Romantizm ve Tanrı'nın adamları
Bir süredir Rüdiger Safranski'nin "Romantik: Bir Alman Sorunsalı" isimli kitabını okuyorum. Güzel bir çeviri, akıp giden bir dili var. Romantizmi anlatmanın gereği olan kitaptaki şiirsel ifadeler bile dildeki açıklığa halel getirmiyor. Romantizmi kitapta en iyi tarif eden ifade Herder'e ait. Romantik maceranın serlevhası gibi ifadeler adeta. Herder romantizmi olanı olduğundan fazla ve farklı gösteren her şey olarak özetler. Bundan daha iyi romantizm tespiti olamaz. Gerçeği büyüleyici ifadelerle yapımı bozuma uğratma başka nasıl tarif edilebilir ki? Bu yüzden Almanya'daki romantik hareketlerin dinle de uzak yakın ilişkisi vardır. Malum din alanı telife açık yanları itibariyle tam bir romantik devinimlere müsait bir mecra. İşte hikâyenin tam da bundan sonrası bizim coğrafyada geçiyor.
Ne yalan söyleyeyim önceleri edebiyatımızda, sinemamızda ve birçok ömür törpüsü dizilerimizdeki demode romantizm düşkünlüğünü ben bir adım öteye geçemeyen beceriksizliğimiz olarak düşünür hususiyle de bu sebepten senarist, yazar, aydın ve edebiyatçılarımıza kızardım içten içe. Meğer meselenin tam bir piyasa ve ona bağlı arz talep meselesi olduğunu kafamda oturan romantizm fotoğrafı sayesinde öğrendim. Gerçeği bulandıran söylemlerle aklı kızağa çekip, doğaüstü ifadelerle yalancı cennetler yaratarak kitleleri her masalın peşinde sürükleyen bir çağın ömür boyu mirasçısı olan bu coğrafyada eleştirilmesi gereken, duyguları aklına perde çekmiş olan tezgahın önünde sıraya geçenlermiş.
Tam da bu mülahazalar içindeyken, Newyork Times'ta kitap haberlerini Caroline Fraser'in bir kitap tanıtımı etrafında kaleme aldığı 9 Şubat 2021 tarihli "Dinsel Paniğe Neden Olan Aşk Üçgeni" yazısını okuma fırsatı buldum. Tarihçi Christine Leigh Heyrman'ın, Ondokuzuncu Yüzyıl Amerika'sında Kırık Kalpler, Kayıp Ruhlar ve Cinsel Kaos şeklinde ismi Türkçeye çevrilebilecek kitabını tanıtırken şu ifadelere yer veriyor:
Bradford'daki Bradford Akademisi, mezunlarının çoğu Hıristiyan misyonerler oldu. Christine Leigh Heyrman, Amerika'nın 19. yüzyılda hızla yükselen dinsel uyanışına kapılmış eğitimli genç kadınlar için, "evanjelizm ile romantizm" maceralı bir misyonerlik hayatı vaadi sunuyor, diye yazıyor Christine Leigh Heyrman. Ancak bu rüya, kadınları bir tehdit olarak gören hareketin güçlü adamları tarafından sık sık yıkıldı.
Kendi misyonundaki kadınlara bile tahammülü olmayan tanrısallığın kendilerine biçtikleri Tanrı'nın adamları rolü. Size tanıdık gelmiyor mu? Siz yukarıdaki ifadeler arasında geçen "romantik" kavramını alın getirin bu coğrafyaya ve "evanjelik" kelimesinin yanına koymanız gereken bir sürü seküler ya da metafizik kutsalı koyun taşların nasıl da yerine oturduğunu o zaman görürsünüz. Yalnız New York Times'taki kitap tarihte olanları anlatırken Tanrı'nın adamları hala içimizde kol geziyor…