Akşener: İmamoğlu’na verilen siyasi yasak Erdoğan’ın kararı!

Akşener: İmamoğlu’na verilen siyasi yasak Erdoğan’ın kararı!

İYİ Parti lideri Meral Akşener, FOX Tv'de yayınlanan İlker Karagöz ile Çalar Saat programına katıldı. Akşener, İmamoğlu’na verilen siyasi yasak ve hapis kararının Erdoğan’ın kararı olduğunu söyledi.

İMAMOĞLU’NA VERİLEN SİYASİ YASAK ERDOĞAN’IN KARARI!

FOX TV''de yayınlanan İlker Karagöz ile Çalar Saat programına İYİ Parti Lideri Meral Akşener, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Akşener asgari ücret, İmamoğlu''na verilen siyasi yasak kararı, 2023 seçimi, altılı masa, işsizlik, ekonomi, alım gücü konularını değerlendirdi. 

Akşener’in açıklamalarında öne çıkan konu başlıkları şöyle…

"KÜFE İŞŞİZ BABANIN SIRTINDA"

Küfe vatandaşın sırtında. Küfe 10 yaşındaki kızına meyve toplayan ve işsiz olan, plastik ve karton toplayarak geçinmeye çalışan babanın sırtında. Sayın Erdoğan beceremiyorsa gitsin. Hani ver yetkiyi gör etkiyiydi. Varsa bir küfe kendiniz aldınız siz. Acayip lüks hayat var. 13 tane uçak var. Kardeşim 2 tanesi neyinize yetmedi?

Bu seyahatlere özel arabalar uçakla öncede gönderiliyor. Pek çok hükümetle çalıştık, acayip eleştirdik ama böyle bir şeyi anlatmam mümkün değil. Asgari ücrete sayın Erdoğan 8 bin 500 olarak açıklamıştı. Biz bütün hesapları yapıp 9 bin 600 olarak açıklamıştık. Açlık sınırı Ocak ayında 8 bin 700 lira olacak yani asgari ücret yine açlık sınırının altına düşecek. Gıdaya erişim ve ısınma müthiş bir problem.

Buzdolabını açıyorsunuz gördüğünüz sadece hoşaf. Bu yoksul ailelerde protein alamadıkları için çocuklarda bodurluk başladı. 14’ünden itibaren obezlik başladı. Biz ‘Rüzgar gülü’ adında bir proje açıkladı. Dedik ki çocukların sabah kahvaltısını ve öğlen yemeğini verin. Hiç değilse 1 öğün verilsin diye teklif verdik reddedildi.

"FAKİR EVLERDE NELER OLDUĞUNU BİLMİYOR"

Eskiden sayın Erdoğan bu işi bilirdi. Bizim yaş grubu bu yollardan gelmeyiz. Ben bir köyden çıktım geldi, sayın Erdoğan Kasımpaşa’dan geldi. Eğitim sosyal adaleti, sınıf geçirgenliğini sağladı. Bizim bu yolları unutmamamız gerekiyor. Sayın Erdoğan Saray’a gitti. Paralel bir dünya orası. Sağlık adına sayın Erdoğan manda yoğurdu, kestane balı karıştırın yiyin dedi. O fakir evlerde neler olduğunu bilmediği için böyle diyor. Ben gezerken emeklileri gördüm; 5 farklı maaş vardı. Emekli maaşı en azından asgari ücret kadar olsun. Maliyet yükseldi, kiralar uçtu, doğalgaz uçtu, bütün maliyetler arttı, buna karşın alım gücü düştü.

"ESNAFIN DURUMU BERBAT"

Ulaştırma bakanının aldığı maaşla asgari ücretlinin aldığı maaş, hatta 2 asgari ücret koyun; büyükşehirde asgari ücretle kira ödesin de görsün. 1 yıl önce 15 bin lira olan kira şu anda 30 bin lira. Ama o ailenin maaşı 15 bin liradan 30 bin liraya artmadı.

