KÜRŞAT ORKUN - GÜNBOYU
MHP'de trafik yine karıştı. Sanki birleri gece yarısı kalktılar, darbe hazırlığına giriştiler.
MHP Genel Merkezi, çok kuşkucu. Partiyle fikri bağı dışında organik bağı olmayanlar, kendi aralarında haberleşiyorlar, ne olacak hâlimiz, diye dertleşiyorlar. Her fikrî harekette böyle dertleşmeler, hatta birbirine gaz vermeler görülür.
MHP Genel Merkezi'ni nasıl bir korku almış ki, kuşkuda sınır tanımıyor. İç darbenin önünü kesmek için neredeyse partide gece nöbeti tutacaklar.
Sert açıklamalarıyla bilinen MHP genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın yine kalemini sivriltti. Geçmişti Ülkücü Hareket için canlarını ortaya koymuş insanlar üzerine öyle bir yürüdü ki, konuştuğumuz bu insanlar, düşman bile böyle yürümedi, diyor.
Semih Yalçın kimleri niçin suçluyor?
Okuyalım:
"Partimizin hem fikir, hem siyaset alanında, hem de toplum vicdanında üstlendiği yapıcı rolü baltalamak üzere 13. Olağan Büyük Kurultay'ın hemen ardından yeni fitne ve tefrika hamlelerine hız verilmiştir.
Bu hamlelerden bazıları; MHP saflarında tutunamayıp dışarıda karanlık mahfillerin ağına düşen sözde eski ülkücü isimlerden Hasan Albay, Yılma Durak, Sakin Öner, Mehmet Pehlivanlı, Kazım Ayaydın, Ahmet Malkan, Nazif Okumuş ve diğer çakma fedailerdir.
Dikkat çekici olan; Selahattin Demirtaş gibi PKK'lıların ceza aldığı şu günlerde bir araya gelen birkaç kifayetsiz muhterisle beraber tetikçi, bozguncu ve tefrika çıkarıcıların sokağa sürülmesidir.
Bu kendini bilmezler avenesi; camiamızın ve davamızın kutsallarını istismar silahı niyetine kullanarak hem partimizin, hem de milliyetçi -Ülkücü Hareketin birlik ve bütünlüğünü hedefe koymaya yeltenmişler, davayı defalarca satmışlardır.
Ülkücüler arasında fitne ve tefrika çıkarmak suretiyle Ülkücü terbiye ve ahlak düsturlarını çoktan terk ettiğini gösteren bu şahıslar, "Sadece parti siyasetine ara verdik ve hiyerarşik yapının dışına çıktık." derken de aslında camiadan tamamen koptuğunu itiraf etmiştir. (…)
MHP ve Milliyetçi-Ülkücü Hareket; dalları üzerinde yeşertilmeye çalışılan tefrika yapraklarını ve dibinde bitirilmeye çabalanan ayrık otlarını kökünden koparacak, onları tarihin öğüten değirmenine havale edecektir."
Uzun hücum satırlarından birkaç paragraf aldık. İsimler tek tek sayılarak hedef gösteriliyor.
Konuştuğumuz Kâzım Ayaydın ve Nazif Okumuş hayretler içindeydi.
Eski MHP milletvekili, idarî görevler almış Nazif Okumuş şaşkınlıktan küçük dilini yutuyordu neredeyse.
"Yahu ben o isimlerle görüşmüyorum ki… Bir defasında bir vesileyle Hasan Albay'la konuştum. Diğerleriyle belki 10 yıldır konuşmadım. Ne biçim adamlar! Nereden çıkardılar böyle bir tuhaflığı. Üç beş cahil adam kapılarına gelip dayanırlarsa ne olacak? Adamlar yaşını başını almış, kimi 80'e dayanmış insan. Dokuz Işık'ı yazmış bir Sakin Öner'i ne diye suçlarsın! Türkeş'in isteğiyle O küçük Dokuz Işık'ı genişletti. Benim yanımda yazdı. Ben de daktiloya çektim. O zaman daktilo kullanılıyordu. Sakin Öner günün şartlarına göre eğitimcilerle, tarımcılarla vs. görüşüp bilgi alarak genişletti. Millî konularda da Arvasî Hoca devreye girdi. Sonra Türkeş kontrol etti. Yılma Durak yeni hastalıktan çıktı. Kâzım Ayaydın ne kadar halis dürüst bir adam. Herkes 'Demokrat Kâzım' bilir?... Akıl alacak gibi değil."
