprem anında, olağanüstü durumlarda yaşamış olduğumuz bir problemde karşımıza çıkan her türlü ya da herhangi bir görüntüye anında inanabiliyoruz. Çok daha duygusal olabiliyoruz. Dolayısıyla da biz bu duygusallığı güvenilirliğe, doğru bilgiye ulaşmaya bırakmamız gerekiyor çünkü insanlar gördükleri bir görsel üzerinden farklı farklı şeyleri düşünebiliyor, paylaşımlar yapabiliyor, tepkiler verebiliyor. İşte bu tepkilerin önüne geçebilmek için de biraz daha sakin olmak lazım. Dijital mecraların, verilerin daha çok test edilmesi kanaatindeyim. Yani güvendiğimiz sosyal medya araçlarını, platformlarını, haber kanallarını takip etmemiz gerekiyor. Bu bağlamda dezenformasyon esasen şu anda bizim dikkat etmemiz gereken ve buna bağlı olarak da diğer kullanıcıların da buradaki haberlerle bu içeriklere ne derece güveneceği ve ne derece güvenmeyeceğiyle ilgili de kendini yetiştirmesi, geliştirmesi gerekiyor."

Medyada daha fazla etkileşim uğruna manipülasyonların yapılabildiğini, buna karşı insanların kendini yetiştirmesi gerektiğini dile getiren Yengin, haberlerin doğruluk payı için teyit üzerine çalışan sitelerin kontrol edilmesini önerdi.

Yengin, 2000 ve sonraki yıllarda doğanların "dijital yerli" olarak sınıflandırıldığını söyledi.

Dijital okuryazarlıkla ilgili çalışmaların sürdüğüne dikkati çeken Yengin, bu konuda Milli Eğitim Bakanlığının öğrencilere yol gösterecek olan öğretmenler için "Dijital Okuryazarlık Öğretmen Kılavuzu"nu hazırladığını, üniversitelerde de dijital okuryazarlık dersi verildiğini kaydetti.

"Dijital yerliler"in artık dijitalle iletişim kurdukları için neyin doğru, neyin yanlış olacağını hep bu mecralarda görmek istediğini kaydeden Yengin, şöyle konuştu:

"Dijital okuryazarlık eğitimleri bir kere ilkokul çağında başlayacak. 2000 sonrası doğumlu çocukların hepsi dijital yerli. Dolayısıyla bizler dijital göçmeniz. Niye? Çünkü biz sonradan dijitalle tanıştık, sonradan dijital dünyanın içine entegre olduk. Dijital yerli dediğimiz çocukların almış oldukları eğitimin içerisine teknoloji okuryazarlığının da girmesi gerekiyor. Bakın dijital okuryazarlığı biraz daha üst segmente çektik. Neden teknoloji okuryazarlığı? Çünkü teknoloji her gün gelişiyor. Bu çocukların teknolojinin esasında bugün var olduğu değil, geçmişten günümüzde bu teknolojinin hangi basamaklardan geçtiğini bilmeleri gerekiyor. Bu tarihsel gelişimi bilirlerse o zaman bu çocuklar da esasında gelecekte şu anda kullanmış oldukları teknolojinin eski bir teknoloji olacağını anlayabilecekler. Bugünün yenisi, yarının eskisi. Dolayısıyla da medyada böyle bir şey. Yeni medyayı nasıl gördüysek, yeni medyada yarın esasında bugünün yenisi olsa bile gelecekte eski bir medya olarak karşımıza çıkacak. Bu bağlamda kendimizi hep güncellemeliyiz."