Pazarcı esnafının da durumu berbat. Bu konuyu anlatmam mümkün değil. Devlet tarifinde açını doyurur, çıplağını giydirir. Vatandaşınızı aç bırakamazsın, açıkta bırakamazsın. Bu sosyal hak meselesini bir lütuf olarak çevirdikten sonra birçok konuda eksikler var. Vidaları sıkıştırmaya başladığınızda buna Saray’dan, Ulaştırma Bakanlığı’ndan başlayacaksınız. Buzdolabını açıyoruz içinde hoşaf var. Mercimek çorbasının içinde sadece su var.

Motorlu taşıtlar vergisine zam yapılmadı dediler ama yüzde 62 zam yapıldı. Biz İYİ Parti olarak eleşitirilerimizi dile getiriyoruz sonra çözümlerimizi üretiyoruz. Al sen yap oyları da sen al. Herkes pandemide sandalyesinde otururken ben şehir şehir gezdim. Oralarda bir tane partiyi eleştirmedim. Somut çareler ürettik ve kamuoyu ile paylaştık.

"ERDOĞAN VATANDAŞI İLE TAMAMEN KOPTU"

Gerçekten vatandaşın derdi çok yüksek. Gıda fiyatları, kiralar uçtu gitti. Deniliyor ki Avrupa’da uçtu gitti. Avrupa’da pandemi sonrası pahalılık var ama bizde en ufak artış yüzde 110’da olmuş, onlarda en yüksek artış yüzde 70’lerde. Ben nerede yanlış yaptım diyeceksiniz. Muhalefete suçu atmak çare değil ki. Sandıkta göreceksiniz. Bir de ‘onlar’ diye bir kavram var. Onlar diye bir şey yok. Bu millet için çalışıyoruz. Vergiler yüzünden sizin de maaşınız gitti. Bu vergileri ayarlamak gerekmiyor mu? Biz öneriyoruz, yapmıyorlar. Somut probleminize çözüm üretiyoruz, siyaset budur. Parmak sallayan pis dil sonuçta Saraylara tıktı, her şeyi ben yapayım oldu. Ama görüyoruz ki sayın Erdoğan vatandaşı ile tamamen koptu.

“VATANDAŞIN ALIM GÜCÜ BÖYLE DEĞİL”

20 Ocak 2020’de başlamışım, bugün aralık ayının sonundayız. O zamandan bu zamana en sert AK Partili kardeşlerimizden en doğru bilgileri aldık. Düşmanca bir kullanmadan dertleri dinlediğiniz zaman en doğru önerileri onlardan aldık. Bu zamana geldiğimizde o esnafların büyük bir çoğunluğu AK Parti’den koptu, dükkanlarını kapattı. İkinci turda gördüğüm kadarıyla 10 işçi çalıştırılıyorsa yarısı gitmiş. Diyorlar ki alım gücü düştü. Pandemide maliyeti 50 liraysa 75 lira oldu. Ama vatandaşın alım gücü böyle değil.

Bunların tamamı çözülür. İsrafı, yandaş kayırmayı bırakacaksınız. Kur korumalı mevduat sistemine gidecek para 200 milyar dolar. Merkez Bankasına maliyetini sorduk, atanmış memur cevaplamadı. Çocuğunun yanına öğlen yemeği koymakta zorlanan aileler var. Ne olurdu o 5 müteahhide verilen paralar yerine o çocuklara beslenme verseydiniz?

Bizim Cumhurbaşkanı Katar’a gitmiş. Başka kimler vardı. Katar emiri, Macron zaten finaldeydi bir de Sayın Erdoğan. Kupayı kazanan Arjantin’in Başbakanı israf olmasın diye gitmedi. Suriye’den Irak’a, Ukrayna’dan İran’a 7 trilyon dolar hacim var. Türkiye bunlar içinde en iyi üreten ülke. Bunun içine Avrupa Birliği’ni Asya ve diğerlerini kattığımızda 21 trilyon dolar olur. Siz şahsım devleti ederseniz kim beni daha çok seviyor derseniz böyle oluyor. Vahim olan kişisel sempati ya da antipati üzerinden yürümesi. Dışişleri’nde Tanzimat’tan beri hafıza vardı. Monşer dendi o hafıza kaybedildi. Milletvekilinden büyükelçi yapıldı. Ülkeler arasındaki ilişki kurumsaldır.

“MECLİS ÜYELİKLERİNİ YENİLESEYDİNİZ BUGÜN NE OLURDU?”

