GÜNBOYU - KULİS
Cumhurbaşkanlığı İletişim Danışmanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makamına girdiğinde, Cumhurbaşkanı, Resmi Gazeteye gönderilecek kararnameleri imzalıyordu.
Altun’un “Efendim önemli bir konu var” sözüyle başını dosyalardan kaldırıp burnunun üstüne düşen gözlüğünü çıkarttı ve Altun’un elindeki “ SON DAKİKA HABERLER” dosyasını aldı.
Dosyanın üzerinde “SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA ARZ-İVEDİ” notu vardı.
Dosya’daki bilgi notunda Meclis eski Başkanı Cemil Çiçek’in Deutsche Wellle’ye verdiği mülakata ilişkin haberin ana başlıkları sıralanmıştı.
Erdoğan, gözlüğünü tekrar taktı, notları okudu ve yutkundu:
-“Cemil Efendi’de mi konuşmuş!” demekle yetindi.
Saray bürokrasisi dün bu sahne ile çalkalanıyordu.
Erdoğan, Cemil Çiçek’in açıklamalarına çok bozulmuştu.
Saray’la birlikte siyaset kulislerinde de bu haber çok yankılandı ancak kimi yayın organları belli ki olayın öneminin farkında olmadan “CUMHURBAŞKANLIĞINDAN PEKER’İN BEYANLARINA İLİŞKİN AÇIKLAMA” gibi yanlış bir sunumla yayınlandılar Cemil Çiçek’in beyanatını.
Cemil Çiçek’in Saray adına ne bir açıklama yetkisi vardı ne de Çiçek, Saray adına açıklama yapacak kadar acul bir siyasetçiydi.
Cemil Bey’i yakından tanıyan ve açıklamalarını okuyanlar, Çiçek’in çok sık telaffuz ettiği bir cümleyle yorumladılar Alman radyosu’na verilen demeci.
"LAFIN TAMAMI DELİYE SÖYLENİRDİ"
Cemil Çiçek, Sedat Peker’in açıklamalarının yenilir yutulur olmadığını, Savcıların yetkisinin olduğunu ve derhal harekete geçmeleri gerektiğini söyleyerek aslında Saray’a bir gönderme yapıyordu.
Çiçek’i bilenler bilir.
Eski Meclis Başkanı asla boş konuşmaz. Kullandığı her cümlede asgari diplomasinin nezaketi olmakla birlikte gülle gibi ağırdır sözleri.
Dokuz düşünür bir konuşur, sözünü esirgemez, nerede ve ne zaman konuşulacağını, nasıl konuşulacağını iyi bilir.
Üstelik Cemil Bey’in bir de önemli özelliği vardır, iktidarın kokusunu Ankara’da en iyi alan siyasi kişiliklerden biridir.
70’li yılların Mücadele Birliği ekibinin yaşayan en etkili isimlerinden olan eski Başkan’ın Alman Radyosu’na verdiği beyanatla heyecanlanan profesyonel siyaset çevrelerinin heyecanı boşuna değil.
Çiçek iyi bir siyasi stratejisttir.
İktidara giden yolu, iktidarın bitiş kokusunu iyi alır.
1983’de kesin iktidar olacağı gözüyle bakılan Turgut Sunalp’in MDP’si yerine rahmetli Özal’ın ANAP’ında kurucu üye olmuş ve ANAP’in iktidarından sonra 1984 seçimlerinde Yozgat Belediye Başkanlığı koltuğuna oturmuştur.
1987’de milletvekili olup ardından bakan olan Cemil Çiçek, ANAP’ın ANAYOL iktidarında Genel Başkanı Mesut Yılmaz’la ters düşüp Refah Partisi’ne katıldı. Ardından kurulan Fazilet Partisi’yle siyasi hayatına devam etmesine rağmen Fazilet Partisi’nin de kapatılmasıyla bağımsız kaldı.
