Ali Babacan yol ayrımını Fatih Altaylı'ya anlattı! Çok sert mücadele verdik

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk'te Fatih Altaylı'ya AKP ile yol ayrımını anlattı. Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlayan Ali Babacan, bu süreci anlatırken "İçeride çok ciddi ve sert mücadele verdik" ifadesini kullandı.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV'de Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı.

Ali Babacan, AKP ile yol ayrımının nedenini de açıkladığı programda şu ifadelerini kullandı:

"Tutarlı olmanız lazım, adil ekonomik rekabete dayanması lazım, tasarruf yukarıdan aşağıya olması lazım. Kamu alımları mevzuatının değişmesi lazım. 28 ülke bütün kamu ihaleleri, altyapı ihalelerini bununla yapıyor Avrupa'da. Bu ülkeler altyapı yatırımı yapıyorlar ortak bir mevzuat uyguyorlar. Son yıllarda biz bununla ilgili yeni dönüşüm paketi hazırladık. İçeride çok ciddi ve sert mücadele verdik. Yolları ayırmaya bu mücadele sürecinde başladık. Yol ayrımının önemli sebeplerinden bir tanesi bu oldu."

Babacan, erken seçime ilişkin de "Seçimi erken yapmak Cumhurbaşkanı tarafından tercih edilebilir" ifadelerini kullandı. 

Ali Babacan'ın açıklamaları şöyle oldu:

2023 Haziran'a kadar bu sistemin dayanmasını zor görüyorum. Seçimi erken yapmak Cumhurbaşkanı tarafından tercih edilebilir. Şimdi yeni bir şeyler deniyorlar, tekrar reform demeye başladılar, ekip değişikliği yaptılar. Bunun sonuçlarını bir bekleyeceklerdir diye tahmin ediyorum.

Ama ne olursa olsun, sonuç olmayacak. Şu andaki yönetim farklı alanlarda U dönüşü yapabilir yapabilir, pragmatist davranabilir. Hukuk reformu olmaz. Yargının bağımsızlığına inanan bir zihniyet yok. Bizim anladığımız anlamda hukuk reformu yapmazlar. Özgürlük, adalet sorunumuz var. Ona inanan bir zihniyet yok şu anda.
 
"GENÇLER BENİMLE FISILDAYARAK KONUŞUYOR"

Deva Partisi'nin iktidar olduğu zaman ülke çok hızlı toparlar. Çünkü biz 'artık özgürsünüz, konuşun, biz size karışmayacağız. Hiçbir gazetecimiz eleştirel yazı yazdı diye artık işten arttırılmayacak' diyeceğiz. 'Türkiye konuşsun' dediğiniz an Türkiye rahatlayacak. Akademisyenler bir imza attığı için, inat uğruna bir üniversitenin, Şehir Üniversitesi'nin kapandığı bir ülke olduk. İşte Boğaziçi'ni gördük. 41 ile gittim ben. Hepsinde çarşı pazar dolaştım. İşsiz gencimiz çok. Gelip, fısıldayarak, sağa sola bakarak problemlerini bana anlatıyorlar. Niye fısıldadığını soruyorum 'Yarın KPSS'ye gireceğim, sınavda geçerim ama mülakatta elenirim' diyor.

"DEVLET GÜCÜ UZUN SÜRE ZEHİRLENMEYİ GETİRİYOR"

Konuşmanın bütününe bakarsanız, benim duygusallaştığım konuşmaya. 1980 darbesinden bahsediyorum. Şu anda aramızda olan arkadaşlarımızın bazıları o acıları yaşadı diyorum, arkasından kendi kız kardeşimden örnek veriyorum. Zamanında zulme uğramış insanlar devlet gücünü eline geçirince başkasına zulmetmeye başlamış. 12 Eylül'de askeri rejim zulmü var, arada yargının yanlış iş yaptığı dönemler var. 28 Şubat'ta askeri vesayet var. Zamanında zulme uğramış bir siyasi hareket kendisi zulmeden bir hale dönüşüyor. Buna dikkat çektiğim bir konuşma. Konuşmanın akışı bu. O anda kız kardeşimin salondaydı, biraz yorgundum, biraz da duygusallık konuşmaydı, bir 40 saniye öyle konuştum. 2013'te Gezi olaylarında kaç kişi bana sordu, 'Ne oluyor' dedi. Ben de 'AK Parti kurulu düzene isyan ederek ortaya çıkmış parti' diye savundum. Bir noktayı kaçırmışım. İktidarın süresi uzayınca iş değişiyor. Devlet gücünü uzun süre kullanınca güç zehirlenmesi oluyor.

"UMUDUMUZ OLSAYDI PARTİYİ KURMAZDIK"

Burada devlet gücünü kullananların süre ve hukukla sınırlanması lazım, başka türlü çözüm mümkün değil. Süresi sınırlı emanetin süresi uzayınca, o üç dönem kuralı bypas edilince iş değişiyor. Oturduğum koltuk benim, galiba devlet benim diye hissiyat yoğunlaşıyor. Ondan sonra ne güçler ayrılığı, ne yargı bağımsızlığı kalıyor. Normalde halk hareketi olarak başlayan bir siyasi hareketin halkla karşı karşıya gelmemesi lazım. Bazı kesimleri ötelemesi, kutuplaştırmaması lazım. Süre açılınca hatalar başlıyor. En ufak bir umudumuz olsa Deva Partisi'ni kurmazdık.