Millet iradesine ‘çak’ yapıldı aslında. Sayın Erdoğan da hapishaneye giderken ‘çak’ yapmamıştı. Dünün mağduru bügünün vesayetçisi millet iradesine tokat attı, hem de yine Saraçhane’de. İstanbul’da yapılan ilk seçimi sayın İmamoğlu 134 bin 500 oy farkla kazandı. Sonra millet iradesini yok saydınız, sadece büyükşehir belediye başkanının oyunu yok saydınız sonra 805 bin oy farkla İmamoğlu yine başkan oldu. Meclis üyeliklerini de yenileseydiniz acaba bugün ne olurdu?

Sayın İmamoğlu’na ‘ahmak’ dendi. Sayın İmamoğlu o sözü iade etti. Sonra o ahmak lafından çıkan 2 ay 7 aylık süre. Siz 1998’i hatırlasanıza? O karar verildiğinde ne halde olduğunu hatırlasana? Orda ‘çakmak’ olmaz, orada teselli olur. Benim sayın İmamoğlu’na yerimden kalkıp satılma nedenim budur.

“ERDOĞAN BENİ HAPSE ATMAKLA TEHDİT ETTİ”

Bizzati İstanbul’a çökmek ve siyasi yasak vermek için verilmiş bir ceza. Ben biliyorum ki milli irade kendisine uzatılan eli kırmıştır, sandıkta göreceğiz. AK Partili bir vekilin bir açıklaması var. Bu durumun rahatsız ettiği yönünde. Biz bir kanun teklifi verdik. Biz diyoruz ki yapılan bir yanlış, biz bunu düzeltelim. Bakalım AK Partili vekiller buna ne diyecek. Bir çok gruba sayın Erdoğan ‘terörist’ dedi. Binali Yıldırım’a mı oy vereceksiniz Sisi’ye mi diye sordu. Bu çok çirkin bir dil. Ben de Denizli’de çıkıp ‘Merhaba teröristler’ dedim. Erdoğan da beni hapse atmakla tehdit etti. Ben de çantamla çıktım çünkü eskiyi hatırlattım. Bir yargı problemi vat Türkiye’de. Bu böyle olamaz. Bu karar sayın Erdoğan’ın kararı. Bu bir seçim gündemi. Seçime giderken muhtemelen İstanbul’a çökme kararı. 16 milyonu ilgilendiren bir bütçe var ve o bütçe sistemin dışına çıktı.

“İSTANBUL’A ÇÖKME İŞİ BU”

Bunlar gelirse her şeyi keserler dediler, Millet İttifakı belediyeleri bunun önüne geçti. Millet ittifakı belediyeleri pandemide vatandaşın yanında oldu. 16 milyon İstanbullunun ürettiği bir değer bu. Şimdi mamalar kesildi, İstanbul’a çökme işi bu. Köprüyü nasıl yıkarız böyle bir şey mümkün mü? Hayal etsenize elimizde kazmayla yıkıyoruz. Saray bütün mantığı attaya götürdü.

Ankara ve İstanbul’u kaybetmenin koma hali var. İçişleri Bakanlığı hemen terör soruşturması başlattı. Ben eski bir İçişleri Bakanı olarak söyleyeyim. Pek çok FETÖ iltisaklısı çıktı. Bunları işe almada imza sahiplerine ne oldu? Güvenlik soruşturmasında eksik bilgi varsa sorumlu sizsiniz, işe alan değil. Habur’da mahkemeler kuruldu, rahatsızlık olmasın diye devlet dairelerinde Atatürk resmi kaldırıldı. Şimdi görülüyor ki devran değişti. Aldığınız kararların sonuçlarının sorumluları vardır.

“ÇATAKLI KARDEŞİNDEN DOLAYI SUÇLANAMAZ”

Kardeşi hakkında soruşturma var, İçişleri Bakan Yardımcısı’nın haberi yok. Gerçekse ben gece uyuyamam. Gerçekse nelerin olabileceği belli değil. Dümense anlarım orada sorunu göremiyor. Çeşitli iftiralarla karşı karşıya olduğumuz için Türkiye’de en çok temkinle giden biziz. Ben aday adaylarını sordurdum, hala Ergenekon’dan suçsuz olduğu halde sicili düzelmeyenler çıktı. Sayın Çataklı kardeşinden dolayı suçlu olamaz ama bize gelince biz her konuda suçluyuz. Benim çok geniş bir ailem var. Benim babamın babası yörenin en önemli din alimlerinden biri. Ben hep FETÖ’cülükle suçlandım. 7 göbek sülalemde 1 tane çıksın ben siyaseti bırakırım.

