İYİ Parti lideri Meral Akşener, "Hazine’nin başına, bakan diye getirdiğin, “Nebati Kuyruklu Yıldızı”; milletimiz çarpıldıkça, utanmadan, “Gözlerindeki ışıltıdan” bahsediyor. Hal böyleyken; Şimdi ben de sana sormak istiyorum Sayın Erdoğan: Vatandaş çarpıldıkça, senin de gözlerin, ışıl ışıl oluyor mu?" dedi.
Akşener'in açıklamaları şu şekilde:
Aziz milletim, değerli milletvekilleri, kıymetli basın mensupları;
Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
2022 yılındaki ilk grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Sözlerime başlarken,
benim için gurur kaynağı olan bir durumu, sizlerle paylaşmak istiyorum.
3 Ocak 2021 tarihi itibariyle, partimizin üye sayısı, 512 bin 543 kişi oldu.
Yani İYİ Parti, bugün artık, yarım milyon kişilik, kocaman bir aile.
Bu vesileyle, yürüdüğümüz bu kutlu yolda,
bize güvenen, omuz veren, güç katan, tüm dava arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Allah bizi sizlere mahcup etmesin.
İYİ ki varsınız, İYİ ki ailemize katıldınız.
Ayrıca;
İYİ Parti ailesinin büyüyüp, bu günlere gelmesinde emeği geçen,
teşkilatlarımızda görev alan kardeşlerime de, şükranlarımı sunuyorum.
Allah sizlerden razı olsun.
Ailelerinizi, çocuklarınızı görmeme pahasına,
memleketin dört bir yanında, canla başla çalıştınız.
Partimizi bugünlere taşıdınız.
Sağ olun, var olun.
Aziz milletim;
Sayın Erdoğan ve ucube sisteminin elinde,
milletçe, zorluklarla mücadele ederek geçirdiğimiz, bir yılı daha geride bıraktık.
Her yeni yaş, her yeni yıl, yeni bir umuttur.
İnanıyorum ki;
yeni yılla birlikte, Türkiye makus talihini yenecek,
yeni bir siyasi iklim ve kadrolarla, hak ettiği huzura erecek.
Bu vesileyle, yeni yılınızı bir kez daha kutluyor,
sevdiklerinizle birlikte huzurlu, sağlıklı, bol ve helal kazançlı, mutlu bir yıl diliyorum.
Diliyorum dilemesine ama;
maalesef yeni yıla, zam kabusuyla girdik.
Biliyorsunuz, Ak Parti iktidarı;
20 Aralık akşamı, faizi indiriyorum deyip, aslında faiz artırarak,
küçük yatırımcıyı çarpmıştı.
31 Aralık gecesi de,
elektrikten doğalgaza, akaryakıttan köprülere, vergilerden harçlara,
iğneden ipliğe kadar yaptığı zamlarla,
asgari ücretlinin aldığı, yüzde 50 zammı da çarptı.
Bununla da kalmadı, zammı gece yarısından sonra geçerli ilan ederek,
zamları enflasyondan kaçırıp, milyonlarca memur ve emeklimizin,
yeni yıl zammını da çarpmış oldu.
Ez cümle;
Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının,
dolandırıcıları bile kıskandıran, yönetim anlayışı sağ olsun;
yeni yılın daha ilk saatlerine, rekor seviyede zamlarla girdik.
Doğalgaza, konutta yüzde 25, sanayide yüzde 50 zam geldi.
Benzine, 68 kuruş zam yapıldı.
Sadece Aralık ayında, LPG fiyatları, yüzde 80 arttı.
Elektriğe, yüzde 52 ila yüzde 130 oranında zam geldi.
Köprü geçişlerinde, çift yönlü tarifeye geçildi.
Değerli dava arkadaşlarım;
Artık takke düştü, kel göründü.
Vicdansızca yapılan bu rekor zamlar, iktidarın beceriksizliğinin bir vesikasıdır.
Bu iktidarın, bu saatten sonra Türkiye’ye vereceği tek şey;
daha çok yoksulluk ve daha çok acıdır.
Bu kadar basit.
Sayın Erdoğan;
Biz, üzerimize düşeni yaptık.
Bu kürsüden seni, defalarca uyardık.
Yanında, iş bilen 3-5 kişi vardı;
onların da görevine son verdin.
Ekonominin, “E”sinden anlamayan insanları, göreve getirdin.
“Damat kadar başınıza taş düşsün” derken;
damadının manevi halefi, Nurettin Nebati gibi bir liyakat abidesini,
ekonominin üstüne meteor gibi düşürdün.
Sana kaç kere söyledim…
“Önce ekonomiye olan güveni tesis edeceksin, bunun başka yolu yok.” dedim.
Peki sen ne yaptın?
Aynı hataları inatla tekrarladın.
Ekonomiye güven aşılayacağına, herkesi dehşete düşüren adımlar attın.
