İflas edecekler
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), dış ticaret verilerini duyurdu. 2024 yılının Temmuz ayında, ihracat geçen yılın aynı ayına göre %13,8 oranında artış göstererek 22 milyar 510 milyon dolara ulaştı. İthalat ise %7,8 oranında azalarak 29 milyar 805 milyon dolar seviyesine geriledi.
2024 yılı Ocak-Temmuz döneminde ise ihracat, geçen yılın aynı dönemine kıyasla %4,1 artarak 148 milyar 738 milyon dolar oldu. Aynı dönemde ithalat, %8,3 azalarak 198 milyar 676 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Gerçek Gündem’de yer alan köşesinde dış ticaret açığını yorumlayan ünlü ekonomist Selçuk Geçer, Türkiye ekonomisine ilişkin çarpıcı ifadelere yer verdi.
TÜİK verilerine göre 7,29 milyar dolara ulaştığını aktaran Geçer, bu artışın sadece ekonomik verilerde sapmanın bir nedeni olmadığını hükümetin uyguladığı yanlış politikaların sonucu olduğunu aktardı.
Geçer, Türkiye’nin iki çıkmaz arasında sıkıştığını aktardı ve “Ya döviz kuru patlayacak ve ekonomiyi kaosa sürükleyecek ya da döviz kuru sabit kalmaya devam edecek ve birçok şirket iflasa sürüklenecek” Her iki seçenek de ekonominin bir uçurumun kenarında olduğunun göstergesi” şeklinde ifadelere yer verdi.
“HALK GÖZ GÖRE GÖRE FAKİRLEŞTİRİLİYOR”
Geçer, yazısının ilgili kısmında şu ifadelere yer verdi:
"Dış ticaret açığı, bir ülkenin ithalatının ihracatını aşması anlamına geliyor. Bu, yıllardır devam eden kronik sorunlarımızdan biri. Açığın en önemli kısmı eskiden genel olarak enerji ithalatından kaynaklanıyordu. Ancak son 20 yılda yapılan büyük hatalar bizi hiçbir şey üretemez hale getirdi ve bugün neredeyse her konuda dışa bağımlı hale geldik. Bu nedenle de tüketim ithalatımız hammadde ve enerji ithalatımızı solladı gidiyor.
İşte dövizin yükselmesinden bunun için deli gibi korkuyorlar. Çünkü döviz artarsa ithal malların fiyatları yükselecek ve Türkiye’nin üretimsizliği ve tam bağımlılığı ayan beyan ortaya çıkacak.
Bu yalan ortaya çıkmasın diye hükümet yıllardır her şeyi ve herkesi batırmak uğruna dövizi ölümüne baskılıyor. Bu nedenle Merkez Bankası döviz rezervleri eritiliyor, bu nedenle gerçek enflasyon gizleniyor, bu nedenle tefeci faizleri ve büyük tavizlerle borç batağına saplanılıyor ve bu nedenle halk göz göre göre fakirleştiriliyor.
Hükümetin döviz kurunu sabit tutma inadı, bir yandan ülkenin en önemli döviz kaynakları olan ihracatçı ve turizmciyi rekabet edemez hale getiriyor, diğer yandan yerli üretimin ve pazarın tamamen yabancıların kontrolüne geçmesine neden oluyor.
KOCAMAN BİR BALON
Anlayacağınız sözde ekonomi yönetiminin sözde ekonomi politikaları kocaman bir balon.
Çünkü para politikası ve yüksek vergi dışında hiçbir uygulaması olmayan bu yönetim, çiftçi,sanayici, üretici, KOBİ gibi, katma değer yaratacak tüm üretim mekanizmalarını yok sayıyor.
Yerli üretici küstürülüyor, insanlar üretimden vazgeçiyor, herkes faiz gibi faaliyet dışı gelirlere yöneliyor. Meydanı boş bulan yabancı ise kanla ve canla kazanılmış pazarımızı ve bağımsızlığımızı adım adım ele geçiriyor.
İşte bu politikasızlık, Türkiye ekonomisini kırılgan hale getiren en önemli sebep. Ve doğal olarak dış ticaret açığının hızla büyümesi de kaçınılmaz. İşin kötü tarafı, hükümetin kuru baskılama çabaları önce ekonomiyi, sonra yine kuru patlatacak. Kurun patlaması ise ithalat maliyetlerini hızla artırarak, örtülü enflasyonu bir kez daha kontrolden çıkaracak ve vatandaşı daha da yoksullaştıracak.”