*
Kâzım Ayaydın, her zaman faal. Arkadaşlarıyla hep görüşüyor, "Parti için" demiyor, "Ülkücü Hareket için ne yapabiliriz?" sorusunun cevabını arıyor. Bu arayış mevcut MHP yönetimiyle veya parti içi çekişmeyle alakalı değil.
İŞTE O BİLDİRİ
Semih Yalçın'ın isim isim suçlamaları basına yansıyınca, çok öfkelenen arkadaşlarına teskin etmek de ona düştü. Bize de gönderdiği şu açıklamayı bütün arkadaşlarına ulaştırmaya çalıştı:
"Değerli Ülküdaşlarım;
Sayın Prof. Dr. Semih Yalçın Bey'in, basına yansıyan ve bazı Ülküdaşlarımızı hedef alan yakışıksız bir beyanı var. Bizler ve Ülkücü Hareket tabanının ekseriyeti, Hareketimizin içine düşürüldüğü parçalanmışlıktan ve kaostan dolayı elem ve ıstırap içindeyiz. Maalesef Ülkücü Hareketi temsil iddiasında olan siyasi partilerimiz, bu konuda bir çözüm üretemediler.
Binlerce can ve kan pahasına vücut bulmuş ve henüz misyonu bitmemiş Hareketimiz, gözümüzün önünde tasfiye ediliyor. Bu sebeple İstanbul'da, Malatyalı Ülküdaşlarımızla başlattığımız ve daha sonra; Ülkücü Hareketi temsil iddiasında olan partilerimizden, Kanaat Önderi durumunda olan arkadaşlarımızın iştirakiyle Hareketimizin kaostan ve tasfiyeden kurtuluşu ve birliği konusunda fikir alışverişinde bulunduk
Gayemiz; hiç kimseye husumet yöneltmeyen, gülden ağır söz söylemeyen bir edep ve üslupla Ülkücü Kardeşliği hukukunun aile kardeşliği hukukunun önünde olduğu inancıyla "Birlik Meşalesini İstanbul'da yakarak, 81 ilimize ulaştırmaktı. Başta Sayın Hasan Albay olmak üzere, gruptaki birçok arkadaşımız bu sohbetlere katılıyorduk. Sayın Bekir Gül ve Sayın Ali Baykan'ın, grupta paylaştıkları değerli telkin ve tavsiyeler, sohbetlerin özünü oluşturuyordu. Ancak salgın sebebiyle ara verdik, inşallah ilk fırsatta kaldığımız yerden devam edeceğiz. Belki ilerlemiş yaşlarımızdaki son görevimizdir ve boynumuzun borcudur.
Geçmişte olduğu gibi, hiçbir baskıya ve tehdide aldırmadan; ancak Ocak edebi, terbiyesi ve vakarıyla Ülkücü Hareketin birliğini kuruncaya kadar; yolumuza devam edeceğiz.
Selam, sevgi ve saygılarımla Av. Kazım AYAYDIN"
Semih Yalçın'ın suçladığı her bir ismin Ülkücü Hareket'te ayrı yeri vardır.
Hatırlıyorum da 12 Eylül öncesinde, Ülkücülerin "kalesi" İstanbul Topkapı'daki Edirnekapı Yurdu boşaltılmak için askerce kuşatılmıştı. Anlaşma sonrasında yurtta, askerler arasında iki başkan birlikte dışarı çıkıyordu. MHP İstanbul
Gençlik Kolları Başkanı Kâzım Ayaydın ve İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Feti Yıldız.
Her ikisi de İstanbul Hukuk'ta öğrenciydi ve yakın arkadaştılar. Feti Yıldız şimdi İstanbul milletvekili ve MHP Genel Başkan Yardımcısı.
Kâzım Ayaydın kavga günlerinde bile nezaketi elinden bırakmıyor. Onun için "Demokrat" lakabıyla anılıyor. Şimdi, Hareket'in ruhuna sadık ama mekanizmanın dışında.
MHP'li Semih Yalçın isim vererek hedef gösterdi
2023 seçimleri sonrası aktif siyaseti bırakıyor mu? Devlet Bahçeli’nin varisi belli oldu
Kabine revizyonu kapıda! Erdoğan hangi bakan ile gerilim yaşadı