Hazine’nin başına, bakan diye getirdiğin, “Nebati Kuyruklu Yıldızı”;
milletimiz çarpıldıkça, utanmadan, “Gözlerindeki ışıltıdan” bahsediyor.
Hal böyleyken;
Şimdi ben de sana sormak istiyorum Sayın Erdoğan:
Vatandaş çarpıldıkça, senin de gözlerin, ışıl ışıl oluyor mu?
Mesela;
Elektrik faturaları yüzde 127 artınca,
Kara kışta, doğalgaza yaptığın zamdan sonra,
senin de gözlerin ışıldıyor mu?
Mesela;
TÜİK’in makyajlı rakamlarında bile;
Gıdadaki fiyat artışı, yüzde 43,8.
Ulaşım masrafları, yüzde 53,6 artmış.
Ev eşyaları, yüzde 40,9 zamlanmış.
Milletimizi enflasyona ezdirirken,
senin de gözlerin ışıldıyor mu, Sayın Erdoğan?
Mesela;
Üreticinin enflasyonu, yüzde 79’a dayanmış,
henüz ürünlere yansımamış yüzde 43 zam daha var.
Esnaflarımız, KOBİ’lerimiz, iflasın eşiğindeyken,
senin de gözlerin ışıldıyor mu, Sayın Erdoğan?
Mesela;
Pek de örtülü olmayan faiz artırımından sonra,
“Dolar düştü, haydi etiketleri indirin.” diye, kürsülerden esiyordun.
Peki, 31 Aralık gecesi,
kendi kendini bir kez daha yalancı çıkartıp, milletin sırtına zamları bindirince,
senin de gözlerin ışıldıyor muydu, Sayın Erdoğan?
Bu millet sana, döviz kurlarını arttır diye oy vermedi.
Bu millet sana, faizleri yükselt diye oy vermedi.
Bu millet sana, hayat şartları iyileşecek, iş imkanları artacak diye oy verdi.
Bu millet sana, daha kolay ev sahibi, araba sahibi olmak için oy verdi.
Ama sen sözünü tutmadın.
Milletimizle yaptığın sözleşmeye ihanet ettin.
Artık yeter.
Milletimize daha fazla çile çektirmeye hakkın yok.
Lafı uzatmaya, boş gündemlerle tribünlere oynamaya gerek yok.
Çünkü;
sen istesen de, istemesen de,
kızsan da, bozulsan da, millet iradesinden kaçış yok.
O sandık elbet bir gün gelecek,
ve sen, milletimize, tutmadığın o sözlerin hesabını vereceksin.
Bunun artık lamı cimi yok.
Aziz milletim;
Türkiye’nin çözülemeyecek derdi yok.
Vizyonumuzla,
Projelerimizle,
Liyakatli kadrolarımızla,
Adil ve merhametli yönetim anlayışımızla,
Milletimize olan sevdamızla, biz varız.
Biz buradayız, biz hazırız.
Ve emin olun;
Biz Çözeriz!
Az kaldı.
O sandık çok yakında gelecek, ve bu beceriksiz iktidar, tıpış tıpış gidecek.
Herkes şundan emin olsun ki;
O gün geldiğinde, tek bir insanımız bile kaybetmeyecek.
Bu iktidar gidince, her bir vatandaşımız daha çok kazanacak.
Memlekette bolluk, bereket ve huzur olacak.
Hiç merak etmeyin;
Biz geleceğiz ve Türkiye İYİ Olacak!
Aziz milletim;
İktidar, yan gelip yatarken;
Saraydaki sefa, tüm haşmetiyle sürerken;
Ben ve arkadaşlarım, 2021 yılını, meydanlarda, sokaklarda, dükkânlarda geçirdik.
Çaresizlerin yükselen sesi olmak için;
12 ayda, 59 ilimizde, 174 ilçemize gittik.
Milletimizin derdine derman olmak için;
bir yılda, 115 bin kilometre yol yaptık.
Nitekim geçtiğimiz hafta da, Uşak’taydık.
Artan maliyetlerden dolayı,
hem kendisi, hem de öğrenciler için endişe duyan,
Eşmeli dönerci bir kardeşim diyor ki;
“Öğrencilerin karnını doyurabileceği bir döner vardı;
artık o da ucuz değil.
Bir porsiyonu, 10 liraya satıyoruz.
Önceden 30 kilo döner takıyordum. Şimdi 10 kilo.
Şu an ev geçindirmede zorlanıyoruz.”
Gözyaşları içinde derdini anlatan,
76 yaşındaki bir ablamız;
“Eşim hasta, 3 defa kalp krizi geçirdi.
Borçlarımız çok ilerleyince, kredi çektim.
Emekli maaşımız oraya gidiyor.
400 lira para da, bana kalıyor.
5 aydır kiramı ödeyemiyorum.” diyor.
“İşler nasıl?” diye sorduğumda esnaflarımız;
“Türkiye’de olduğu gibi, kötü, zor, durağan…” diyor.
