Yaşanan yıkıcı deprem sonrası arama kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. Yeniçağ yazarı Şerafettin Tilki, deprem sonrası şebekelerin çekmemesi üzerine ortaya çıkan skandalları yazdı.
"Trilyonlar kazanan şirketler, bu kadar başı boş mu?" diye soran Tilki, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Yeniçağ Gazetesi yazarı Şerafettin Tilki''nin yazısı şöyle:
İletişim çağındayız. Yaşlısı genci. Yediden yetmişe cep telefonu olmayan yok.
Normal durum.
Anormal olan GSM şirketleri.
Hani bin bir palavra içerikli reklamlarla müşteri çekmeye çalışanlar.
Yok dağın başında hat olur.
Derin vadiler, ovalar, köyler, kasabalar.. Kapsama alanı dahilinde.
Neler, neler.. Ne renkli masallar.
Yersen tabii!
Peki işin gerçek yüzüne bakalım.
Elektrik kesilir hatlar gider.
Kötü hava koşullarında çekmez. İnternete girilmez. SMS dahi atılamaz anlar olur.
Hele trajik doğa olaylarında acil arama bile yapılmaz hale gelirler.
17 Ağustos 1999 depremi. Mobil telefonlar halk deyimi ile ‘kaput’ oldu.
Tamam yeni teknolojiydi. Böylesi felakete hazırlıksız yakalandı gibi yaklaşımlar anlaşılabilirdi.
Ya şimdi.
Aradan geçen onca seneye rağmen yerlerinde saymışlar. Geri gitmişler desek de, abartmış olmayız.
Yine perdeyi aralamak bizlere düştü.
Meğer ana konu akü imiş.
Güzel insanlar, sevgili dostlar yanlış okumadınız.
AKÜ.
Açalım da bakalım.
Ne aküsü böyle..
GSM şirketlerinin, sinyallerini uydudan alıp, mobil hatlara yani cihazlara ileten baz istasyonları var. Görmeyeniniz yoktur. Kırsal alanlarda daha çok yüksek tepelerde.
Kent merkezlerinde bina çatılarında. Hatta cami minarelerinde olan bile çok.
Baz istasyonları radyasyon yayıyor, sağlığa zararlı diye tartışmalar var.
Japonya bu yüzden baz istasyonlarını kaldırıp bant yöntemini kullanan ilk ülke.
İşte bu baz İstasyonları enerji yani elektrikle çalışıyor. Elektrik kesilince bahsettiğimiz akü devreye giriyor. Tıpkı evlerimizde, ofislerimizdeki güç kaynakları gibi. Bir nevi jeneratör.
Bu aküler söylenene göre pahalı. Hırsızlar abanmışlar. Artık baş edilemez hale gelmiş. Şirketler birkaç ana yer hariç çalınan akülerin yerine yenisini koymamaya başlamışlar.
Maalesef işin özü bu.
Yaşadığımız deprem felaketinde kesilen elektrik ve akü de olmadığı için, baz istasyonlarını hava gazı yapmış!
Peki bu kadar basit mi. Trilyonlar kazanan şirketler, bu kadar başı boş mu?
Demek ki boş.
Akülerin çalınıyor ise ona göre saklama alanı yap.
Getirip istasyon direğinin altına koyup gitme.
Mesela yer altına korunmalı alan inşaa et.
Olmadı direğin tepesine yerleştir.
Çelik kafesler yap.
Çözüm üret.
Yoookk olmaz. Bu ve benzeri çözüm yaklaşımları harcama demek.
Ne gerek var canım.
Kâr düşer.
Dayan gerçeği yansıtmayan aldatıcı reklamlara gitsin.
Deprem olmuş. Hatlar gitmiş. İnternet yok, kimin umurunda.
Bir de çıkıp açıklama yaptılar. Bu süreçte, deprem bölgesinde hiç kimsenin faturası ödenmediği için hattı kapatılmayacakmış!
Lütfettiler!
Zaten kesik olan hatlar tekrar kesilmeyecekmiş.
Bravo, yaşasınnn!
Tek kelime ile reziller.
BTK''nın bu GSM şirketlerini hızaya getirmek için ne beklediğini de anlamış değiliz.
Altyapı yatırımı yok denecek kadar az.
Bir iddiaya göre olayın farklı boyutu var.
O da şu; GSM şirketleri, alt yapı yatırımı yapmıyor. Yakın gelecekte uzaydaki uydu sayıları artacak. Japonya’da olduğu gibi tüm ülkeler FM bandına geçecek.
Basit anlatım ile radyo çalışma sistemi. Böylece baz istasyonları tarih olacak. Buna istinaden de alt yapı yatırımları ‘ölü yatırım’ şeklinde değerlendiriliyor.
GSM şirketlerinde laf çok, icraat yok.
Onlara; bahtınız da, hattınız gibi olsun demekten kendimizi alamıyoruz.
Haram olsun, sizlere ödenen onca paralara(!)