Türk Sanayi ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, TÜSİAD Genel Kurul Toplantısında açıklamalarda bulundu. Özilhan konuşmasında, tarımın taviz verilmemesi gereken bir sektör olduğunu vurguladı. Özilhan "Tarımda artan fiyatları, ithalatla dengelemeye çalışmak durumu ağırlaştırıyor. Ucuz ithalat karşısında rekabet edemeyen çiftçi üretmekten vazgeçiyor" diye konuşarak çiftçilere destek verilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Özilhan, "Üretim zincirlerindeki aksamaların boyutları, enerji sıkıntıları ve yükselen fiyatlar dikkate alındığında Ukrayna krizinin Avrupa ekonomisi üzerindeki etkilerinin pandeminin etkisini aşabileceğinden korkuluyor. Enflasyondaki yükseliş her yerde endişelere yol açıyor" dedi.
Kurlardaki artışın ithalat faturasını kabartacağını ifade eden Özilhan "TL’nin değer kaybı da ithal girdi fiyatları üzerinden enflasyonist baskıyı güçlendirecek" dedi.
Özihan''ın açıklamaları şöyle:
"Altı ay önce gerçekleştirdiğimiz Yüksek İstişare Konseyi toplantımızda TÜSİAD’ın kuruluşunun ellinci yıl dönümü için hazırladığımız “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” başlıklı çalışmamızı tanıtmıştık. O günkü konuşmamda gerilimlerin şiddetli biçimde üst üste yığıldığı tarihsel dönemlerden geçtiğimizi belirtmiştim. Geleceğin, geçmişten ve bugünden radikal biçimde farklı olacağını ve karşı karşıya olduğumuz tehditlerin en başında da jeopolitik gelişmelerin olduğunu söylemiştim.
Ama doğrusu bu uyarıları yaparken, birkaç ay içinde bizi bu kadar derin bir krizin beklemekte olduğunu tahmin etmemiştim. Son on beş yıla bakıyorum: 2008 krizi, Covid-19 pandemisi, iklim krizi ve şimdi de Ukrayna krizi. Tam en kötüsünü geride bıraktık artık toparlanma dönemi dediğimizde yepyeni bir krizle karşı karşıya kalıyoruz. ''yeni normal'' kavramı ilk kez 2008 krizinden sonra gündemimize gelmişti. Adeta krizlerin sürekli hale gelmesi, belirsizlik ve öngörülemezlik yeni normalimiz oldu. Peki, krizlerin süreğen hale geldiği koşullarda ne yapmak gerekiyor? Bunun hiç şüphesiz kesin ve tartışmasız bir yanıtı yok. Farklı birçok kriz görmüş herkesin aklına geleceği gibi cevap ihtiyatlı olmaktan ve değişen koşullara uyum yeteneğini artırmaktan geçiyor.
''Yeni bir krizle karşılaşma ihtimali yok; yakında düzlüğe çıkarız'' varsayımıyla hareket etme lüksümüz yok. Elimizdeki imkanları tedbirli kullanmak ve en önemlisi de bünyemizi kuvvetlendirmek zorundayız.
''''BU KEZ KARŞI KARŞIYA KALDIĞIMIZ SORUN; STAGFLASYON''''
İçinde bulunduğumuz kaotik ortamda karşılaştığımız her kriz daha ilk anda çok kuvvetli bir takım etkiler yapıyor. Ancak şiddeti söndükten sonra bile krizlerin etkileri farklı alanlarda devam ediyor. Her kriz uzun vadede içinde yaşadığımız düzen üzerinde dönüştürücü bir etki yaratıyor. Bu dönüştürücü etkilerin üst üste eklenmesinin sonucu ise topyekün bir değişim. Bu değişimin ikili boyutu artık belirginleşmiş durumda: bir yandan dünyadaki jeopolitik dengeler, bir yandan da küresel ekonomi politik değişiyor. Yakın geleceğe baktığımızda dünya ekonomisinin tam da pandeminin yol açtığı resesyondan çıkmaya hazırlandığı bir aşamada patlak veren Ukrayna krizinin etkisi ile sert bir darbe alması kaçınılmaz.
Bu kez karşı karşıya kaldığımız sorun stagflasyon. Çünkü hem üretimin yavaşlaması hem de fiyatların artması kaçınılmaz. Enerji, gıda ve başka temel mallarda fiyat artışı ve tedarik sorunları en çok Avrupa’yı ve bizi olumsuz etkileyecek. Rusya ve Ukrayna dünya buğday ihracatının üçte birini gerçekleştiriyor. Bu ülkeler aynı zamanda en önemli gübre üreticileri. Nikel, paladyum ve titanyum gibi bazı metal ve minerallerin arzı açısından da kritik önemdeler. Ukrayna krizinin yarattığı bu sorunlara Çin’de Covid-19 ölümlerinin yeniden başlaması ile tekrar gündeme gelen kısıtlamalar ekleniyor. Bu gelişmeler maalesef küresel üretim zincirlerinde yeniden aksamalara yol açacak.
''''BÜYÜME DÜNYADA YÜZDE 1 DÜŞECEK''''
Ukrayna krizinin nihai ekonomik etkisi ise sürecin nasıl geliştiğine bağlı olacak. Bu nedenle etkiyi bugünden sağlıklı biçimde öngörmek kolay değil. OECD de gelişmelerin belirsizliği nedeniyle dünya ekonomisinin nasıl bir darbe alacağının tahmin edilmesindeki zorluklara işaret etti ve bu sene ara dönem ekonomik görünüm raporunu olağan formatında yayınlamama kararı aldı. Bununla birlikte, ilk tahminlere göre bu sene dünya ekonomisindeki büyümenin yüzde 1, Avrupa’da ise yüzde 1.5 puan aşağı inebileceğine dikkat çekti.
''''ENFLASYONDAKİ YÜKSELİŞ HER YERDE ENDİŞELERE YOL AÇIYOR''''
Özilhan, ''''Üretim zincirlerindeki aksamaların boyutları, enerji sıkıntıları ve yükselen fiyatlar dikkate alındığında Ukrayna krizinin Avrupa ekonomisi üzerindeki etkilerinin pandeminin etkisini aşabileceğinden korkuluyor. Enflasyondaki yükseliş her yerde endişelere yol açıyor. FED başkanı ekonomide fiyat istikrarına dönülmesi konusundaki ihtiyaca dikkat çekti ve bu amaçla ellerindeki araçları kullanacaklarını belirterek faiz artırımlarını başlattı.
Ülkemiz maalesef bu son krize ekonomisinin pek de güçlü olduğu bir ortamda yakalanmadı. Türkiye hem Ukrayna ve Rusya ile ilişkileri nedeniyle doğrudan hem de Avrupa ekonomisindeki yavaşlama nedeniyle dolaylı olarak etkilenecek. Yüksek enflasyonun yol açtığı zararları zaten ekonomik ve toplumsal hayatta bir süredir yaşıyoruz. Enerji, buğday ve gübre fiyatlarındaki artışlar enflasyonist gidişatın toparlanmasını zorlaştıracak'''' diye konuştu.