Halktv.com.tr’den Nuray Turhan’ın ekonomistlerle yaptığı görüşme sonrası aktardığı haber şu şekilde:
“Ekonomi yönetiminin yılbaşına kadar frene basıp daha sonra kredi musluklarını açarak kredi alamadığından yakınan sanayiciler başta olmak üzere esnaf ve halkın rahatlatılacağı belirtiliyor. Söylenenlere göre bu kredi paketinin büyüklüğü en az 300 milyar lira olacak. Küçük işletmelere kredilerin bir süredir işlevini yitiren Kredi Garanti Fonu (KGF) aracılığıyla verileceği de söylenenler arasında.
‘KREDİ FAİZLERİ DÜŞÜRÜLECEK’
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, enflasyonun yüzde 100’ün üzerine çıkmasının önüne geçmek için haziran başından bu yana kredilerin durdurulduğunu hatırlatarak, “Ancak yılbaşından sonra düşük faizli krediler pompalanmaya başlayacak” dedi. Babuşcu, ikinci el konutlar için şu anda yüzde 1.29 olan aylık faiz oranının yüzde 0.99’a, ihtiyaç kredisinde de yüzde 1.60’tan 1.20’ye kadar düşürüleceğini belirterek, “Bu şekilde sağlanacak rahatlamayla enflasyon yüzde 100’e ulaşmadan mayıs ayında seçime gidilecek” diye konuştu.
‘ÜRETİM YAPAMAZ HALE GELDİ’
Ekonomist ve bankacılık uzmanı Erol Taşdelen de şu anda kredilerin neredeyse tamamen durduğuna dikkat çekerek, “Bireysel krediler durdu, konut kredisi faizleri de kullanılabilir oranda değil. Kamu yüzde 1.20 diyor sıfır konutlar için ama onaylamıyor dosyaları. 2. el konuta yüzde 1.29 diyorlar ama ortada sadece faiz oranı var, kredi yok” dedi. Reel sektör için de kredi kanallarının ciddi şekilde daraldığını vurgulayan Taşdelen, şunları söyledi:
“Ekonomi yönetimi bunu ‘Dövize, stokçuluğa gidiyor’ diye açıklasa da gerçeklerle fazla örtüşmüyor. Zira hiçbir sanayici stok yapmak için imalat yapmaz, malı satılacak ki nakit akışı bozulmasın. Sanayide sürekli imalat yapan bir yapı var, satılıp satılmayacağını düşünmez sanayici, üretir sadece. Üretimi durdurmanın da sanayiciye ciddi maliyeti olur, o nedenle ‘İstediğim zaman şalteri indiririm, istediğim zaman açarım’ diyemez. Emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar, tedarik zincirlerindeki aksamalar neden ile fazladan hammadde aldığı doğrudur, bu da direkt imalata gitti zaten. İmalat kapasite kullanım oranının artışındaki neden budur aslında. İster istemez stoklar şişti. Bu stokların artması stokçuluk anlamına gelmiyor. Şirket ne üretiyor ise stokunda da o ürün vardır. Stokçular ise ileride piyasada olmayacağı veya fiyatı artacağı malları stoklar ki, içlerinde sanayici yoktur. Sanayiciyi stokçuluk ile suçlamak hakarettir. Son günlerdeki tepkiler ne o nedenle fazla oldu.”
‘SIKINTI BÜYÜR’
Ekonomi yönetiminin kredi kanallarını kapatmasıyla piyasaların iyice sıkıştığını, satışların durması nedeniyle artan stokları zararına satmamak için sanayicinin arayış içinde olduğuna dikkat çeken Taşdelen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Belki yılın son çeyreğinden başlayarak imalatı durdurmak zorunda kalacak ki bu da direkt işsizlik demek. ‘Sanayide ani duruş yaşanırsa şaşırmayın’ diye boşuna söylemiyor ekonomistler. Sanayici krediye ulaşamazsa ciddi sıkıntı yaşanacağı kesin. Piyasanın beklentisi seçimden önce piyasada parasal genişleme yaşanacağı yönünde. KGF kredilerinin tekrar devreye girmesi, İVME tarzı istihdam ve yatırım amaçlı kredilerin devreye girmesi beklentisi arttı. Sanayici imalatı durdurmamak için beklenti içinde, bu beklenti kırılır ise ciddi olumsuzluklar yaşanır.”
‘POLİTİKA FAİZİNİN 2-2.5 KATI’
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz ise böyle bir kredi paketinin, büyüme oranının ivmelenmesinde geçen yıllarda olduğu gibi kredi genişlemesinin kullanılacağı anlamına geldiğini belirterek, büyüme oranının seçim atmosferinde ön plana çıkarılacak en önemli makroekonomik gösterge olduğuna dikkat çekti. Son aylarda enflasyon ve cari açığın yükselişini sınırlama niyetiyle kredi kullanımının kısıtlı olduğunu belirten Yılmaz, şunları söyledi:
“Ayrıca son 8 aydır politika faizi yüzde 14 olarak sabit kalsa da tüketici kredi (ihtiyaç, konut, taşıt) faizleri ve ticari kredi faizleri faizinin 2-2.5 katı. Krediye erişimin maliyeti arttıkça üretim ve büyüme yönü de aşağı yönlü oluyor. Kredi genişlemesi sayesinde büyümeye alışan ekonomimiz için bu kısıtlamalar üretim kapasitesi ve büyümeyi olumsuz etkileyecek. Oysa ki sanayi üretiminde ileri teknoloji kullanan, ithal ürünleri ülke içinde uygun maliyetle sahip olacağımız bir büyüme politikamız olsaydı, böyle dönemlerde üretim ve istihdamda gerileme daha az düzeyde kalırdı. Krediler, üretici-tüketici her kesimin ekonomik aktivitesini etkileyen önemli bir finansman kaynağı. Aynı zamanda kredi hacmi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi doğrulayan çok sayıda akademik çalışma da referans olarak gösterilebilir.”