Dikkat edin;
cümleye, “Türkiye’de olduğu gibi…” diyerek başlıyorlar.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü;
her yerde durumun aynı olduğunu biliyorlar.
Çünkü;
iktidar kendi kendine şahlanırken, milletin borçlandığını biliyorlar.
Çünkü;
memleketimizdeki kötü gidişatı, onlar da görüyorlar.
Üretici bir kardeşim diyor ki;
“Elimizdeki hayvanları kesmek zorunda kalıyoruz.
Borç ödeyemiyoruz başkanım ne yapacağız?
7-8 aylık danalar kesime gider mi?
Gübre atacağız, bak bahar geldi.
Yüzde 300 gübreye zam var.
Nasıl alacağız?
Üretim kaybı var. Seneye nasıl ekeceğimiz meçhul.
Zarar ede ede, nasıl yapacağız biz bu işi?”
Besici bir kardeşim diyor ki;
“Biz sütü, 3 lira 20 kuruşa satıyorduk.
Fiyatı 4 lira 70 kuruşa çıkardılar.
Ama raflarda fiyatlar, 14 liraya çıktı.
Bunun sorumlusu da, suçlusu da, çiftçi değil.
Bu sene hiç kimse, kurban eti yiyemeyecek.
Çünkü hayvanlarımızı, daha 1 yaşına gelmeden kesime gönderiyoruz.
Bir an önce, bahar gübresini ucuzlatsınlar.
Yem çok pahalı, hayvanlarımızı besleyemiyoruz.
Ya Süt Konseyi’ni yeniden toplayıp, süte zam versinler,
ya da yemlerin fiyatını indirsinler.”
Buradan iktidara sesleniyorum;
Ayıptır, günahtır.
Hiçbir şey yapmıyorsanız bile, bari bu sese kulak verin.
Yarın, öbür gün, besleyecek bir hayvan kalmayınca ne yapacaksınız?
Onu da mı ithal edeceksiniz?
Yapmadığınız bir iş değil ama;
onun da sonuçlarını beraber yaşadık.
Gelin, bari bu sefer;
ithalat lobilerinin değil, üreticilerimizin yanında durun.
Uşak Merkez’de karşılaştığım, henüz 12 yaşındaki Gazi Efe diyor ki;
“Ülkenin hâli çok kötü. Ekonomi nasıl düzelebilir?
Hiperenflasyona doğru gidiyor ülke.”
Durumun vehametine bakar mısınız?
12 yaşındaki bir çocuğumuz, hiperenflasyonu biliyor.
Bunu dert edinmiş, korkarak soru soruyor…
Bu ne demektir biliyor musunuz?
Çocuklarımızdan, çocukluluğunu çalmışız demektir.
Yazıklar olsun.
Aziz milletim;
Ne yapanlarsa yapsınlar, hangi tezgahı kurarlarsa kursunlar,
biz milletimizle buluşmaya devam edeceğiz.
Vatandaşlarımızın dertlerini, tüm Türkiye’ye duyurmaya devam edeceğiz.
Onların kulakları sağır, gönülleri de milletimize kapalı olsa da;
biz, 2022 yılında da, “Milletin Partisi” olmaya, aynen devam edeceğiz.
Biliyorsunuz, pandemide yeni bir fırtına yaşıyoruz.
Virüsün yeni varyantı, büyük bir hızla yayılıyor.
Çevremiz hastalarla doldu.
Bu süreçte, en büyük yük de, sağlık ordumuzun omuzlarında.
İki yıldır, büyük fedakarlıkla pandemiyle mücadele eden, sağlık çalışanlarımız çok dertli.
Geçtiğimiz günlerde,
seslerini duyurmam için, sosyal medyadan bana bir çağrı yaptılar.
Ben de onlara;
Haklarını kimseye yedirmemek için,
Yaşadıkları mağduriyeti çözmek için,
Gazi Meclisi’mizden onların sesi olmak için söz verdim.
O nedenle bugün, Milletin Kürsüsü’nde;
bir sağlık çalışanı kardeşimizi ağırlayacağız.
Derya Tunç aramızda.
Buyur Derya kardeşim, söz de kürsü de senindir.
Teşekkür ediyorum Deryacım.
Aziz milletim;
Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan,
geçtiğimiz sene sağlıkçılarımıza, “hakkınız ödenmez” dedi.
Nitekim, dediğini de gerçekten yaptı, haklarını ödemedi…
“Birazcık” ek ödemeyi, Aralık ayında verecekti.
Ama yine ödemedi, sonraki bahara bıraktı.
Buradan, Sayın Erdoğan’a sesleniyorum;
Sağlık çalışanlarımız, senin danışmanların gibi, 5-10 maaş istemiyor.
Istakozlu ziyafetlerde de gözleri yok.
Sadece hak ettikleri maaşı almak istiyorlar.
Uzun nöbet sürelerine,
pandemi dönemindeki, yoğun bakım çalışmalarına rağmen;
bir sağlık çalışanımızın, bir saatlik nöbet ücreti, sadece 16 lira.
