Hukukçu Figen Çalıkuşu, Karar gazetesinde yayınlanan köşe yazısında Türkiye''deki siyasi kutuplaşmayı ve bu kutuplaşmanın ülke zeminine ne denli zarar verdiğini kaleme aldı. "Ayrışmayı ve kamplaşmayı temel amaç haline getiren bir parti 21 yıl kesintisiz iktidar olunca bu kutuplaşmayı çok daha yoğun yaşadık, nefes borularımız tıkandı." diyen Çalıkuşu, Altılı Masa''nın tüm bu baskılar sonucu ortaya çıktığını ve ''biz olmak'' fikrini, tüm Türkiye''ye yayma çabalarını vurguladı.
Millet İttifakı''nın son ortak politikalar mutabakat metni içinde ''Kürtler ve aleviler ile ilgili hiçbir başlık yok'' eleştirilerine dikkat çeken Çalıkuşu bu eleştiriler için "Bu metin “tüm farklılıklarımızla beraber biz” diyor, şu anda belki de en önemli kelime bu, “biz”" ifadelerini kullandı.
Sinan Ateş suikasti üzerinden 1 aydan fazla bir zaman geçtiğini ve tetikçinin hala yakalanmadığını ifade eden Çalıkuşu, konuya ilişkin ''yayın yasağı'' getirilmemesine dikkat çekti.
MHP''nin eriyen oyları sonrası AKP''nin seçimi kazanma şansının olmadığını vurgulayan Çalıkuşu, "Bir siyasal cehennemi teneffüs etmekteyiz...Bu iktidar değişmezse o cehennemin ateşi daha da harlanacak.
Bunun için de Türk Kürt, Alevi Sünni, muhafazakâr liberal, dindar laik ayrışmalarına kapılmadan demokrasiden, adaletten, özgürlükten yana olan herkes el ele vermeli." ifadelerini kullandı...
İşte Figen Çalıkuşu''nun son köşe yazısı şöyle:
Türkiye’de siyaset hep “kutuplaşmalar” ve “düşmanlar” üzerinden yapıla geldi.
Devletin içine bir şekilde yerleşen her devrin derin belirleyicileri başka türlüsünü hiç istemediler. Sadece devlet değil siyaset kurumu da istemedi.
Böl, kutuplaştır, korkut ve oy devşir.
Ama sadece devletin derin stratejistlerini ve siyaset kurumunu suçlarsak yanılmış oluruz, biz de sevdik kutuplaşmayı, odalarımıza çekilip demokrasi naralarını sadece kendimiz için atmayı ise daha da çok sevdik...
Ayrışmayı ve kamplaşmayı temel amaç haline getiren bir parti 21 yıl kesintisiz iktidar olunca bu kutuplaşmayı çok daha yoğun yaşadık, nefes borularımız tıkandı.
Ama işte bir şey haddini aşarsa zıddını yaratırmış; bu baskıların sonucunda 6’lı Masayı buldu Türkiye.
Bilkent’te 28 Şubat 2022’de dediler ki;
“Önemli olan, tüm farklılıklarımızla beraber ‘biz’ düşüncesini, temel hak ve özgürlüklerin Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde güvence altına alındığı, bireylerin eşit ve özgür vatandaş olarak düşüncelerini özgürce ifade edebildiği ve inandığı gibi yaşayabildiği demokratik bir Türkiye’yi inşa etmektir.”
Son ortak politikalar mutabakat metnine birtakım eleştiriler geldi, “Kürt” yok, “Alevi” sözü geçmiyor gibisinden...
Haksızlar denilemez ama bir parti programından değil, büyük bir ittifakın geçiş dönemi için hazırladığı uzlaşı metninden söz ediyoruz...
Bu metin “tüm farklılıklarımızla beraber biz” diyor, şu anda belki de en önemli kelime bu, “biz”.
