GÜNBOYU- NURŞEN İLHAN
Dizi eleştirmeni Oya Doğan son dönemde popüler olan dizilerle ilgili Günboyu Gazetesi'ne dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Türk televizyonları tarihinin en fazla diziye maruz kaldığı dönemini yaşıyor. Saatler süren diziler tekrarları, özetleri ile birlikte izleyiciyle buluşuyor. Zamanla birlikte konuları değişen ve birbirine benzeyen dizilerde bu dönem muhafazakâr hikâyeler tercih ediliyor.
Televizyon dizileri ünlü isim ve büyük projelerde de bu yıl daha sık hüsrana uğruyor. Ortak gündemimiz olabilen nadir konulardan olan dizilerin bu sezonki değerlendirmesini "Dizi Doktoru" olarak bilinen Gazeteci, yazar ve eleştirmen Oya Doğan’a sorduk.
KIZILCIK ŞERBETİ NASIL DOĞDU?
Bu yıl televizyon ekranlarında muhafazakar ailelerin hikayelerini görüyoruz. Bu diziler sizce nasıl başladı, bu diziler izlendiği için mi arttı yoksa yapımcılar ve senaristler toplumdaki gözlemlerini mi ekrana taşıyor? Bu konudaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Öncelikle bu hep aynı soruyu gündeme getiriyor; tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan!? Bu dizilerde de durum aynı! İzlendiği için yenileri yapılıyor. Ama asıl bakmamız gereken yer, ne zaman ve nasıl başladığı… Aslında her şey Netflix’te yayınlanan Berkun Oya’nın ‘Bir Başkadır’ dizisiyle başladı. O güne kadar kimse başörtülü bir kadının siyaset yapmadan, taraf tutmadan, altını çizmeden sıradan hayatını anlatmamıştı. Daha önce başörtülü kadınların dizisi oldu ama hep politik yerlere gönderme ya da taraf tutma vardı. İlk kez ‘Bir Başkadır’ bize başka bir şey söyledi. Tam da içeriden birisi “seküler kesimin” de başörtüsü konusunda ne kadar faşist olduğunu, iki tarafında uçlara kayabileceğini gösterdi. Yani öteki değil, karşı taraf değil, düşman değil, tam da içeriden biri dedi ki “Görmezden gelerek, yok sayarak yanlış yapıyoruz.” Bu çok önemli bir hamleydi ve bunun ana akım televizyona sıçramaması imkansızdı. Ve öyle de oldu! Gold Yapım’ın sahibi Faruk Turgut ‘Bir Başkadır’ı izledikten sonra bu konunun 83 milyon nüfuslu Türkiye’nin televizyonlarında işlenmediğini fark etti ve hazırlıklara başladı. Ve böylece Kızılcık Şerbeti doğdu.
‘TÜRKİYE’DE KAVGA MAALESEF KADINLAR ÜZERİNDEN YÜRÜYORDU’
Daha ilk tanıtımından Kızılcık Şerbeti’nin ekranı kasıp kavuracağı belliydi. Çünkü seküler bir kadın başörtülü bir kadından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu. İşte bu Türkiye’nin maalesef resmiydi. Uçlara ayrılmış Türkiye’de kavga da maalesef kadınlar üzerinden yürüyordu. Etek boyu, baş örtüsü ve kadın hep bu kutuplaşmanın en önde gideni, en büyük sembolü olmadı mı?
KIZILCIK ŞERBETİ SON GÜNLERDE YASAK ELMA’YI ANIMSATIYOR!
Diziyi muhafazakar kesim izleyecekti ama seküler kesimin işe bu kadar sahip çıkması şaşırtıcıydı. İki tarafta aslında birbirini ne kadar ötekileştirdiğini, eleştirdikleri her şeye kendilerinin de sahip olduğunu gördüler. Bu anlamda Kızılcık Şerbeti’nin yolculuğunun anlamlı olduğunu düşünüyorum, her ne kadar son zamanlarda Yasak Elma’yı anımsatsa da! Bilmediğin şeyden korkarsın, reddedersin ama bilirsen anlarsın. Dizinin topluma öyle bir katkısı oldu.
ÖMER’İN DENGESİNİ KIZIL GONCALAR BOZDU
Peki Ömer ve Kızıl Goncalar dizilerindeki süreç nedir?
Ömer aslında Shtisel uyarlaması olarak geldi ama orada kalamadı. Önce yaşça büyük kadın ve müezzin aşkıyla ilerlediler. Kızılcık Şerbeti’yle duruşlarını bozmadılar. Ama Ömer’in dengesini Kızıl Goncalar bozdu. Pazartesi akşamları karşısına gelip reytinglerini kaybedince Ömer de tarikatvari yapıları anlatma gayesine düştü. Seyircisi bundan memnun olmadı, yeniden taktik değiştirme yoluna gidiyorlar. Ama Ömer bir uyarlama olduğu için bu modaya uymadı. Çünkü Ömer dizisinde başörtüsü, muhafazakar yaşam tarzını yüceltme diğer diziler kadar başrole oturmadı.
