Ekonomi piyasalarına yaptığı arka kapı müdahaleleri ile bilinen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), son yıllarda AKP güdümünde yürüttüğü hatalı para politikaları ile Türk lirasının değerini adeta pula çevirirken, ülkede görülen rekor enflasyon sonrasında ekonomi kadrolarında da kapsamlı bir değişikliğe gidilmişti.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in isteği doğrultusunda TCMB Başkanlığına getirilen Hafize Gaye Erkan, son olarak 21 Eylül tarihli PPK toplantısı ile 500 baz puan faiz artırımına giderek politika faizini yüzde 30'a çekti.
HÜKÜMET YETKİLİLERİ İLE GÖRÜŞÜP FAİZ KARARINI AÇIKLADILAR
Ağustos ayında piyasa beklentilerinin 3 katı oranında faiz artıran TCMB, tek gün içerisinde dolar kurunda yüzde 7'lik bir değer kaybı yaşanmasına neden olurken, son Para Politikası Kurulu kararı ise piyasa tahminleri ile bire bir örtüştü.
Piyasalardaki birçok parametreyi yakından ilgilendirecek yeni faiz kararı ise 26 Ekim'de yapılacak toplantı ile kamuoyuna duyurulacak. Merkez Bankası'nın Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarından çıkışı hızlandırmak ve Türkiye'de kullanılan bireysel ve ticari kredilerde daralma sağlanarak, ekonomiyi yavaşlatmak arzusu için belirleyici olacak bu toplantıya yönelik en ciddi tahmin, ABD merkezli dünya devi Morgan Stanley'den geldi.
FAİZLER YIL SONUNDA YÜZDE 40'A ULAŞACAK
Türkiye'ye yönelik inceleme raporunu dünyadaki yatırımcılar ile paylaşan banka, TCMB'den ekim ayında 500 baz puanlık bir faiz artırımı daha beklediğini duyururken, alınacak kararın dolar kuru ve borsaya etkileri gözler önüne serildi.
Bankanın raporunda özellikle ekonomi kadrosunda önemli kişiler ile görüşmeler gerçekleştirildiğini belirtmesi, 500 baz puanlık artırım tahmininin gerçek bir zemine oturmasına yol açarken, ekim ayının ardından yılın geri kalan iki toplantısında TCMB'nin 250 baz puanlık faiz artırımlarına gitmesi halinde Türkiye, 2023 yılını yüzde 40'lık politika faizi ile tamamlamış olacak.
Merkez Bankası, ani kur artışlarını baskılamak amacıyla 21 Aralık 2021 tarihinde hayata geçirilen Kur Korumalı Mevduat'ı (KKM) sonlandırabilmek için de faizlerde gaza basmayı ve bu yol ile TL mevduatı cazip hale getirmeyi hedefliyor.
KKM havuzunda biriken toplam mevduatın dolar cinsinden 120 milyar dolar seviyelerinde seyretmesi, ani bir çıkış halinde Merkez Bankası'nın bu denli büyük bir dolar arzını karşılayamayacak oluşuna yol açabilir. Bu nedenle tasfiye sürecini ağır ve aşamalı olarak yürüten Merkez Bankası, bir yandan döviz rezervini yükseltmeye çalışırken, bir yandan da bankalara yolladığı talimatlar ile TL mevduat faizlerini yukarı çekmeye ve KKM'den çıkışlarda yatırımcının Türk lirasına yönelmesini amaçlamakta.
BORSAYA SERT ETKİLERİ OLABİLİR
Dün 8 bin 500 puanın üzerine gerçekleştirdiği ataklar ile tarihi zirvesini gören Borsa İstanbul için, alınacak faiz kararların da hayati önemi bulunuyor. Küresel piyasalar için borsa, 'riskli yatırım aracı' sınıfında yer alırken, mevduat faizlerinin yükselmesi halinde özellikle büyük fon sahiplerinin bu riskli yatırımdan çekilerek TL mevduat faizlerine yönelebileceği konuşulmakta.
Goldman Sachs, bu duruma dikkat çekerek "Türk lirası oyuna döndü" başlığını kullanarak ilerleyen aylarda alınacak yeni faiz kararlarıyla birlikte dövizden kopuşların ve TL'nin cazip mevduat faizine yönelmenin muhtemel olduğunu işaret etti.
Kapanış seansına doğru borsa yüzde 1.5 oranında değer kaybederken, ekonomistler yıl sonunda devam edecek yeni faiz kararlarıyla birlikte Borsa İstanbul'da TL bazlı yükselişin sürecek olmasına karşın, dolar karşısında getirinin azalacağı uyarısında bulundu.
MORGAN STANLEY'İN RAPORU ŞU ŞEKİLDE:
"Edindiğimiz izlenim, yeni ekonomi yönetimi ekibinin ve daha geleneksel politikalara yönelmelerinin geniş tabanlı bir desteğe sahip olduğu yönündedir. Seçim sonrası politika ayarlamalarına, ilk sonuçlar olarak dış rezervlerde tabansız bir iyileşme, kredi spreadlerinde önemli bir sıkılaşma ve bankaların ve şirketlerin dış finansmana erişiminde bir iyileşme eşlik etmiştir. TL mevduat ve kredi faizlerindeki önemli artış ve kredi büyümesindeki keskin yavaşlama ile birlikte, yerel şirketlerin döviz talebi azalmış ve iç talep çok güçlü seviyelerden ılımlılık göstererek Türkiye'yi makroekonomik istikrar yolunda ilerletmiştir. Bu arada, yüksek ve kalıcı enflasyon, büyük dış finansman ihtiyaçları ve döviz korumalı mevduat sistemi de dahil olmak üzere karmaşık bir dizi geleneksel olmayan araçla ilgili zorluklar devam etmekte olup, görüşümüze göre sıkılaştırma adımlarının devam etmesini gerektirmektedir.
TCMB'nin enflasyonu öngörülen patikada tutma kararlılığının sinyalini vermesi nedeniyle (şu anda 23 yılsonu için yüzde 33 seviyesinde) ekim ayında 500 baz puanlık bir artış daha yaparak yüzde 35'e yükseltmesini bekliyoruz. Yüksek enflasyon eğilimi ve regülasyonlara olan bağımlılığı azaltmaya yönelik politika tercihi göz önüne alındığında, kasım ayında 250 baz puanlık bir artış daha yaparak yüzde 37,5'e yükseltmesini bekliyoruz. Yerel seçimler sıkılaştırma sürecini yavaşlatarak enflasyon görünümünde yukarı yönlü risklere işaret edebilir, ancak mart ayından sonra daha fazla sıkılaştırma öngörüyoruz ve nihai faiz tahminimiz 2024 ikinci çeyrekte yüzde 40"