Asgari ücretin altında maaş alan, sağlık çalışanlarımız var.
Hiç mi utanmıyorsunuz?
Ayıptır, günahtır!
Değerli sağlık çalışanı kardeşlerim;
Hak ettiğiniz maaşı almanız için, bu konunun takipçisi olacağız.
Ama hiç merak etmeyin;
Onlar yapmazsa, İYİ Parti iktidarında;
hak ettiğiniz koşullara kavuşmanızı, biz sağlayacağız.
Adaletsiz “döner sermaye” sistemi yerine,
emekliliğe yansıyan, adil maaşlar almanızı sağlayacağız.
Ayrıca taşeron ve sözleşmeli hizmete de son vereceğiz.
İYİ Parti iktidarında;
Hastalar müşteri, sağlık çalışanlarımız da, köle olmayacak.
Sağlık hizmetlerinde uygulanmaya devam eden, farklı istihdam modellerini kaldırıp,
sağlık çalışanlarımızı, güvenceli ve kadrolu olacak şekilde, tek çatı altında toplayacağız.
Değerli dava arkadaşlarım,
Şimdi sizinle, bir doktorumuzun,
bu ülkenin yetiştirdiği kıymetli bir bilim insanının,
bana gönderdiği bir video mesajı paylaşacağım.
İşte size, Ak Parti iktidarının doktorlarımıza verdiği değer, ve sonuçları…
Geçtiğimiz yıl, Türkiye’yi terk edip,
geleceğini, başka ülkelerde arayan doktorlarımızın sayısı,
Türk Tabipler Birliği rakamlarına göre, 1361.
Sağlık Bakanlığı gerçek rakamları gizlese de,
biz aslında bu sayının, çok daha yüksek olduğunu biliyoruz.
Ama sırf bu sayı bile, Çapa, Cerrahpaşa, Hacettepe gibi,
3 önemli tıp fakültemizin, bir yılda yetiştirdiği doktor sayısından fazla.
Durumun vehametine bakar mısınız?
Göç eden doktor sayımız, 10 yıl öncesine göre, tam 25 kat artmış.
Halen yurt dışına göç edip, mesleğini oralarda icra etmek için,
sınavlara hazırlanan doktorlarımızın sayısının ise,
10 bine yaklaştığı tahmin ediliyor.
İçlerinde profesörler de var, yeni mezun genç hekimler de var…
En çok tercih ettikleri iki ülke ise, Almanya ve İngiltere.
Hani şu bizi kıskanan Almanya ve İngiltere…
Şimdi buradan sormak istiyorum:
Sayın Erdoğan;
Bu insanlarımıza yazık değil mi?
Bu ailelere yazık değil mi?
Onları vergileri ile okutan, bu aziz millete yazık değil mi?
Bu ülkenin evlatları, neden doğup büyüdükleri toprakları terk edip gidiyor?
Neden ata yurduna veda ediyor?
Neden gurbette gelecek arıyor?
Cevabını ben vereyim:
Senin yüzünden Sayın Erdoğan, senin yüzünden.
Çünkü sen;
bu insanlarımızın hayallerini çaldın, umutlarını yıktın, geleceklerini kararttın.
Çünkü sen;
“İğne yapmaktan bile aciz” diyerek, utanmadan sıkılmadan onların itibarları ile oynadın.
Çünkü sen;
Hastaneleri bile, küflü zihniyetine alet edip, onları Ak Parti teşkilatlarının oyuncağı yaptın.
10 ay önce çıktın;
“Tersine beyin göçünü destekliyoruz.
Yerli ve yabancı bilim insanlarını,
araştırmalarına Türkiye’de devam etmeye davet ediyorum.” dedin.
Söyle bakalım Sayın Erdoğan;
Kaç kişi, sözüne itibar etti de, geri geldi?
Kaç kişi sana inandı, kaç kişi sözüne güvendi?
Bir tane örnek verebilir misin?
Veremezsin.
Çünkü, kimse sözüne itibar edip gelmiyor.
Artık kimse sana inanmıyor, kimse sözüne güvenmiyor.
Buradan, yurt dışına giden, ve gitmek için hazırlık yapan,
çok değerli hekimlerimize sesleniyorum:
Lütfen sabredin.
İlk seçimlerden sonra,
Sayın Erdoğan ve onun kurduğu bu ucube düzen gidiyor,
bundan emin olun.
O sandık gelecek, ve Türkiye,
İYİ kadrolarla, İYİ insanlarla, güneşli günlere yürüyecek.
Siz değerli doktor arkadaşlarımıza,
hak ettiğiniz itibarı, hak ettiğiniz güveni, ve hak ettiğiniz şartları sağlayacağız.
Hiç merak etmeyin.
Aziz milletim,
Eğitim, dünyaya açılan en geniş penceremizdir.
Eğitim, bağımsızlığımızın ve gücümüzün teminatıdır.
Eğitim, cumhuriyetimizin bize armağanıdır.