"PARLAMENTER SİSTEME GEÇİŞİ KONUŞTUK"

Şu andaki Cumhurbaşkanı yetkileriyle meleği oturtun, yoldan çıkar. Bizim Deva Partisi'ne sayın Akşener, sayın Karamollaoğlu geldi. Hepsine parlamenter sistem meselesini açtım. Nasıl bir parlamenter sistem? Temel ilkelerinin net haline gelmesi lazım. Mutlaka bir geçiş sürecinin tanımlanması lazım. Parlamenter sistem istediğini söyleyen siyasi partilerin Cumhurbaşkanı adaylarının geçiş süreci ile ilgili açık taahhütlere girmeleri gerekiyor. Nasıl başlayacak, hangi kademelerden geçecek, hangi süreden oluşacak? Bunun tanımlanması lazım. 'Ben parlamenter sistemi istiyorum ve Cumhurbaşkanı adayıyım' diye ortaya çıkan kişiler bunu anlatması gerekecek. Görüşmelerimizde hepsine bunun mutlaka gerekli olduğunu anlattım. Bunun parametrelerini, şartlarını konuşmamız lazım.

"BÜYÜK BİR KARARSIZ KİTLE VAR"

Biz hiç araştırma yaptırmıyoruz. Önümüzde 38 il kongremiz var. Önce ev ödevimizi yapacağız, dersimizi çalışacağız. Vatandaşlarımızın ilgisi Van'da neyse Edirne'de de aynı. Bizim web sitesine başvuran insanlara anket formu gönderdik. 18 bin kişi doldurdu, çok yüksek bir sayı bu. Orada şunu gördük bizimle çalışmak isteyenler AK Parti, CHP, HDP'ye oy vermiş insanlar Bu da birleştirici bir niteliği oluşturmak açısından sevindirici bir şey. Büyük bir kararsız kitle var. Daha kararını vermemişler. Tekrar eski partilerine dönme ihtimali de zayıf. Genel trend mevcut yapılardan soğuma şeklinde. Düzgün anket yapanlar bunu tespit ediyor.

"YOL AYRIMININ ÖNEMLİ SEBEPLERİNDEN BİRİ BUYDU"

Tutarlı olmanız lazım, adil ekonomik rekabete dayanması lazım, tasarruf yukarıdan aşağıya olması lazım. Kamu alımları mevzuatının değişmesi lazım. 28 ülke bütün kamu ihaleleri, altyapı ihalelerini bununla yapıyor Avrupa'da. Bu ülkeler altyapı yatırımı yapıyorlar ortak bir mevzuat uyguluyorlar. Son yıllarda biz bununla ilgili yeni dönüşüm paketi hazırladık. İçeride çok ciddi ve sert mücadele verdik. Yolları ayırmaya bu mücadele sürecinde başladık. Yol ayrımının önemli sebeplerinden bir tanesi bu oldu. Mutlaka rasyonalite, bilim, akıl lazım. Şu anda aslında Türkiye bugünkü konjonktürden istifade edebilirdi. Şu anda eksi faizden dünyada para var. Ekonomiden bahsediyorsak güven bu işin temelidir.

BERAT ALBAYRAK'IN İSTİFASI

Öncelikle çok sıra dışı bir şey. Devlet adabında böyle bir şey yok. Ortadan kayboldu, hesap veren de yok. Bu ülkenin Hazinesi'nin borcu ikiye katlanmış, yedek akçe sıfırlanmış. Bir bakan ortadan kayboldu sanki sorumluluk buharlaştı gibi. Bakın devir teslime gelmedi. Devlet adabıdır bu. Bir müsteşar, genel müdür değişir eski ile yeni karşı karşıya gelir. Şerefinizle aldığınız görevi şerefinizle teslim edersiniz. İlk defa 'görevden affı' lafı kullanıldı. Bunu kimse anlatmayacak mı? Borç niye katlandı. Şu anda Avrupa'nın en yüksek faizini neden bizim Merkez Bankası yapıyor. Yatırım olmayınca işsizlik çözülmeyecek bu ülkede.

"İÇERİDEN DÜZELTME MÜCADELESİNİ VERDİK"

Kamu özel ortaklığı model olarak bizim desteklediğimizdi. Ama sürekli akar olan projeler için. Nakit akışı üretmeyen bir projeyi yapmanın anlamı yok. Kamu özel ortaklığı projeleri çok pahalıya mal oluyor. Kamu Özel ortaklığı için 30 bin milyar lira ödenecek. Şartnameler sınırlı sayıda şirkete gönderildi, teklif alındı. Benim bakanlığım döneminde proje sayısı çok az. İkincisi bu ihaleleri yapan başka bakanlıklar. Başta Ulaştırma Bakanlığı olmak üzere. Biz o dönemde sistemi içeriden düzeltmenin mücadelesini veriyorduk. Kamu ihale mevzuatının değiştirilmesini dedim, hukuk dedim ama bir bakan olarak belli gücünüz var. Benim beğenmediğim, yanlış olduğunu düşündüğüm bir ismi kendi kurullarımda değerlendirmedim. Hazine'nin eleman alma politikasına bakın o yıllarda hak eden herkes girdi, etnik kökenine bakmadık, mezhebine bakmadık mesela. Ben siyasete 2001'de girdim. Kısa zamanda Türkiye çok büyük başarılar elde etti. Onu yaşadık. Doğru adımlar atılınca bu ülkenin çok çabuk toparlama özelliği var. Orada kötüye gidişi seyretmek vardı, bir de gücüm yettiğince içeriden düzeltme mücadelesi vardı.

Politika Haberleri