KIZIL GONCALARA GELEN YASAK KARŞILIĞINI REYTİNG OLARAK ALDI
Kızıl Goncalar ise zaten tutacağı belli bir proje. Yani sorunun başına dönersek Kızılcık Şerbeti riskti ama Kızıl Goncalar tuttuğu, izlendiği için yapıldı. Son yıllarda tarikat, cemaat, gizli oluşumları anlatan dizi ve film projeleri tüm dünyada çok dikkat çekmeye başladı. Dünya bilgi çağındayken hiçbir şey gizli kalmıyor ve gerçek açığa çıkıyor. Bu doğrudan olmazsa gerçek mutlaka başka bir surette kendini ortaya çıkarıyor. Bu suret son yıllarda dizi ve filmler! Kızıl Goncalar da Türkiye’de bu uzantının karşılığı! Aslında her şey Kızılcık Şerbeti dizisiyle başladı. Seküler ve muhafazakar arasındaki ayrışma toplumda hem etki yarattı, hem de reyting sağladı. Üstelik dizi bazı mutaassıp bireyleri rahatsız edip şikayetler artınca RTÜK tarafından 3 bölüm yasaklandı ve karşılığını hem toplumu birleştirme hem de reyting olarak aldı. Kızıl Goncalar bu tepkinin sonucunda doğdu. Bu yasaklanma ihtimali çok yüksek hikayeyi izleyecek hazır bir kitle vardı ve tüm riskler göze alındı. RTÜK cezası sonrası dizi hem Türkiye’de, hem de dünyada çok daha fazla ses getirdi.
Ezcümle; bugüne kadar iki tarafa da eşit mesafede yaklaşan iş çıkmaması bence dizi sektörünün ayıbıydı. Kızılcık Şerbeti başlattı, Ömer sürdürdü, Kızıl Goncalar boyut değiştirdi.
AHMET MÜMTAZ TAYLAN SONUCU DEĞİŞTİRMEYECEK
Kızılcık Şerbeti dizisindeki başrol oyuncusu değişikliğini yapıldı ve bu duruma göre dizinin devamını nasıl görüyorsunuz?
Settar Tanrıöğen çok ama çok sevdiğim bir oyuncu. Oynadığı her role bizi inandıran bir isim. Abdullah Ünal ile de harikalar yarattı. Bu işi en gerçek kılan isimlerdendi. Ancak maalesef hastalığı devam etmesine izin vermedi. Bu durumda da Settar Tanrıöğen’in sağlığı her şeyden önemli. Diziler gelir gider, önemli olan sağlık!
Soruna dönecek olursak; reyting sonuçları yerine gelen Ahmet Mümtaz Taylan’ın sonuçları etkilemediğini gösteriyor. Ahmet Mümtaz Taylan çok iyi bir oyuncu, bambaşka bir Abdullah Ünal yorumlayacaktır. İlerleyen haftalarda her şey yerine oturur. Settar Tanrıöğen’i unutmayız ama Ahmet Mümtaz Taylan’a da alışırız.
İYİ SENARYO ÜNLÜ OYUNCU FORMÜLÜ BOŞA ÇIKTI!
Geçtiğimiz günlerde üçüncü bölümünde yayından kalkan Senden Önce dizisi oldu, sonrasın da Kopuk dizisi erken final yaptı sezon için de yine kadrosuna güvenilen ama çok hızlı final yapan işler oldu, erken final yapan projeler için yorumunuz nedir?
Sektöründe kanayan yarası bu! Fakat bazı diziler var ki, tutmayacağı zaten belli, adeta “Tutmam” diye bas bas bağırıyor ama yine de yapılıyor. Benim de izleyici gibi aklım orada karışıyor. Niye bile bile lades deniyor? Sokağa çıkıp sorsalar izleyici zaten izlemeyeceğini söyler. Toplumu iyi okumak, ekonomiyi iyi takip etmek, hassasiyetlerden anlamak, psikolojiyi araştırmak ve meteorolojiyi de bunlara katmak lazım bir dizi tutturmak için! Maalesef artık iyi senaryo, ünlü oyuncu formülü boşa çıktı! Her şeyden önce gerçek, samimi ve empati duygusu olan bir hikaye gerekiyor. Ve kim ne derse desin bir işin starı hikayedir! Seyirci ekranda dizi izleyeceğine sonucuna göre dizi izlemeye başlıyor. Eğer toplumda konuşuluyorsa, komşusu, iş arkadaşı ya da sosyal medyada karşılığı varsa bölüm tekrarına bakıp diziyi takip ediyor artık. Ama tanıtımı dikkat çekmiyorsa hiç şans vermiyor. Fakat bu dizilerin başlayıp bitmesi sektörde de sirkülasyon oluyor aslında, yeni oyuncular da keşfedebiliyoruz bu işlerde…
DÜNYAYI GÜÇLÜ KADINLAR KURTARACAK
Bu yıl TV ekranlarında Bahar, Sandık Kokusu dizilerindeki gibi başrolü güçlü kadın karakterler olan diziler hakim bu anlamdaki görüşleriniz neler?
