Farklı coğrafyalarda yaşasalar da işini layıkıyla yapan gazeteciler aynı genlere sahiptir; meslek her şeyden önce gelir, haber namustur ve halkın çıkarlarını önde tutarak kamunun bekçiliğini yapmak temel ilkedir. Bu bekçiliği yaparken gazetecinin gizli bir ajandası, menfaat beklentisi ve bir yerlere yaranma çabası da olmaz ve kabul edilemez.
1950’li yıllar, Soğuk Savaş’ın fırtına gibi estiği yıllardı, Sovyetler Birliği ve onun işgali altındaki demir perde ülkelerinde ağır baskı vardı, gazetecilik yapmak çok zordu, en ufak eleştiri bir gazetecinin Sibirya’yı boylamasına yetiyordu. (Muhalif lider Lavalny’nin zindanlarda öldürüldüğü günümüz Rusya’sında durum farklı mı diyenleri duyar gibiyim.)
1950’li yıllarda aynı şey Batı ülkelerinde de geçerliydi, sadece Moskova’ya röportaj yapmaya giden gazeteci bile komünist ilan edilip, canavarlaştırılıyordu, nitekim tam da böyle bir olay Türkiye’de bile yaşanmış, muhabirini Moskova’ya gönderen bir gazetenin komünist ilan edilmesi için İstanbul’da rakip gazeteler duvarlara dev afişler astırmıştı.
İşte bu yıllarda, Fransız gazeteci Gilles de La Rocque ilginç bir fikirle ortaya çıktı ve 69 yıl önce, meslektaşı Marcel Pasche ile Uluslararası Gazeteciler Kayak Kulübü’nü (SCIJ) kurdu; amaçları, iki tarafın gazetecilerini kayak için bir araya getirip, kaynaştırmak, karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalarını sağlamak ve varsa anlatmak istedikleri, onları dinlemekti, böylelikle ajanlardan da uzak durulacaktı.
Bu fikirle kurulan SCIJ o gün bugündür, her yıl bir hafta bir ülkede kayak için toplanıyor, iki kişiyle başlayan bu gazetecilik örgütü günümüzde dünya çapında 31 ülkeye ve bin üyeye ulaştı; Türkiye’den gazeteciler de 14 yıldır bu örgütün üyesi, Yazgülü Aldoğan, Zeynep Alemdar ve Şükrü Küçükşahin öncülüğünde kurulan Türkiye SCIJ Derneği’nde günümüzde 20’ye yakın üye var; öyle ki, böyle uluslararası bir toplantı Türkiye’de de 2012’de yapıldı, 200 kadar konuk gazeteci önce İstanbul’u gezdi, sonra Erzurum’a kayak yapmaya götürüldü.
Bu kulübün üyesi olarak geçtiğimiz haftayı, Türkiye’den gazeteciler Gamze Düşmez, Barçın Yinanç, Deniz Çiyan Ünal ve Serkan Ocak’la birlikte Uluslararası Gazeteciler Kayak Kulübü’nün geleneksel kış buluşması için gittiğimiz Kazakistan’ın Almaty kentinde geçirdik. 27 ülkeden 123 katılımcı, bir hafta boyunca hem kayak yaptık hem de farklı ülkelerde aynı işi yapan profesyoneller olarak, dünya meselelerini konuştuk. Bu arada Serkan Ocak, ‘Kayaklı Koşu’ kategorisinde, daha bebekken kayak öğrenen kuzey ülke gazetecilerini geçti ve üçüncü olarak bronz madalya kazandı.
Almaty'deki buluşmada kayak dışı zamanlarda da küresel ısınmanın turizme etkileri, yapay zekânın gazetecilikte yaptığı değişiklikler konuşuldu. Ayrıca Kazakistan'ın ünlü dağcısı Maksut Cumayev de organizasyona onur konuğu olarak katıldı; dünyanın 8 bin metrenin üzerindeki 14 dağ zirvesine çıkmasıyla tanınan ve bunu başaran 49 dağcıdan biri olan Cumayev tecrübelerini anlattı.
69'uncu buluşmaya ev sahipliği yapan Kazakistan’ın eski başkenti Almaty yakınlarındaki Shimbulak Kayak tesisleri, Orta Asya’nın en büyük kış turizmi merkezi olarak biliniyor. Şehir merkezinden sadece 25 km uzaklıkta olan ancak deniz seviyesinden 3200 metre yükseklikteki kayak merkezi Tanrı Dağları’nda yer alıyor. Kayak Merkezi 3200 metre yüksekliği ile önemli bir ayrıcalığa sahip ve kasımdan mayısa kadar kayak imkanı sunuyor.
Kazakistan, Türki Cumhuriyetlerin en büyüğü, Türkiye’nin dört misli alana ancak dörtte bir nüfusuna sahip kocaman bir ülke. Hani Türkiye’den Çin’e gitseniz her yerde Türkçe konuşulduğunu duyarsınız derler ya, Kazakistan da insana böyle bir duygu veriyor, her konuşmada kulağınıza Türkçe kelimeler yapışıyor; sadece Almaty kentinin adını elmadan geldiğini söylemek, bunun başlı başına kanıtı.
Kayak merkezi Shimbulak da adını ‘çimen’ ve ‘bulak’tan alıyor, çimeni biliyoruz, bulak ise Türkçe pınar demek, yani çimenlipınar. Kazak halkının yüzde 70’i Müslüman ve Türkiye için ‘Anayurt’ diyorlar. Almaty gezip görmek, Shimbulak ise kayak için ideal birer merkez, durmadan kulağa çalınacak Türkçe kelimeler, lezzetli mutfak, Asya insanının sıcaklığı ve Avrupa’dan daha ucuz fiyatlar ise artıları.