Bu “bizi” kimse bozmamalı... Bu “bize” sıkı sıkı sarılmalıyız.
Bu arada iktidar blokunda bazı ilginç gelişmeler de oluyor. Onlara da bakmalıyız.
30 Aralık 2022’de Sinan Ateş öldürüldü.
Hala tetikçi yakalanmadı ama 18 kişi tutuklandı, bir örgüt resmi oluşmaya başladı.
Ülkücü hareket rahatsız, suikast MHP’li yönetici, milletvekili gibi isimler ile anılıyor.
Bir MİT raporu var ve toplum sızdırılan bilgiler ile süreçten haberdar ediliyor.
Dikkatinizi çekmiştir; bu kez yayın yasağı konmadı...
MHP’nin şaibeli bir parti portresi çizmesi engellenmiyor, MHP’li yöneticilerin cinayetteki rolünden söz ediliyor. Tüm bunlar neden oluyor sizce?
İran’daki olayların bize yansıma biçimine de biraz dikkatli bakmalıyız sanırım.
Gencecik bir Kürt kızı olan Mahsa Amini’nin öldürülmesi ile başlayan kadın hareketi ve özgürlük çığlıkları bu ülkede farklı depremleri tetikleyince, Rejim, İranlı Kürtlere yönelik ağır bir baskıya yöneldi...
Bu konudaki haberlerin veriliş tarzı da yeni bir yaklaşımı ortaya koyuyor.
Baskıdan ve zulümden kaçan İranlı Kürtlerin Irak Kürdistanı’na sığındıkları haberleri alışılmadık biçimde manşetlere taşınıyor mesela.
Sadece Kürt hareketi üzerinden hem iç politika hem de dış politika üzerinden bir geniş okuma yaptığımızda, ortaya çıkacak yeni şekillenmede siyasi terazinin kefelerinde dengelerin değişebileceği söyleniyor...
MHP, HDP’nin kapatılması için bütün gücüyle bastırırken, Sinan Ateş suikastı ile toplumun vicdanına süzülenlere bakıldığında, farklı bir zaman saati mi işlemeye başlıyor diye düşünüyor insan.
Buna bir de önemli bir not olarak siyasal iktidar baskısına rağmen Zühtü Arslan’ın yeniden AYM Başkanı seçilmesini de ekleyebiliriz…
AKP’nin seçimleri kazanması imkânsız görünüyor. MHP’nin gittikçe azalan oylarının bu seçimde AKP’ye de onun başkanına da yardım edebilme gücü yok. AKP’nin başka ittifaklara ihtiyacı olduğu çok açık.
Bu gerçekleşebilir mi bilinmez ama böyle aranışlar olabileceği de çok sık dile getiriliyor.
Bunu başarabileceklerini sanmıyorum ama siyasi iktidar kendine yeni manevra alanları açmak isteyebilir... Yeni müttefikler arayabilir.
Biz seçmenler, bu ülkenin sahipleri olarak içeride ve dışarıdaki hareketlenmeleri dikkatli okumalı, defalarca düştüğümüz kutuplaşma tuzaklarının çukurlarını birlikte yok etmeliyiz...
Unutmayalım bir siyasal cehennemi teneffüs etmekteyiz...
Bu iktidar değişmezse o cehennemin ateşi daha da harlanacak.
Öncelikle, ardına kadar açılan cehennemin kapılarını birlikte kapatmalıyız...
Bunun için de Türk Kürt, Alevi Sünni, muhafazakâr liberal, dindar laik ayrışmalarına kapılmadan demokrasiden, adaletten, özgürlükten yana olan herkes el ele vermeli.
Bu ülkenin adalet ve özgürlük isteyen insanları, siyaset stratejileri yaparken eski usul politikalarla ona buna düşmanlık edecek lüksleri olmadığını çok iyi bilmeli.
Şimdi kenetlenme zamanı.
“Biz” zamanı.
Kazanacaksak, böyle kazanacağız.