Sandık geldiğinde bu işi kazanmalıyız, kazanacağız. Bu tek adam sistemi Türkiye’nin devlet arşivini ortadan kaldırdı, yazıktır.

“DÜNÜN MAĞDURU BUGÜNÜN VESAYETÇİSİ OLDU”

16 milyon İstanbullunun iradesine uzanmış bir el var. Bu milli iradeye el uzatma hadisesine karşı 84 milyon senin yanında mesajı verdim. Bu Türkiye’nin milli iradesine çökmedir. Sadece İstanbullunun meselesi, İmamoğlu’nun meselesi olarak bakarsak yanılırız. Dünün vesayetçileri Sayın Erdoğan’a yapmıştı.

Benim Emine hanımla olan sistemimiz başka. Başından beri Sayın Erdoğan’a yapılan haksızlığın karşısında olmuş bir kişiyim. Şiirin suç olmadığını söyledik. Ben o zaman DYP’de Genel Başkan Yardımcısıydım. Bizim hakkımızda fezlekeler verildi. Ben 2 defa tazminat verdim. Refah Patisi’ne açılan kapatma davasına karşı olan çok sert beyanatı ilettik. Sonra bize tazminat davası açıldı. Hem onun için hem de Erdoğan için tazminat ödedim. O zamanki parayla yanlış hatırlamıyorsam her biri için 3,5 milyar lira tazminat ödedim. Bu bir dayanışma meselesi. Anayasa Mahkemesi kapatma davası açmış, sayın Erdoğan hapse girmiş, DYP’nin Genel Başkan Yardımcıları bu karşı tutum almış

Dünün mağduru bugünün vesayetçisi oldu. Şimdi sayın İmamoğlu’nun ki de bitmeyecek. Sadece İstanbul çerçevesine koyarsanız bu şarkı biter.

“KENDİ SEÇTİĞİM BELEDİYE BAŞKANI İÇİN KİMSEDEN İZİN ALACAK DEĞİLİM”

Biz sayın Davutoğlu ile saat 11.00’da görüştük. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nu aradım. Ben aradığımda telefonu kapalıydı. Ben Almanya meselesini unuttum. Sonra öğrendim ki o sırada programdaymız. Birlikte güç almak için sayın Gültekin Uysal’ı aradım. İzin almak için aramadım, öyle bir durumunuz yok. Bu belediye başkanları 2 partinin oylarıyla seçildi. Bu arkadaşlarımızın iyi yaptığı işlerden biz mesulüz, kötü yapılanlardan da. Bizim izin almak gibi bir durumuz yok. O sırada büyük saygısızlıklarla kaşılaştık. Sayın Uysal ağır grip geçiriyormuş. Temel beye ulaşamadık, kendisi hastanedeymiş. Kendi seçtiğimiz belediye başkanı için niye izin alayım. Bir kalabalık güç gösterisi yapalım diye aradım.

Millet İttifakı 2018’de 4 partiden oluşuyordu. O zaman Deva ve Gelecek Partileri kurulmamıştı. 2019’da Türkiye’yi tercih ettik ve bu müthiş bir sinerji yarattı. 2019’da Saadet Partisi aday çıkarmıştı.

Burada gümbürtüye Tayyip Erdoğan gitti. Bir kesim de siyasi nezakete uymuyor dedi. Sonra siyasi terbiyesizliğe döndü. Demek ki Sayın İmamoğlu’nu orada yalnız bırakmak siyasi terbiyeymiş. Ben böyle bir ahmaklık görmedim. AK Parti’nin Meral Akşener’in bilgisi var trollüğü üzerinden yürümeye çalıştılar. Ben de o otobüste bekledim. Demek ki keşke o otobüsün üzerinde yapayalnız konuşaydı.

