AHMET UNUTGAN / GÜNBOYU
Doları olanların seçim öncesi ''Kura müdahale olacak mı?'' soruları devam ederken, ünlü ekonomist Atilla Yeşilada''dan dikkat çeken bir analiz geldi.
6 Şubat''ta yaşanan deprem felaketlerinin ardından 11 şehirdeki yıkımların ardından ekonomik bilançonun günden güne artmasıyla birlikte Paraanaliz yazarı Atilla Yeşilada''dan gündemi saracak bir iddia ortaya atıldı. Yeşilada tarafından dolar sahiplerini korkutacak bir iddia ortaya atıldı. Yeşilada, AKP hükümetinin yakın gelecekte döviz hesaplarını dondurmak ya da büyük ölçüde kısıtlamak yoluna başvurabileceğine dikkat çekerek, söz konusu uygulamanın gerçekleşmesi halinde Türkiye''de 43 yıl sonra bir ilk yaşanacağını ifade etti.
Yeşilada, banka hesabında dolar bulunduran servet sahipleri için kabus dolu günlerin başlangıcı olacak bu kararın alınmasının an meselesi olduğunu iddia ederken, AKP''nin deprem felaketlerinin ekonomik tahribatını hafifletmek için döviz mevduat hesaplarına getireceği kısıtlamaların bununla sınırlı kalmayacağını belirtti.
"ÖNCE KISITLAMA SONRA DONDURMA"
Yeşilada, geçmişte yapılan tüm radikal hamlelere karşın AKP hükümetinin ilk aşamada oldukça riskli bu hamleye başvurmaktan uzak duracağı ve döviz hesaplarına ilk olarak çeşitli kısıtlamalar getirileceğini, ardından gerek görülmesi halinde dondurma yoluna başvurulacağını iddia etti. İşte Atilla Yeşiloda''nın ''Sıradaki adım döviz mevduatını dondurmak'' yazısında kaleme aldığı gelişmeler:
"DÖVİZİ OLANLAR İÇİN KABUS BAŞLIYOR"
Büyük afetler bazen toplumların yeni bir sayfa açarak daha hızlı kalkınmasına vesile olur. Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde Sevr utancından Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyeti yarattık. Japonya ve Almanya 2ci Dünya Savaşında uğradıkları tarihi hezimeti, sanayi altyapıları ve beşeri kaynaklarını tamamen tüketmiş olmalarına rağmen, dünyanın en güçlü beş ekonomisi arasına yükselerek fırsata çevirdi.
Bazen de insanlık felaketten ders almaz. Covid-19 pandemisi ardından çoğumuzun hiç bir şey olmamış gibi eski davranışlarımıza dönmesi homo sapiensin miyopluğunun acı örneği.
Bizim rejim de asla felaketlerden ders almaz. Bu rejimin tek bildiği, hasta tedaviye cevap vermiyorsa, dozu ikiye katlamak. Berat Albayrak fiyaskosunun ardından Yeni Ekonomi Modeliyle ağır yaralı ekonomi ampüte edildi. Deprem gibi nesillerce psikolojik travma yaratacak bir olaydan da fırsat yaratmaya çalışıyor bu rejim. Nedir bu fırsat?
Bu bahaneyle tüm muhalefeti, hatta daha da ileri giderek Kürt ve Alevileri bertaraf etmek.
Seçimi öteleyerek rant hortumunun ömrünü uzatmak.
Dünya kamuoyunun merhametine sığınarak bir kaç kuruş yardım alıp müteahhitlere dağıtmak.
Hiç bir plan-program olmadan deprem bölgesinde yeniden inşaata başlayarak yandaşlara rant, acısı henüz dinmeyen depremzedelere bir avuç sahte umut dağıtmak.
Eğer seçim ertelenecekse, hatta 18 Hazirana dahi kalacaksa, deprem harcamalarını seçim harcamalarını kısmadan gerçekleştirmek şart. Yoksa, seçmen küser. Depremde cukka musluğu kesilen yandaş iş kesimi seçim kampanyasının finansmanında hasis davranmaya başlar.
Ekonomi zaten harıl harıl büyürken bir de deprem harcaması yoluyla motora daha fazla mazot pompalamanın hem enflasyon hem de cari açığı katlanılamaz hale getireceğini anlamaz bu rejim. Meslektaş ve kardeşim Güldem Atabay’ın yazdığı gibi:
“200 yıllık ekonomi külliyatına, yıllardır ekonomistlerin yaptığı uyarılara kulak tıkayan, paralı kadrolarıyla işin uzmanlarını düşmanlaştıran şekilde “faiz enflasyonun nedenidir” diye 2018’de başlayan rüzgârın nasıl bir hortum haline gelene kadar büyütüldüğünü izledik. Sırada döviz rezervleri swap hariç eksi 47 milyar dolara indirilerek “kolonları kesilen” merkez bankasının ilk depremde TL üzerinde yaratacağı enkaz var. Ve buna bağlı zincirleme kaza”.