Dünyayı güçlü kadınlar kurtaracak göreceksiniz! Bizim alamet-i farikamızda tam olarak bu! Türkiye bugün dünyaya en çok dizi satan ülkeler arasında üçüncü. Neden biliyor musunuz? Çünkü güçsüz başlayan kadın karakterleri zamanla kendi güçlerini fark ediyor ve o güçle tüm dünyayı güzelleştirmeyi başarıyorlar. Biz Türk dizilerini ne mekanları, ne oyuncuları için sattık dünyaya… Güçlü kadın karakterlerimizi sevdiler önce, daha sonra oyuncularımız, mekanlarımız önem kazandı. O nedenle de Sandık Kokusu ve Bahar ekrana gelen bir mucize gibi oldu.
PSİKOLOJİK DİZİLER KABAK TADI VERDİ
Son yıllarda ekranı kaplayan psikolojik diziler artık kabak tadı vermeye başladı. Ama Bahar öyle mi? Adeta ekrana cemre düştü. Güçlü ama gücünün farkında değil, pozitif ama aptal değil, güçlenince de merhameti elden bırakmayan kadınlar görmeyi özlemişti ekran! Karsu da, Bahar da hoş geldi.
YALI ÇAPKINI FİNAL YAPMALI
Sizce hangi diziler bu sezon final yapar seneyi görmez misal İnci taneleri, Yalı Çapkını…
İnci Taneleri final yapmaz. Seneye de devam eder. Yalı Çapkını final yapmayacaksa bile yapmayı düşünmeli. Tadında bırakmalılar, harika bir iş olarak başlayıp hikaye nasıl batışa götürülür örneğini yaşattılar izleyiciye… Hangileri biter söylemesi daha zor. Ben en iyisi seneye devam edecekleri söyleyeyim daha kolay olacak. Gönül Dağı, Kuruluş Osman, Kızıl Goncalar, Kızılcık Şerbeti, İnci Taneleri, Arka Sokaklar, Ben Bu Cihana Sığmazam, Teşkilat v.b…
HEPİMİZ TOKSİK İLİŞKİ GÖRMEKTEN BUNALDIK
Kıvanç Tatlıtuğ ve Serenay Sarıkaya’nın başrollerini oynadığı Aile dizisi beklenen de kısa sürdü, Çağatay Ulusoy’un dizisi de sanki beklenen kadar büyük ilgi görmedi gibi sizce büyük isimlerin dijital dışındaki işleri artık tvlerde çok rağbet görmüyor mu?
Kıvanç Tatlıtuğ ve Serenay Sarıkaya’nın projesi Aile tam 30 bölüm tasarlanan ve anlaşması 30 bölüm olarak yapılan bir işti. O nedenle 30. Bölümde final yaptı. Ancak devam için aranacak reytingi de maalesef alamadılar. Bence hepimiz ekranda toksik ilişki görmekten bunaldık. Bağırış çağırış dinlemek istemiyoruz. Bu da bizi biraz başka işlere yönlendiriyor.
İZLEYİCİ ÇAĞATAY ULUSOY’U SALON ERKEĞİ OLARAK İZLEMEK İSTİYOR
Çağatay Ulusoy’u bence ekranda izlemeyi çok özledik. Ve ekranda da olmalı. Ama farklı bir işte. Biz onu Adını Feriha Koydum’la tanıdık, Medcezir ile sevdik. Daha sonra hep farklı şeyler denedi. Yıllar sonra ekrana dönüşü bence benzer proje oldu. Ekranı İçerde’yle bıraktı, tür olarak benzeri Gaddar ile döndü. Medcezir benzeriyle dönseydi durum başka olurdu. İzleyici tatlı bir aşk işinde Çağatay Ulusoy’u görmek istiyor, onu salon erkeği olarak izlemeyi arzuluyor.
SEKTÖRÜ DIŞ GÜÇLER AYAKTA TUTUYOR
Televizyon ekranlarındaki yayınlarda sizce en büyük program türü hangisi? (yarışma, eğlence, magazin…)
Program yok. Ekran dizi tekrarı, cinayet çözme, yemek yarıştırma, olay çözme, dizi tekrarı, haberler, dizi şeklinde ilerleyen bir yayın akışına sahip! Hal böyle olunca çeşitliliği olmayan ekran yavan tadı veriyor. Talk-show eksik, kültür-sanat programı eksik, yarışma eksik, reality şov eksik. Sırtını dizilere ve onların yurt dışı satışına dayamış kanallar var elimizde, o nedenle de bu sektörü hep eleştirdiğimiz dış güçler ayakta tutuyor. Bugün Türk dizisi dünyaya satılmazsa bu sektörde ne yapacaklar ben de merak ediyorum.
Sizce bu yılın sürpriz işi ne oldu hangi dizi epey adından söz ettirecek?
Sürpriz işi Bahar’dı bence bu sene… İnci Taneleri Ramazan’dan sonra pavyon sahnelerini artırırsa o da adından sıkça söz ettirmeye devam edecek.