Ahmet Davutoğlu'ndan Erdoğan hakkında çarpıcı iddia! "Tehlikeyi görüyorum, herkesi de uyarıyorum"

Gelecek Partisi Genel Başkanı, Ahmet Davutoğlu Kanal 42'de Sümen Altı programının konuğu oldu. Ahmet Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerini yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında dikkat çeken açıklamalar yaptı. Davutoğlu, "Tehlikeyi görüyorum, herkesi de uyarıyorum" açıklamasında bulundu.

Gelecek Partisi Genel Başkanı, Ahmet Davutoğlu Kanal 42'de Sümen Altı programının konuğu oldu. Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kazanımları koruyacak güçte olmadığını savunarak, "Görünüşte en güçlü o ama öyle bir güç ki "aptal olma" diyenin karşısında sus pus oluyor, kendisine en ağır hakaretleri yapmış olanların evine gidip izin alıyor" ifadesini kullandı.

"Tehlikeyi görüyorum, herkesi de uyarıyorum" diyen Davutoğlu, "Türkiye'yi önce otoriter bir rejime dönüştürecek, ardından 28 Şubat mantığıyla halkı ezmeye çalışacaklar. Biz bir alternatif oluşturmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

Erdoğan vatandaşı "Ben gidersem 28 Şubat gelir" diye korkutuyor. Halbuki şu anda 28 Şubat geldi. Televizyonlara iktidar izniyle çıkan, iktidar adına konuşanlara bakın. Bunların 28 Şubat sicillerine bakın.

"Dış mihrak" diyorlar ya, Soros'un Türkiye'deki uzantıları olan aktörler bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin fikir babası olarak dolaşıyorlar ortalıkta.

Tehlikeyi görüyorum, herkesi de uyarıyorum. Türkiye'yi önce otoriter bir rejime dönüştürecek, ardından 28 Şubat mantığıyla halkı ezmeye çalışacaklar. Biz bir alternatif oluşturmaya çalışıyoruz.

Cumhurbaşkanı artık bu kazanımları koruyacak güçte değil, muktedir de değil. Görünüşte en güçlü o ama öyle bir güç ki "aptal olma" diyenin karşısında sus pus oluyor, kendisine en ağır hakaretleri yapmış olanların evine gidip izin alıyor.

Bahçeli bugün ayar veriyor AK Parti'ye. Buradan AK Parti seçmenlerine, milletvekillerine sesleniyorum, bir titreyin kendinize gelin, "Nereye gidiyoruz?" diye sorun. Kim idare ediyor Türkiye'yi? Erdoğan mı, Bahçeli mi, Perinçek mi?

Bir kayyum yönetimi var Erdoğan'ın başında. İstediği adımları atamaz. ABD'de kongrede "mal beyanı" diye dosya duruyor, "Halk Bankası" diye dosya duruyor, Türkiye içinde birileri ikide bir Erdoğan'a güç gösteriyor, ayar veriyor, "bu ülkeyi biz yönetiyoruz" diyor.

Hem AK Parti seçmeninde, hem MHP seçmeninde rahatsızlık var. MHP seçmeni iktidarın yolsuzluklarının yükünü taşımaktan rahatsız. AK Parti seçmeni de Bahçeli'nin saldırganlığından, otoriter devlet dilinin geri gelmesinden rahatsız.

Korona virüse yakalandığımda Bosna Hersek'ten, Sırbistan'dan duyunca aradılar, mesaj attılar, "geçmiş olsun" dediler. Konya'dan beraber milletvekilliği yaptığım arkadaşlar aramaktan korktular. İnsan ilişkilerini bitirdiler. Ne olur birbirimizi arasak sorsak.

Açık söyleyeyim, sokaktaki vatandaş anlı şanlı "kanaat önderlerinden", "aydınlardan", "entelektüellerden" çok daha cesur.

Bahçeli'nin "HDP ile koalisyon kursunlar" diye kendi ağzından ifadesi var. 2015'te Bahçeli'ye koalisyon seçenekleri sunduk, sunduğumuz tüm teklifleri reddetti. Türkiye ağır şartlardan geçiyor, elinizi taşın altına koyun dedik, "Hayır" dedi.

Koalisyon görüşmelerinde heyetimde olan Faruk Çelik çıktı ve "Sayın Bahçeli Cumhurbaşkanımıza ağır ifadeler kullandı ve Sayın Başbakanımız gerekli cevabı kendisine verdi" dedi. Allah razı olsun, bu konuda tereddüt etmedi.

Şimdi görev, o gün koalisyon görüşmelerinde heyetimizde olan Lütfi Elvan'a, Mahir Ünal'a düşer. Bu söylediklerimde yalan varsa söylesinler, yoksa da şahitlik yapsınlar. Yine Naci Bostancı'ya görev düşer, bir akademisyen dürüstlüğü içinde çıksın söylesin.

Dördü de oradaydı. Faruk bey yaptı vazifesini. Birisi bana yalancı diyorsa ve benim arkadaşlarım -şimdi başka yoldalar- doğruyu bildikleri halde söylemiyorlarsa, hakkımı helal etmem. Cesaretlerinin olmadığını gördüm, kendilerine saygıları varsa çıkarlar söylerler.

Bahçeli Erdoğan'a "Senin elinde Kuran, dilinde yalan, hedefinde talan var" diyordu. Bu noktaya nasıl gelindi? Çünkü birbirilerine ihtiyaçları var. Bahçeli MHP liderliğini Erdoğan'a borçlu. Erdoğan da Bahçeli'ye yetkileri elinde toplama noktasında bağlı.

Bu ne ortaklığı biliyor musunuz? Bu vizyon ortaklığı değil, milli ortaklık da değil, yerli ortaklık da değil. Bu, birbirine muhtaç olan ve gücü kaybettiklerinde halkın arasına çıkmakta zorlanacak olan insanların ortaklığı.

Bakın benim şu anda elimde hiçbir güç yok ama Seydişehir pazarındayım, Beyşehir sokağındayım, Karaman'dayım, Mardin'deydim, Midyat'taydım, Ardahan'daydım, Osmaniye'deydim, sokaktaydım. Bütün Türkiye'yi kuşatan bir demokrasi sorunu var. Bunu çözdüğümüzde birçok sorun çözülmüş olacak.

Erdoğan'ın son dönemde siyasi ziyaretlerini artırması sanıldığı gibi Cumhur İttifakı'nı genişletmekle ilgili değil, Bahçeli ittifakla ilgili bir sürpriz yaptığında muhtemel koalisyon ortaklarını hazırlama çabası.

 

Politika Haberleri