“10 yıldır faaliyette olan dernek birçok alanda engelli kişilere destek oluyor ancak biz devlet değiliz, hak arama mücadelesini sokakta omuz omuza vermeliyiz” diyen İnce en büyük problemlerden birinin ekonomik sıkıntılar olduğunu belirterek “devlet engelli kişilere çok cüzi miktarda yardımda bulunuyor, çalışma hayatından uzaklaştırılan bu insanlar aç, geçinemiyor” dedi.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla Engelsiz Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Bülent İnce Haber Sol'a açıklamalarda bulundu. İnce'nin açıklamaları şöyle:
3 Aralık Dünya Engelliler Günü nasıl ortaya çıktı?
1992 yılında Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği bir farkındalık günü 3 Aralık. O zamandan bu yana kutlanıyor. Tabii biz buna kutlama demiyoruz, alışkanlık olarak kullanıyoruz. Engellilerin sorunlarına dikkat çekmeye çalışıyoruz. İnsanların ve dünya çapında hükümetlerin dikkatinin engellilere yönelmesini sağlamaya çalışıyoruz. Konferans, panel, forum, sokak eylemleri, basın açıklamaları yapıyoruz 3 Aralık’ta ve izleyen hafta boyunca.
Engelsiz Yaşamı Destekleme Derneği olarak nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz?
Derneğimiz 2012’de kuruldu. Çalışmamızın iki temel ayağı var. Yardımlaşma derneği olduğumuz için, temel dernek faaliyetleri gösteriyoruz. İhtiyaç sahibi engelli vatandaşlarımız bize geliyor. Tekerlekli sandalye, temel hasta ihtiyaçları, hasta bezi gibi ihtiyaçları sağlamaya çalışıyoruz. Bir yanımızla da hak arama mücadelesi veriyoruz. Temel hak arama mücadelesinin içerisindeyiz. Yürüttüğümüz faaliyetlerin aslında devletin işi olduğunun da bilinciyle hareket ediyoruz. Devleti, hükümetleri bu anlamda zorlamak gerekiyor. Bir dernek neden yardım yapar? Ya da devlet niye yapmaz görevini? Bunu soruyoruz. “Devletin misyonunu bize yüklemeyin” de diyoruz arkadaşlarımıza. Sakarya’da tekerlekli sandalye veriyorduk. Bir vatandaşımız kardeşiyle birlikte gelmiş, çok mutlulardı sandalyeyi aldıkları için. Sohbet ederken kaymakamlığa neden başvurmadıklarını sordum. Başvurduk, 1 yıldır bekliyoruz, dediler. Bir anne yakama yapıştı bir gün, benim ihtiyacımı karşılayamıyorsanız bu dernek niye var, diye. 20 yaşında bir çocuğu var ağır engelli, bez kullanıyor. Devlet veriyor ama yetmiyor. Yakasına yapışacağı kurum kaymakamlık oysa. İnsanlarımızı hak aramak için meydanlara çağırıyoruz. Biz devlet değiliz. Ne yapacağımızı bilemiyoruz, işin içinden çıkamıyoruz.
Engelli vatandaşlar için yürütülen devlet politikalarından bahsedelim biraz da, neler yapılıyor ve neler yapılmalı?
Türkiye Cumhuriyeti, engellilerle ilgili ulusal ve uluslararası hemen hemen tüm anlaşmalara imza atmış durumda. Baktığınızda yasal olarak hiçbir sorunumuz yok gibi görünüyor. Ama yasaların uygulanmasında çok büyük sorunlar var. Engelliler için 5378 sayılı bir yasamız var mesela ama ne bu yasayı hayata geçirebiliyoruz ne de uluslararası anlaşmaları. Yüzeysel bazı önlemler alınıyor ancak temel hiçbir sorunumuz çözülmüyor. Engelliler, şu son zamanki ekonomik şartlarda adeta açlığa terk edilmiş durumda. İnsan hakları anlamında engelliler, dezavantajlı gruplar arasında en dip koşullarda yaşıyor.
Engelli maaşı ve ağır engellilerin bakımı için bir maddi yardım sağlanıyor bildiğimiz kadarıyla…
Devletin engelliler için ekonomik yarar sağlayan iki düzenli ücret ödemesi oluyor: Bir tanesi engelli maaşı, diğeri de evde bakım hizmeti alan, ağır engelli vatandaşların bakımını üstlenen kişinin aldığı para. Verilen engelli maaşı 530 lira ile 900 lira arasında değişiyor, engellilik rapor oranına göre. Anadolu’da ve İstanbul’da da bu engelli maaşıyla aileler geçiniyor. Bir ay bu maaşla geçinen aileler var. Böyle bir engelli profili de var. Bu çağdışı ücret politikası, engellilerin içinde bulunduğu durumu göstermesi açısından çok çarpıcı. Diğer ödenen para, evde bakım hizmeti, ağır engelliler için. Kendi öz bakımını yapamayan kişilerin bakımı için, evde kim bu bakımı üstleniyorsa ona veriliyor. Verilen para, ağır engelli vatandaşın bakımına zar zor yetiyor. Oysa bakan kişiye, emekçiye, yaptığı bakım hizmeti karşılığı olarak veriliyor 1400 lira. Örnek olarak derneğimizin üyesi ve ağır engelli çocuğu olan bir kadın, eşinden ayrılırken mahkeme, iki çocuğa 250’şer lira nafaka bağlıyor. Boşanma sürecinde nafaka alıyor gözüktüğü için bakım ücreti kesiliyor, eski eş işsiz olduğu için nafaka da ödenmiyor. 3 kişilik bir engelli ailesi açlığa mahkûm ediliyor böylelikle. Kazanılmış bir hakkı devlet gasp ediyor.
