YENİÇAĞ / GÜREL YURTTAŞ
Beşiktaş''a ömrümü verdim ben. Yıllarca gazeteci olarak peşinden koştum.
1986 yılında girdim kulübün kapısından içeri. Bir dönem adım adım peşindeydim.
Ne yalan söyleyeyim Beşiktaşlıyım da zaten.
Ama Beşiktaş''ta tanıdığım efsanelerden adamlığı da öğrendim.
Süleyman Seba''dan mesela, büyük başkandan.
Onun dostlar sofrasında bir yerim olmasından gurur duydum.
Şan Ökten''le, Metin Keçeli''yle ve o dönemlerde beraber olduğum yönetici ağabeylerim karakterimi belirledi benim.
Dönemin kulüp müdürlerinden Cemil Ulusel''in Akaretler''deki eski kulüp binasında odasında otururken sık sık duvarlardaki yarısı yağlı boya tablo şeklindeki eski futbolcuların resimlerini gösterip, "Bak Gürel, kimler geldi kimler geçti bu kulüpten. İnsanlar gelip geçicidir, esas olan Beşiktaş''tır. Beşiktaşlı olmak da farklıdır" şeklinde defalarca kez yaptığı konuşmayı hiç unutmadım.
Süleyman abinin öğütlerini kulağımdan hiç çıkarmadım.
Süleyman Seba''yı Süleyman Seba yapan sadece sahalarda alınan sonuçlar, kupalar değildi elbette. Yaşam tarzıydı. Olaylara bakış açısıydı. Efendiliğiydi.
Otoriterliğiydi.
Otoriterlik derken... Öyle asık suratla gezerek, ona buna posta koyup, bağırıp çağırarak kurulan otoriterlik değildi bu.
Bazen tek kelime etmeden bakışlarıyla anlatırdı ne demek istediğini... Enteresandır, bakışlarına bakan anlardı da kafasından geçenleri.
Ondaki "Beşiktaşlı duruşuydu" herkesi etkileyen.
Beşiktaş''a Gordon Milne''i getirdiği zaman kıl payı kaçırılan şampiyonluklar vardı; şu teşvik primi olaylarının sıkça yaşandığı yıllarda... Fatura Milne kesilmek istenmiş, gönderilmesi için kampanyalar düzenlenmişti. O karşı durdu, ikinciliklere laf geldiği zaman da tarihe geçen şu sözü söyledi:
"Şerefli ikincilikler şerefsiz şampiyonluklardan daha iyidir."
Eğer girseydi o da ö dönemlerde teşvik primi gibi yollara... 5 değil 10 olurdu şampiyonluk sayısı. Ama girmedi, dürüstlüğü, adamlığı öğretti öğrenmek isteyene... Zaten Türkiye''de hemen her kulübün kongresinde adaylar söz verirken, "Süleyman Seba gibi başkan olacağız" diye kongre üyelerine... Onun adamlığıydı hedeflenen; kupalar değil.
"İyi adam olunmadan iyi Beşiktaşlı olunmaz" lafı da onundu. Beşiktaşlı olmanın ilk şartıydı bu.
"Beşiktaş''a iyilik yapmak istiyorsanız kimsenin adamı olmayın Beşiktaş''ın olun" derken de ders veriyordu yine herkese...
Hele de şu sözü:
"Beşiktaş şampiyon olunsun, maç kazansın diye tutulmaz. Beşiktaşlılık bir değerler manzumesidir. Dürüstlüktür, ahlaklı olmaktır."
Budur işte Beşiktaşlı olmanın tarifi.
Bugün bu tarife uyan milyonlarca Beşiktaşlı var.
Dün akşam Vodafone Park''ta gördük işte onlardan 40 binini. Türkiye için çarpan kalplerinde Beşiktaşlının nasıl olması gerektiğini dünyaya kanıtladılar.
Şan Ökten''i görür gibi oldum orada. Cemil Ulusel''i, Hakkı Yeten''i ve daha nicelerini.
Beşiktaş''ın sadece bir futbol takımı olmadığını da gösterdiler onlar.
Beşiktaşlılık; ahlaklı olmaktır, dürüst olmaktır, vatanseverliktir.
Darda olanın derdine koşmak, zor durumda olanların yanında durmak, yurdun dört bir yanında olup bitenleri dert edinmektir.
Onun için bu duruşuna kızıp da istifa edenler hiçbir şey eksiltmez Beşiktaş''tan, aksine değer katar.
Beşiktaş Türkiye''dir. Türkiye de Beşiktaş.
Bunu hala öğrenemeyenler, Beşiktaş''ın siyaset üstü olduğunu bir türlü anlayamayanlar, Beşiktaşlılığın ne olduğunu bilmeyenler bugüne kadar fazla bile kalmışlar zaten.
Üyelik dediğin nedir ki?
Beşiktaşlılık kalplerde yazılıdır, silinip atılamaz ki!
SON SÖZ ÇARŞI''DAN: Beşiktaşlı olduğumuz için haksızlığa karşı çıkmıyoruz... Haksızlığa karşı olduğumuz için zaten biz Beşiktaşlıyız.”