"ALTILI MASADA ADAY TESPİTİNDE HERKES HÜR"

İkili bir sistem o. Normalde sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği söz oraya gitmekle alakalı değil. Oraya giden söz genellikle kurmaylardan  geldi. Bu beni ve arkadaşlarımı incitse bile kenara koyduk. Sayın Kılıçdaroğlu’nun gazetecilerle yaptığı toplantıda sorulan soru aslında sayın Kılıçdaorğlu’na söylediğim ve kamuoyu ile paylaştığım bir söz. Sayın Kılıçdaroğlu da içişlerine karışmakla ilgili bir söz söyledi. Burada içişlerine karışmak yok. 6’lı masa toplandı ve Cumhurbaşkanı adaylığı liderlere bırakıldı. Sayın Kılıçdaroğlu’na şunu görevden alın şuraya koyun dersem bu içişlere karışmak olur. Aday tespiti konusunda herkes hür ve bağımsız.

“PARTİ İÇİNDE ADAYLA İLGİLİ ÇALIŞMA YAPMADIK”

Ben bunları burada konuşmayı doğru bulmuyorum. Sayın İmamoğlu bir haksızlıkla karşı karşıya. O masadan aday çıkacağına göre, daha henüz masada konuşulmayan bir konuyu burada konuşmayı doğru bulmuyorum.

Her kararı biz partide ortaklaşa alıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu bir açıklama yaptı, kanun teklifi verdi, sonra anayasa teklifi geldi. Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin Genel Başkanı olarak yaptığı bir eylem bu. Bu konuda ne yapılacağına CHP’lier karar verecek. Başörtüsü konusunda hakkında fezleke verilen tek siyasetçi benim. Bu işin tarafı olmuş, iki yeğeni başörtülü olduğu için acı çekmiş bir hala olarak söyledim.

Bizim GİK’te toplanıp bu konuda karar verme yetkimiz yok. Bir temayül çıktı ortaya. Çoğunluk evet vermek durumundayız dedi. Şimdi milletvekillerini toplayacağım. Parti içinde adayla ilgili çalışma yapmadık.

Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmelerde tıkanıklık yok. Sayın Kılıçdaroğlu ile Sayın İmamoğlu arasındaki ilişkiye saygı duyarım. Ama burada belden aşağı vuran sayın Erdoğan. Benim evim basıldı. Ben haksızlığa uğrayan herkesin yanında olmuşumdur. Beni evim basıldıktan 2 gün sonra Saadet Partisi Genel Başkanı dışında arayan olmadı. Eşimle çok büyük bir iş yaptığımı söyledi.

İsmail Kahraman bana ‘Meral Kılıçdaroğlu’ dedi. Bu çok ağır bir söz, o zaman da beni kimse aramadı. Mahkeme süreçlerini tek başıma yürüttüm. Ben yalnızlığı seviyorum.

“13. CUMHURBAŞKANI MASADAN ÇIKACAK”

Masa kazanacak. 13. Cumhurbaşkanı masadan çıkacak göreceksiniz. Benim kırgınlığım yok. Siyaset ya da kurumsal hayat böyle bir şey değil. İlkeler ya da kurallar üzerinden yürür. 6’lı masanın kurulma meslesi 3 meseleden kuruldu. Birincisi parlamenter sisteme geçiş, ikincisi seçim güvenliği, üçüncüsü ise seçilecek adayın yolculuğunda kullanması gereken işler. Sorasında biz siyasi partiler bir araya gelip nasıl bir iş birliği yapacağız o ayrı bir konu.

Hala başbakan olmak istediğimi söylüyorum. 31 Mart’ta CHP’ye gidip İstanbul ve Ankara’yı birlikte alma teklifim fedakarlıktı. Ben bu haktan 1,5 yıl önce feragat ettim. Biz 2018’de farklı adaylarla gitti ama olmadı. Ben aday değilim diyerek seçmenime benim söylediklerim samimidir. Biz tek adayla gitmeliyiz ve kazanmalıyız diyorum. Üçkağıtçılık yapmıyorum. Bunun karşılığı da Başbakanlıktı. Kimseyle pazarlık yapmadım, onun kararını millet verecek.

İlgili Haberler