Saray aklı bir dizi meslek şerefini para uğruna satan ekonomist ve rütbe uğruna cehaletin onlara yasakladığı postlara yapışıp ekonomiye yön veren bakan ve bürokratlardan oluşuyor.
TCMB enflasyon ve cari açık yükselirken, nominal döviz kurunu sabit tutmanın ağır ekonomik maliyetini anlayamayacak kadar ilkel bir beşeri yapıya sahip. İhracatta ivme kaybı ve döviz çıpasının enflasyonu bastırmakta sıfır fayda sağlamasına rağmen, yine de seçmeni hoş tutmak ve yeniden inşa faaliyetinde kullanılacak ithal ürünleri ucuza maletmek için, döviz kurunun milim yükselmesine izin vermeyecek.
Bu beyhude çabanın doğal sonucu da TL’nı ani bir saldırıya karşı savunacak FX rezervinin hızla erimesi. Net ve brüt rezervlerin son bir yılda sistemdeki dövizin büyük kısmının TCMB emrine tahsis edilmesine rağmen bir türlü büyümemesi bu yöntemin nasıl başarısızlığa mahkum olduğunu sokaktaki kadına bile anlatır, ama Kavcıoğlu sokağa çıkmaz, insan içine çıkamaz ki ders alsın.
Ne yapar Kavcıoğlu? Dövizde serbest piyasa rejimini terbiye etmeye kalkar. Yanına Hazine ve BDDK’yı da alarak her döviz işlemini denetim altına almaya kalkar. Bankalara döviz satarken ya da yurt dışına transfer ederken göz açtırmaz. Döviz kredi kullanmak Türk Ceza Kanuna dahil edilir. Artık yurtdışına para transfer etmek de fiilen yasaktır. Dış ticaretle uğraşan iş dünyasının kur oynaklığına karşı en önemli savunma silahı olan forward işlemlerinde faiz artırılır. Bireylerin bu yolla servetlerini enflasyona karşı güvenceye almaları da yasaktır artık. Altın işlemlerinde alım-satım makası genişletilir. Yetmez altın ithalatına da sınırlama getirilir.
Büyük afetler bazen toplumların yeni bir sayfa açarak daha hızlı kalkınmasına vesile olur. Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde Sevr utancından Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyeti yarattık. Japonya ve Almanya 2ci Dünya Savaşında uğradıkları tarihi hezimeti, sanayi altyapıları ve beşeri kaynaklarını tamamen tüketmiş olmalarına rağmen, dünyanın en güçlü beş ekonomisi arasına yükselerek fırsata çevirdi.
Bazen de insanlık felaketten ders almaz. Covid-19 pandemisi ardından çoğumuzun hiç bir şey olmamış gibi eski davranışlarımıza dönmesi homo sapiensin miyopluğunun acı örneği.
Bizim rejim de asla felaketlerden ders almaz. Bu rejimin tek bildiği, hasta tedaviye cevap vermiyorsa, dozu ikiye katlamak. Berat Albayrak fiyaskosunun ardından Yeni Ekonomi Modeliyle ağır yaralı ekonomi ampüte edildi. Deprem gibi nesillerce psikolojik travma yaratacak bir olaydan da fırsat yaratmaya çalışıyor bu rejim. Nedir bu fırsat?
Bu bahaneyle tüm muhalefeti, hatta daha da ileri giderek Kürt ve Alevileri bertaraf etmek.
Seçimi öteleyerek rant hortumunun ömrünü uzatmak.
Dünya kamuoyunun merhametine sığınarak bir kaç kuruş yardım alıp müteahhitlere dağıtmak.
Hiç bir plan-program olmadan deprem bölgesinde yeniden inşaata başlayarak yandaşlara rant, acısı henüz dinmeyen depremzedelere bir avuç sahte umut dağıtmak.
Eğer seçim ertelenecekse, hatta 18 Hazirana dahi kalacaksa, deprem harcamalarını seçim harcamalarını kısmadan gerçekleştirmek şart. Yoksa, seçmen küser. Depremde cukka musluğu kesilen yandaş iş kesimi seçim kampanyasının finansmanında hasis davranmaya başlar.
Ekonomi zaten harıl harıl büyürken bir de deprem harcaması yoluyla motora daha fazla mazot pompalamanın hem enflasyon hem de cari açığı katlanılamaz hale getireceğini anlamaz bu rejim. Meslektaş ve kardeşim Güldem Atabay’ın yazdığı gibi:
“200 yıllık ekonomi külliyatına, yıllardır ekonomistlerin yaptığı uyarılara kulak tıkayan, paralı kadrolarıyla işin uzmanlarını düşmanlaştıran şekilde “faiz enflasyonun nedenidir” diye 2018’de başlayan rüzgârın nasıl bir hortum haline gelene kadar büyütüldüğünü izledik. Sırada döviz rezervleri swap hariç eksi 47 milyar dolara indirilerek “kolonları kesilen” merkez bankasının ilk depremde TL üzerinde yaratacağı enkaz var. Ve buna bağlı zincirleme kaza”.