Eğer bugün gençler, yurt dışında yaşamanın yollarını arıyorsa,
Eğer bugün kadınlar, kendilerini güvende hissetmiyorsa,
Eğer bugün çocuklar, derin yoksulluk ile karşı karşıya kalıyorsa,
Sebebi, eğitim politikalarımızın vasatlığıdır.
Ak Parti’nin devri iktidarında;
günü kurtarmaya yönelik, sözde çözümlerin,
ülkemizin gerçekleri ile örtüşmeyen, ciddiyetsiz adımların,
vizyonsuz bir bakış açısının,
eğitim politikalarımızda açtığı yaraya, birlikte şahit olduk,
maalesef olmaya da, devam ediyoruz.
Geçen 20 yılda;
8 kere değişen Millî Eğitim Bakanı ve 15 kere değişen Millî Eğitim Sistemi’yle,
istikrarsızlığın ve beceriksizliğin sonuçlarını, hep birlikte yaşıyoruz.
İktidarın yanlış, sorumsuz ve liyakatsiz yönetim anlayışı yüzünden;
bugün ülkemizde, fırsat eşitsizliği maalesef kronik bir hâle geldi.
İşte o nedenle, İYİ Parti olarak,
Eğitim politikalarındaki vasatlığın önüne geçip,
ülkemize ve çocuklarımıza reva görülen bu eğri düzene, “dur” demek için,
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’ni hazırladık.
Bilimsel düşünceden ve bilimin kılavuzluğundan taviz vermeden;
Eğitimin kalitesini artırmak,
Fırsat eşitliğini sağlamak,
Nitelikli ve iyi insanlar yetiştirmek için planladığımız,
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi, milletimize ve memleketimize, hayırlı uğurlu olsun!
Aziz milletim;
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’nde ele aldığımız birinci başlık;
Eğitimde Fırsat Eşitsizliği.
Bugün;
Bingöllü Murat ile Ankaralı Zeynep,
Ordulu Atakan ile İstanbullu Tuğçe,
Cumhuriyetimizin sunduğu imkânlardan, eşit şekilde faydalanamıyor.
İyi ve dengeli beslenemeyen,
ailesinin sosyoekonomik durumu ve eğitim seviyesi,
yeterli olmayan çocuklarımız;
fırsat eşitsizliğiyle, daha ilköğretimdeyken tanışıyor.
Bunun en acı örneklerini, pandemi döneminde yaşadık.
7 yaşında öğretmenine daha yeni alışan Ali’den;
17 yaşında üniversite hayalleri kuran Buse’ye kadar,
bütün çocuklarımızın içinde bulunduğu dijital uçuruma, birlikte şahit olduk.
Sosyal devletin öncelikli görevi;
Eğitimde fırsat eşitliğini ve kaliteli eğitime erişimi sağlamaktır.
Bol miktarda bina dikip, içini de niteliksiz kadrolarla doldurmayı değil;
ülkenin geleceğini, milletin yararını öncelemektir.
Biz, İYİ Parti iktidarında;
21’inci yüzyılın gereksinimlerine ve zamanın ruhuna uygun olarak;
bugün sadece bazı çocukların sahip olduğu fırsatlara,
tüm çocuklarımızın sahip olduğu, adil bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
Bugün maalesef, 1 milyon 248 bin öğrencimiz, taşımalı eğitim sisteminde.
Bu çocuklarımızın, bu sistemle, sağlıklı ve kaliteli bir eğitim imkânına kavuşması,
maalesef mümkün değil.
Bu yüzden biz, İYİ Parti olarak;
tarımsal kalkınmada atacağımız iddialı adımlar ile,
öncelikle, kırsal bölgelerimizi yeniden cazip hâle getireceğiz.
Sonrasında ise, köy okullarını yeniden açarak,
taşımalı eğitime, süratle son vereceğiz.
Son verilere göre, eğitime erişimi olmayan, ya da kısıtlı erişimi olan,
ve yasadışı çalıştırılan, 720 bin çocuk işçimiz var.
İYİ Parti iktidarında;
Çocuklarımızın ellerine, bedenlerinden büyük çekiçler verilmesine, asla izin vermeyeceğiz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile eşgüdümlü çalışarak,
çocuk işçiliğine bir an önce, son vereceğiz.
Eğitimde vazgeçebileceğimiz hiçbir çocuğumuz yok.
Bu sebeple;
12 yıllık zorunlu eğitim çerçevesinde, okullaşma oranlarını,
alacağımız tedbirler ve sıkı bir denetim anlayışıyla, yüzde yüze çıkaracağız.
Değerli dava arkadaşlarım;
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi kapsamında ele aldığımız, ikinci başlık ise; “Eğitimde kalite.”
Bugün ne yazık ki;
Ulusal ve uluslararası göstergeler, ülkemizde,
zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımızın,
temel bilgi, beceri ve yeterlilik açısından, yoksun olduğuna işaret ediyor.