Ta ki, 3 Kasım 2002 seçimlerinin milletvekili aday listelerinin kesinleşmesine günler kalana kadar.
O günlerde eski ANAP’lı Hüsnü Doğan’ın kurduğu Avrasya Parti’sine katılmak üzereyken ani bir şekilde rotasını Erdoğan’a çeviren Cemil Çiçek’in, Erdoğan’la yaptığı pazarlıkla İçişleri Bakanlığı ya da Adalet Bakanı olmak kaydıyla AKP’ye katıldığı biliniyordu.
AKP iktidarı döneminde yıllarca Adalet Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve Meclis Başkanlığı yapan Cemil Çiçek’in bir daha milletvekili adayı olmayıp suskun kalmayı tercih etmesinin Erdoğan’ı işkillendirdiği konuşuluyordu Saray çevrelerinde uzun zamandır.
İşte böylesi bir siyasi kıvraklığa sahip olan Cemil Çiçek’in Sedat Peker üzerinden hükümeti hedef alan açıklamaları, AKP’nin siyasi ömrünü tamamlamaya yaklaştığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor Ankara kulislerinde. Artık hep beraber bekleyip göreceğiz 75 yaşındaki kurt politikacının mesajlarının sonucunu.
CEMİL ÇİÇEK SEDAT PEKER'İN AÇIKLAMALARIYLA İLGİLİ NE DEMİŞTİ?
Çiçek, Peker'in iddialarına ilişkin olarak şu ifadeleri kullanmıştı:
"Türkiye bu sıkıntıları, bu görüntüleri hak etmiyor. En önemli mesele, devlete güven meselesidir. Devlete güven sarsılırsa birçok şeyi yerli yerine oturtamazsınız. Devlete güven yoksa ne doğru dürüst kalkınma ne doğru dürüst demokrasi olur ne de başka türlü kökleşmiş sorunlar çözüme kavuşturulur. Bu nedenle kayıt dışı vurgusunu yapıyorum. Devletin bilgisi ya da denetimi dışında olanların hepsi kayıt dışıdır. Bilgisi var ve denetimi dışındaysa bu da aynı kapıya çıkar. Bu bir gün mafya örgütü olarak ortaya çıkar, bir gün de Gülen gibi dini cemaat terör örgütü olarak ortaya çıkar…
Binde biri bile doğruysa felaket ve sıkıntıdır. Binde birken önünü alamazsanız, bu yüzde bir, sonra onda bir olur sonra bir bakarsınız ki bütün vücudu kaplamış. Türkiye bu konuda yeteri kadar geçmişte tecrübe sahibi oldu. Gerekli ders çıkartılarak gereğinin yapılması lazım.
Videoları seyreden, gazetede okuyan ilgili savcı ya da savcıların harekete geçip gereğini yapmaları lazım. Devlete güveni sağlamak açısından bu gereklidir. Bu boyuttaki iddiaları savcılar araştıracak, gerçek neyse ortaya çıkartacaktır. Suç teşkil eden bir şey varsa, evvela yargı makamlarının harekete geçmesi lazım. Bu bahsedilen konular şikayete bağlı suçlar değil. Ceza hukukumuzda şikayete bağlı suçların sayısı Avrupa Birliği süreciyle alakalı olarak azaltılmıştır. Savcılar, bu iddialar hakkında haberdar oldukları an itibariyle, bu iddialarla ilgili soruşturma başlatmaları gerekiyor. Basında yeteri kadar yer buldu, görmüşlerdir… Suç varsa iddianame tanzim edilir, suç yoksa takipsizlik kararı verir. İddialar doğru değilse de elbette biz gereğinin yapıldığını görür, 'yalanmış esası yokmuş' deriz. Ama yargının görevini yerine getirmesi gerekir. "
Son dakika... Sedat Peker'in iddiaları sonrası İçişleri Bakanı Soylu'dan açıklama