Medipol Üniversitesi Pendik Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Canan Acar Demir, her 100 kadından 4’ünü etkileyebilen doğumla ilişkili travma sonrası stres bozukluğuna (TSSB) ilişkin uyarılarda ve bilgilendirmelerde bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Demir, “Doğum yapmak pek çok kadın için hayattaki en mutluluk verici, en özel ve eşsiz bir deneyim olarak nitelendirilir. Ancak maalesef bazı kadınlar için ise doğum eylemi bir çeşit travma olarak hafızalarda yer ediyor. Doğum anı hatırlatıldığında yoğun kaygı, öfke, korku, suçluluk hissetmek, doğum hakkında aniden zihinde canlanan olumsuz hatıralar ve düşünceler, yorgunluk, uyku sorunları, konsantrasyon güçlükleri bu travmanın belirtileridir. Doğumla ilişkili travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olarak tanımlanan bu durum genel olarak 100 kadından 4’ünü etkilerken, risk faktörlerini taşıyan kadınlarda yüzde 18 oranında karşılaşılmaktadır” diye konuştu.
BU KADINLAR DAHA ÇOK RİSK ALTINDA
TSSB için risk altında olanları Dr. Öğr. Üyesi Demir, şöyle açıkladı: “En büyük risk altındakiler depresyon ve anksiyete gibi önceden psikiyatrik hastalığı olanlar ve önceden psikolojik travma (özellikle cinsel istismar) geçirmiş olanlardır. Doğum eylemi ve doğum sürecindeki pek çok olay, kadınların kendilerinin veya bebeklerinin sakat kalmasına ve hatta ölümüne neden olabileceği korkusuna yol açabilir. Örneğin ağrılı veya uzun süreli doğum, kötü kontrol edilen doğum ağrısı, bebeğin doğuma bağlı travmaya maruz kalması, vakum veya forceps gibi alet yardımlı doğum, doğum sonu kanama veya acil sezaryen doğumlarda bu risk daha fazladır. Ayrıca önceki gebelik kaybı, erken doğum ve yüksek riskli gebelik durumunda da TSSB riski artar. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bebekleri olan kadınlarda önemli ölçüde daha fazla travma sonrası stres belirtileri yaşarlar.”