Dünya Bankası’nın verilerine göre;
Türkiye’de, 10 ile 14 yaş arasındaki, her 5 çocuğumuzdan 1’i, öğrenme yoksulu.
Yani maalesef, her 5 çocuğumuzdan 1’i,
bir metni okuyamıyor, okusa bile, okuduğunu anlayamıyor.
Üstelik, ülkemizi etkisi altına alan,
Kovid-19 süreciyle birlikte,
çocuklarımızın 2 yıldır okullarından uzak kaldığını düşünürsek;
öğrenme yoksulluğunun da, ciddi oranda arttığını söyleyebiliriz.
Eğitimde kalite;
ailede başlayıp, çevrede devam eden,
okulda pekişip, iş hayatında devam eden, döngüsel bir süreçtir.
Bir anlam seferberliği, bir değer yolculuğudur.
İşte bu yüzden biz, İYİ Parti olarak;
Öğrenme yoksulluğunun önüne geçmek için,
Eğitimin kaliteli ve sürdürülebilir olması için;
“ezber temelli eğitimden, beceri temelli eğitime;
sınav odaklı eğitimden, süreç odaklı eğitime” geçeceğiz.
Öğrencilerimizin, erken çocukluk eğitiminden başlamak üzere,
temel eğitimin tüm kademelerinde;
ilgi, yetenek ve becerilerini ortaya çıkartacak,
“Dijital Dosyalarla Öğrenci İzleme Yöntemi’ni”,
süreç değerlendirmeye uygun olarak uygulayacağız.
Böylelikle ülkemizin yetenek yönetimini de, değerlendirilmiş olacağız.
Temel eğitim boyunca izlenen öğrenciler için,
okullarda, “Yöneltme ve Yönlendirme Kurulları” oluşturacağız.
Bu kurullarda, sınıf öğretmenleri, branş öğretmenleri ve rehber öğretmenler bulunacak.
Öğrencilerimizin,
merkezi olarak yapılacak olan, “Başarı Ölçme Sınavlarından” aldıkları puanlar,
karne notları ve nitel değerlendirme sonuçları,
Yöneltme ve Yönlendirme Kurullarında değerlendirilecek.
Böylelikle, Türkiye’yi sınav ülkesi olmaktan çıkartacak, okullarımızı daha değerli hâle getireceğiz.
Öğrencilerimize, ilgi, yetenek ve becerilerine göre, sürece dayalı yönlendirme yapacağız.
Aynı doğrultuda; ortaöğretim de süreç odaklı olarak yapılacak,
öğrencilerimizin akademik başarıları, performansları, ve alanlarına göre,
her yıl, merkezi olarak yapılacak olan, “Başarı Ölçme Sınavları’nın” ortalamaları ile,
“Ortaöğretim Bireysel Başarı Puanları”, birlikte hesaplanacak.
Ortaöğretim sisteminde yapacağımız iyileştirmelerden sonra,
kademeli bir şekilde, merkezi yerleştirme sistemini kaldıracağız.
Böylece öğrencilerimiz,
“Ortaöğretim Bireysel Başarı Puanları” ile girecekleri, “Yetkinlik Ölçme Sınavları’na” göre,
istedikleri bölümlere yerleşebilecekler.
Aziz milletim,
Müfredat, araç-gereç ve fiziki mekânlar da,
eğitimde kalitenin, diğer önemli bileşenleridir.
Müfredatı her kademe için, çağın ihtiyaçlarına göre, yeniden düzenleyeceğiz.
STEM, kodlama, girişimcilik, inovasyon, proje tabanlı öğrenme programları geliştirerek,
ve öğrencilere, her kademeye uygun seminerler sunacağız.
Okullar arasındaki, fiziki ve altyapı farklarını asgari düzeye indirecek,
ve çok kısa sürede, eğitim şartlarını iyileştirileceğiz.
Her okulda, destek personeli ve sağlık görevlisi istihdam edeceğiz.
12 yıllık zorunlu eğitim sistemimizde, tüm okullar tekli eğitime geçecek.
Ayrıca temel eğitim;
5 yıl süreli ilkokul, ve 3 yıl süreli ortaokul eğitiminden oluşacak.
Ortaöğretimde ise;
liseler 4 yıl,
mesleki ve teknik eğitim ortaöğretim kurumları da,
alanlarına göre, 3 veya 4 yıl olacak.
İlkokullarda;
Yabancı Dil, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi,
Müzik, Resim, Oyun ve Fiziksel Etkinlik dersleri de,
branş öğretmenleri tarafından okutulacak.
Ülkemizde maalesef, yaklaşık 4 milyon öğrencimiz;
36 ila 50 kişilik sınıflarda eğitim görüyor.
İYİ Parti iktidarında;
Tüm kademelerdeki sınıf mevcutlarını,
24 öğrenci ile sınırlandıracak,
mevcut durumun iyileştirilmesi için, derslik ihtiyaçlarını süratle karşılayacağız.