Saray aklı bir dizi meslek şerefini para uğruna satan ekonomist ve rütbe uğruna cehaletin onlara yasakladığı postlara yapışıp ekonomiye yön veren bakan ve bürokratlardan oluşuyor.
TCMB enflasyon ve cari açık yükselirken, nominal döviz kurunu sabit tutmanın ağır ekonomik maliyetini anlayamayacak kadar ilkel bir beşeri yapıya sahip. İhracatta ivme kaybı ve döviz çıpasının enflasyonu bastırmakta sıfır fayda sağlamasına rağmen, yine de seçmeni hoş tutmak ve yeniden inşa faaliyetinde kullanılacak ithal ürünleri ucuza maletmek için, döviz kurunun milim yükselmesine izin vermeyecek.
Bu beyhude çabanın doğal sonucu da TL’nı ani bir saldırıya karşı savunacak FX rezervinin hızla erimesi. Net ve brüt rezervlerin son bir yılda sistemdeki dövizin büyük kısmının TCMB emrine tahsis edilmesine rağmen bir türlü büyümemesi bu yöntemin nasıl başarısızlığa mahkum olduğunu sokaktaki kadına bile anlatır, ama Kavcıoğlu sokağa çıkmaz, insan içine çıkamaz ki ders alsın.
Ne yapar Kavcıoğlu? Dövizde serbest piyasa rejimini terbiye etmeye kalkar. Yanına Hazine ve BDDK’yı da alarak her döviz işlemini denetim altına almaya kalkar. Bankalara döviz satarken ya da yurt dışına transfer ederken göz açtırmaz. Döviz kredi kullanmak Türk Ceza Kanuna dahil edilir. Artık yurtdışına para transfer etmek de fiilen yasaktır. Dış ticaretle uğraşan işdünyasının kur oynaklığına karşı en önemli savunma silahı olan forward işlemlerinde faiz artırılır. Bireylerin bu yolla servetlerini enflasyona karşı güvenceye almaları da yasaktır artık. Altın işlemlerinde alım-satım makası genişletilir. Yetmez altın ithalatına da sınırlama getirilir.
KKM ve TL mevduattan çıkacak fonların yastık altı dövize veya altına dönüşmemesi için de Borsa’ya hormonlu hıyar muamelesi yapılır. Doğal olarak ekonomi branşının 200 yıldır acı tecrübelerle edindiği tüm temel kuramlara aykırıdır bu çaba. Döviz rezervinde kanama durmaz, çünkü Türkiye her dönemde büyürken ithalata bağımlı bir yapı arzeder. Kredi ve nominal gelir genişlemesi her zaman döviz talebini de artırmıştır. Daha da kötüsü güvenilen dağlara kar yağmış, Putin’in RTE’ın seçilmesini finanse edecek kaynakları Ukrayna Savaşında buhar olup gitmiştir. Suudi Arabistan ve Katar’ın vadettiği $15 milyarın en fazla $2 milyarı gelmiştir. Çünkü, Arap zekası yarışta kaybedecek beygire para yatırmaz.
Bu kaygı verici gelişmelere bakıp ekonomide yön değişikliği beklemek hata olur. Dedim ya RTE rejiminin en temel fıtratı, hasta tedaviye cevap vermediğinde dozu ikiye katlamaktır. Bu gözlemden yola çıkarak, önümüzdeki haftalarda şiddetlenecek devaluasyon baskılarını dizginlemek için alınacak tedbir de belli:
Bireylerin döviz mevduatı dondurulacak, ya da bu mevduatı kullanım hakları büyük ölçüde sınırlanacak.
Bu işlem zaten kurumsal mevduata yapıldı. İş dünyasının tüm serbest döviz birikimi KKM’de kitlendi. Şu ana kadar bireysel döviz mevduata konulan kısıtlamalar çok mütevazi kaldı, çünkü artık dolar zenginlerinin çoğunluğunu AKP seçmeni oluşturuyor. Ama, artık havuzda su bitti. Bu zengin AKP seçmenini dahi kayırmak imkansız. Fakir seçmenden bir kaç oy daha çalmak için döviz kurunun yatay kalması kaçınılmaz bir gereksinim. O zaman, yakında döviz mevduatını hesaptan hesaba transfer etmeye ve bankadan çekmeye de sınırlama gelecek.
Tabi ki, mevduatın %55’ni tutan milyonerler aptal değil. Bu kadar serveti biriktirebilen bir birey herhalde onu koruyacak finansal bilgiye de sahiptir. Onlar bulutlara yazılan mesajı aldı:
Sıra sizin paranıza geldi
Artık ilk kaçanın canını kurtaracağı, geride kalanın kurtlara akşam öğünü olacağı günlere girdik. Bu ana kadar çok yavaş ilerleyen kriz belirtileri hızlanacak.
Erdoğan, bir gece değil, bir sabah ansızın, saat 09:00’da banka şubeleri açıldığında gelecek. O gelmeden biz gidelim bari.