Sadettin Tantan: Yolsuzlukla mücadele için hukuki araç yok

Sadettin Tantan: Yolsuzlukla mücadele için hukuki araç yok

Yolsuzlukla mücadelede hukuki araçların eksikliğine dikkat çeken eski İçişleri Bakanı ve Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, suç örgütleriyle gerçek manada mücedele edilmediğini söyledi.

4422 Sayılı Çıkar Amaçlı suçlarla Mücadele Yasasının kalkmasının ardından içinden geçtiğimiz sürece gelindiğini belirten Tantan, "Yani mücadelede hukuki araçlar yok. Yasama, yürütme, yargı erkleri ayrıymış gibi gözükse de özellikle soruşturmalarda araştırma ve iddia makamı görülen savcılık için delil toplama alt yapısı sıkıntılı. Delil toplanmadığı ve mahkemeye delil gitmediğinde mahkeme sadece elindeki delillere göre karar verdiğinde toplum da rahatsız oluyor. Bugün tartışılan özellikle illegal anlamda mafya yapıları, legal anlamda da siyasetin kirliliği ve kimliksizliği örgütlü suçun derebeylerini ortaya çıkardı." dedi.

Yeniçağ'dan Fatih Erboz'un haberine göre, Birleşmiş Milletler'de yolsuzluğun dünya ülkeleri için sorun olmasından dolayı çalışma başlatıldığını ifade eden Tantan, 2000 yılında Prag'da devlet başkanlarının toplanarak yolsuzlukla mücadele için yapılması gerekenleri tartıştıklarını anımsattı. Aradan geçen bunca zamana rağmen konunun bugünlerde yeniden Birleşmiş Milletler'in gündeminde olduğunu kaydeden Tantan, yolsuzluk ekonomisinin bütün dünya devletleri için sorun olduğunu, ülkelerin hukuk, ticari, mali ve ekonomik sistemlerini olumsuz etkilediğini anlattı.

Tantan "Bunun çözümü için ülkeler sürekli olarak bir araya geliyor. Uluslararası sözleşmeler parlamentodan geçmesine rağmen bugüne kadar yolsuzlukla mücadelede operasyonel çalışma yok Türkiye'de. Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi 2 Aralık 2016, Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi 24 Nisan 2003 tarihinde imzalandı ve Türkiye'de parlamentodan geçti. Terörün Finansmanıyla İlgili Uluslararası Sözleşme 7 Şubat 2013 tarihinde imzalandı. Ama hayata geçirilmedi" diye konuştu.

1990'lı yıllarda örgütlü suçlarla, sınır ötesi suçlarla ilgili AB'de yapılan çalışmalar çerçevesinde Polermo Antlaşmasının imza altına alındığını da kaydeden Tantan, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"1990'lı yıllarda bu sözleşme çerçevesinde bütün AB ülkeleri çıkar amaçlı suçlarla ilgili yasal düzenlemeler yaparken, Türkiye 1999 yılında 4422 Sayılı Çıkar Amaçlı Suçlarla Mücadele Yasası'nı parlamentodan geçirdi ve uygulamaya kondu. Bu yasa ilk defa istihbarat teşkilatları ve kolluk güçlerinin nasıl ajan kullanacağını düzenledi. O güne kadar ajan hep kamu görevlisi olması gerekirdi. O güne kadar bazı kurumlar muhbir kullanabiliyordu o da mahkemeden alınan karar esasına göre kullanılabiliyordu.

Geçmişte bu uygulamadan sıkıntılar çekildi. 2005 yılında bu yasa ortadan kalktığı için yani delilden suç ve suç örgütlerine gidip ortaya çıkarmak böylece cumhuriyet savcılarının yönetiminde mahkeme başkanları ve uzmanlarla birlikte yapılan çalışmaların eyleme dönüşüp, yapanların yakalanması sürecinde hiç kimsenin haberi olmaksızın bütün delillerle hakimin önüne çıkarmak durumu vardı. Bu kalktığı için otomatik olarak yeni ceza sisteminde bu yok. Yani mücadelede bugün hukuki araçlar yok.

Yasama, yürütme, yargı erkleri ayrıymış gibi gözükse de özellikle soruşturmalarda araştırma ve iddia makamı görülen savcılık için delil toplama alt yapısı sıkıntılı. Delil toplanmadığı ve mahkemeye delil gitmediğinde mahkeme sadece elindeki delillere göre karar verdiğinde toplum da rahatsız oluyor. Böyle olmaması gerekir. Bugün tartışılan özellikle illegal anlamda mafya yapıları, legal anlamda da siyasetin kirliliği ve kimliksizliği örgütlü suçun derebeylerini ortaya çıkardı. Türkiye'nin imkan, kabiliyet ve kapasitesini kendi yandaşları üzerinden açmak istediler ama cemaatler, PKK, KCK gibi terör örgütleri de bundan yararlandı. Siyasi, eleman ve tehdit gücüne ulaştı bu yapılar. Mafya yapıları da hakimiyet kazanımlarını, güçlerini, eleman ve yaptırım kazanımını kaybetmek istemiyor. Bugün yaşadığımız örtülü tehditlerle de bunu görüyoruz."

Ortak mücadele anlayışının süreklilik sağlaması açısından Türkiye Başsavcılık Müessesesi'nin acilen kurulması gerektiğini vurgulayan Tantan şunları söyledi:

"Bütün dünyayı tehdit eden yolsuzluk ekonomisi, Türkiye'yi daha da fazla etkiliyor. Son dönemde bunu gördük. Türkiye'nin imkan ve kabiliyetlerini kullananların, maddi ve ekonomik güce ulaşması, yoksul insanları ayrıştırdı. Adil ve hakça paylaşımın olmadığı, bireyin ihtiyacı olan bilginin saklandığı, insanların bilgisiz bırakıldığı bir dönemdeyiz. Eğitim sisteminin, yeni dünya düzenine ana okulundan itibaren yapılandırılması gerekiyor. Türkiye bir taraftan istihbarat teşkilatlarının, kolluk güçlerini kurumsal yapıyla inşaa edilirken, TSK'nın okullaşması da zaruret olarak ortaya çıkmış durumda".