Eğitimin kalitesini artırmak,
ve öğretmenlerimizin, alanlarıyla ilgili eksikliklerini tamamlamaları için,
periyodik olarak, zorunlu hizmet içi eğitimler vereceğiz.
2019-2020 istatistiklerine göre;
ortaokul ve lisedeki, 1 milyon 584 bin öğrencimiz,
açık ortaokul ve açık liseye kaydını aldırmış bulunuyor.
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi doğrultusunda;
zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımızın,
eğitimlerine, açık ortaokul ve liselerde değil,
örgün olarak devam etmelerini sağlayacağız.
Aziz milletim,
Kalitenin birinci kuralı, denetimdir.
Denetim olmadan, kalite olmaz.
Çünkü, denetleyemediğinizi yönetemezsiniz.
Yönetemediğinizi de, geliştiremezsiniz.
İşte bu nedenle;
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’nde ele aldığımız üçüncü başlık;
Eğitimde Denetim.
Bu doğrultuda, eğitimde kaliteyi yakalamak için,
denetim sistemini, baştan aşağıya, yeniden yapılandıracağız.
Üstelik, İYİ Parti iktidarında;
Denetim sistemi, kontrol ve değerlendirme ile sınırlı kalmayacak,
iyileştirme ve geliştirme süreçlerini de kapsayacak.
Ayrıca, okulların, kendi öz denetimlerini yapmalarını da sağlayacağız.
Liyakat esasına uygun bir şekilde, görevlendireceğimiz müfettişlerimizle;
devlet okulları, özel okullar ve kurslar ile,
bakanlıklara bağlı eğitim kurumlarının,
ve belediyelere bağlı, her türlü eğitim faaliyetinin,
eğitim politikaları ile tutarlılığını, sıkı biçimde denetleyeceğiz.
Tüm bunların yanında;
Eğitimin niteliğini, kalitesini ve gücünü,
doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden birisi de;
şüphesiz ki öğretmenlerimizdir.
İşte bu yüzden;
eğitim seferberliğimizi, irfan ordumuz, öğretmenlerimiz ile başlatacağız.
Nüfusu, bir milyonu aşan illerimizde;
en az bir, “Eğitim Bilimleri Lisesi” açacağız.
Bu liselere, alanlarına göre, yüzde 10’luk dilime giren,
öğrencilerimizin yerleşmesini sağlayacağız.
Ayrıca;
Eğitim fakültelerine girişte, taban puanı yükselterek,
bu programları, başarılı öğrencilerin tercih etmelerini sağlayacağız.
Eğitim Bilimleri Liseleri’nden mezun olan öğrencilerimize de,
kontenjan ve ek puan verip, burs ve sosyal imkânlarla destekleyeceğiz.
Millî Eğitim Bakanlığı’na kanunla bağlı olacak,
“Öğretmen Akademilerini” de, bir an önce hayata geçireceğiz.
Bu akademilerde;
Mesleki ve teknik liselerde, öğretmen olmak isteyen,
ve başvuru kriterlerine uygun adayların,
pedagojik formasyon eğitimleri almalarını sağlayacağız.
Ayrıca, yine bu akademiler aracılığıyla;
Görevdeki öğretmenlerimize;
mesleki gelişim, akreditasyon, sertifika programları,
dijital beceri, uzaktan eğitim teknolojilerinin etkin kullanımı,
ve öğretmenlik mesleği ile ilgili konularda, hizmet içi eğitimler vereceğiz.
Aziz milletim;
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’yle birlikte;
nitelikli insan kaynaklarının yetiştirilmesi ihtiyacını karşılamak üzere,
orta öğretimi yeniden yapılandıracağız.
Teknoloji Liseleri’ni hayata geçireceğiz.
Böylece;
ülkemiz için, stratejik öneme sahip teknoloji dikeylerindeki, eğitim programları ile,
yükseköğretim için, önemli bir alt yapı oluşturarak,
üstün nitelikli, tasarımcı ve mühendislerimizi yetiştireceğiz.
Ayrıca;
İş arayan değil, iş kuran ve istihdam edilen mezunlar için;
Mesleki ve teknik eğitimi,
öğrencilerimizin ilgi, istek ve becerilerine göre,
sektörün ihtiyaçlarını da dikkate alarak, yeniden yapılandıracağız.
“Üretim içinde eğitim, eğitim içinde üretim” anlayışıyla,
mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında,
döner sermaye işletmelerinin, geliştirilmesini sağlayacağız.
Döner sermayelerin, üretim kapasitelerini arttırıp,
kurumlar vergisini, yüzde 1’e düşüreceğiz.
Tüm bunların yanında;
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’nde,
özellikle içinde bulunduğumuz süreci de, göz önünde bulundurarak;
çocuklarımızın, psikolojik ve rehber danışmanlık ihtiyaçlarını da unutmadık.
Günümüzde, temel eğitim ve orta öğretim kurumlarında,
her 600 öğrencimize, bir rehberlik öğretmeni düşüyor.