Bağlanan maaşla ailelerin geçinmesinin beklendiğini söylüyorsunuz. Bu parayla geçinmek zaten imkânsız gözüküyorken bir de son zamlar, fiyat artışlarıyla durumu nasıl görüyorsunuz?
Bakın abartmıyorum, mübalağa etmiyorum. İnsanlar aç… Fakat Türkiye’de bir dayanışma kültürü var. Komşu dayanışması var, akraba dayanışması var. Bu çok önemli. Komşunuz size akşam iki tas yemek getiriyor. Bu dayanışmayı aşıp artık insanların onurunu zedeleyen bir noktaya geliyor. Çünkü o komşunun da aslında iyi bir ekonomik durumu yok, aynı sınıfsal temele dayanıyorlar. Belki o bir yerde asgari ücretle çalışıyordur o kadar. Dernekler olarak bizler yardımlarda bulunuyoruz. Tabii bizim de yükümüz arttı. Bundan 3 ay evvel 600 lira olan tekerlekli sandalye bugün 1300 lira. Şu anda tekerlekli sandalye dağıtamıyoruz. Bize bağış yapan insanlar, “çok pahalandı, biraz bekleyelim” diyorlar. Medikal firmaları arıyoruz. Eskiden bu firmalardan 3 tane sandalye alıp 1 ay sonra ödeme yapıyorduk, bağışlarla toparlıyorduk. Şimdi öyle de alamıyoruz. Fiyat bile veremiyorlar, dolardaki dalgalanmadan dolayı bekleyin, diyorlar. Ortez protez malzemeleri dolar üzerinden satılıyor. 2009’dan beri fiyat güncellemesi yapılmadı, aynı fiyattan satılıyor ama dolar kuru bizde arttığı için bin liraya aldığımız protez bugün 10 bin lira oldu ve devlet bunun en fazla yüzde yirmisini ödüyor. Biz ortez ve protezi karşılayacak bir bütçeye sahip değiliz. Şu anda ancak kendi kiramız, faturalarımız, yani ancak cari giderlerimizi karşılayabiliyoruz. Derneklerimizin durumu bu. Zaten engelli vatandaşlarımızın durumu da çok kötü.
Peki işyerlerinde çalışanların yüzde 3’ünü engellilerin oluşturması zorunluluğu var, iş hayatında engelliler nasıl problemlerle karşılaşıyorlar?
Problemlerle daha eğitim hayatında karşılaşmaya başlıyoruz aslında. Bugün hâlâ okula alınmayan engelliler var. Akran zorbalığına maruz kalan engelliler var. Özellikle hafif mental, zihinsel engelli çocuklarımız okutulmuyor. Engelli çocuğu olmayan aileler engelli çocuk varsa çocuğumuzu burada okutmayız diyorlar. İmza toplayıp, engelli çocuğu okuldan attıranlar oluyor. Onlara baktıkça çocuğumuzun morali bozuluyor diyorlar. Oysa ben hayatım boyunca, engelli olmayan hiçbir arkadaşımın moralini bozduğumu hatırlamıyorum. Benim varlığım yüzünden kimsenin moralinin bozulduğunu görmedim. Niye biz moral bozalım? Bir anne, çocuğunu okula aldırmak için 5 okul geziyor. Mücadele alanlarından kaçmayan, hakkını arayan bir engelli profili oluşturmamız gerekiyor. Bu bizim görevimiz. Diğer yandan eğitim alanında engelli çocukları içine alan bir politika tespit edilmesi gerekiyor. Devlet, bir an önce engellileri eğitim hayatına kazandırmak zorunda.
Buradan nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?
Engelli olsun olmasın bütün vatandaşları 3 Aralık Cuma günü saat 13.00’de Kadıköy İskele Meydanı’ndaki basın açıklamamıza çağırıyoruz. Gelin yanımızda olun. Dünyanın en büyük azınlık grubu, engelliler. 1 milyarı aşkın engelli var. Engelli olma sebepleri çeşitli. Savaşların engelli üreten bir fabrika gibi çalıştığını bilmemiz lazım. Bugün hemen barışa ihtiyacımız var. Dünyanın her yerinde savaşlar var ve her yerde ölmüyorsanız sakat kalıyorsunuz. Savaşlar bir engellilik sebebidir. Yaşlılık bir engellilik sebebidir. Afetler engellilik sebebidir. Akraba evliliği engellilik sebebidir. Trafik kazaları engellilik sebebidir. Herkesi Cuma günü İskele Meydanı’na bekliyoruz.
Atrenör Gökhan Cengiz, deprem anında engelli sporcunu üzerine kapandı!
Aydın'da engelli öğrenciye şiddet uygulayan Aslı Gümüş hakkında flaş karar
Bakım ve rehabilitasyon merkezinde görevli Aslı Gümüş'ün engelli çocuğu darp ettiği görüntüler...