Biz bu sayıyı;
en az 200 öğrencimize, bir rehberlik öğretmeni ve psikolojik danışman olacak şekilde, güncelleyeceğiz.
Değerli dava arkadaşlarım;
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’nin bir diğer başlığı da;
Özel Eğitim.
Ülkemizde, özel eğitime devam eden öğrencilerimizin sayısı,
Son 10 yılda, 2 kat artmış olmasına rağmen;
tanılama ve özel eğitimin kapsamına ilişkin sorunlarımız,
maalesef devam ediyor.
Bu yüzden, İYİ Parti iktidarında;
Öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği, disleksi, hiperaktivite ve otizm gibi,
sorunları olan çocuklarımızın, eğitim ve öğretime uyumu için,
özel eğitim hizmetlerinin, kapsamını ve niteliğini geliştireceğiz.
Eğitim fakültelerinin, özel eğitim bölümlerinde,
tanılama ve uygulama konusunu, detaylı olarak güncelleyeceğiz.
Kaynaştırma uygulamasına, uygun olmayan çocuklarımız için;
Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen eğitimlerin,
kalitesini ve süresini artırarak, bu kurumlara, destek ve teşvikler vereceğiz.
Aziz milletim;
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi önerimiz;
İYİ Parti iktidarında, ülkemiz için kritik öneme sahip olan eğitim alanında,
atacağımız adımların, çerçevesini oluşturuyor.
Tüm çalışmalarımızda olduğu gibi, arkadaşlarım, önümüzdeki süreçte,
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’ni de, her zeminde paylaşarak, geri bildirimler alacak;
ve bu çerçeveyi daha da genişletecekler.
Ayrıca, önümüzdeki haftalarda,
Sistem’de yer alan başlıklara dair,
geliştirdiğimiz projelerimizi de, kamuoyu ile paylaşmaya başlayacağız.
Bu vesileyle;
Başta, Eğitim Politikaları Başkanlığımız olmak üzere,
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’ni oluşturulmasında, emeği geçen, katkı sunan, geribildirimde bulunan,
tüm paydaşlarımıza, teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi, milletimize, memleketimize, hayırlı uğurlu olsun!
Aziz milletim, değerli dava arkadaşlarım;
Ülkemizi bir karamsarlığın sardığını görüyorum.
Biz, bu karamsarlığı dağıtmaya kararlıyız.
Şart olsun;
Biz bu karamsarlığı dağıtacağız!
Kimse merak etmesin;
Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Hayat pahalılığının altında, ezilen kardeşlerim;
Hiç merak etmeyin;
Zam yağmurlarında hırpalanmadığımız,
zenginlikte eşitlenen bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Hukuka olan inancını, kaybeden kardeşlerim;
Hiç merak etmeyin;
cübbelerdeki düğmeleri söküp attığımız,
adil bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
İsraf düzeninden bıkan kardeşlerim;
Hiç merak etmeyin;
5 müteahhidin değil, milletimizin kazandığı,
bereketli bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Geleceğe dair umudunu kaybeden genç kardeşlerim,
Hiç merak etmeyin;
Mülakatla değil, liyakatle yükseldiğiniz,
hayallerinizi gerçekleştirebildiğiniz bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Ülkemizde var olma mücadelesi veren kadınlar;
Hiç merak etmeyin;
Kravat takmanın, caniliği hafifletmediği,
İstanbul Sözleşmesi’nin, yaşattığı bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Çocuklarının geleceğinden endişe duyan anneler;
Hiç merak etmeyin;
Çocuklarımızın önlerinde uçurumların değil,
sınırsız fırsatların olduğu bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Tarlasına küstürülen çiftçi kardeşlerim,
Hiç merak etmeyin;
Çiftçinin yeniden milletin efendisi olduğu,
kendi kendine yeten bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Sürekli ayrıştırılmaktan, kutuplaştırılmaktan bıkan kardeşlerim;
Hiç merak etmeyin;
Seçmenin terörist değil, yeniden velinimet olduğu bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Sessiz dostlarımıza yönelen caniliğin,
son bulmasını bekleyen, hayvansever kardeşlerim;
Hiç merak etmeyin;
Hayvanların eşya statüsünden kurtulduğu, canlı dostu bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Yanan ormanlarımız için, canlarını ortaya koyan kardeşlerim;
Hiç merak etmeyin;
Cennet doğamız, cennet kalsın isteyenlerin yönettiği bir Türkiye’ye kavuşacağız.
Biz hazırız.
Aziz milletim, değerli dava arkadaşlarım;
Hiç merak etmeyin, biz hazırız.
Vizyonumuzla, projelerimizle, çözümlerimizle, liyakatli kadrolarımızla;
Biz hazırız.
Türkiye’yi barıştırmaya,
Makulde buluşturmaya,
Dünya ile zenginlikte yarıştırmaya, biz hazırız.
Bizim için, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok.
Biz hazırız, ve evelallah, BİZ ÇÖZERİZ!
Toplantımızı şereflendirdiniz,
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.