Geçmişte yaşanan olaylara dair bilim ve radyokarbon tarihleme alanındaki gelişmelere rağmen, antik tarihle ilgili birçok sorunun hala çözülemediği ve efsanelerin, mitlerin bu boşlukları doldurduğu bir gerçektir.
Bu bağlamda, Mu veya Lemurya olarak bilinen uzun süredir kayıp olduğuna inanılan bir kıtaya odaklanan teoriye göre, bu kıtanın 50.000 ila 12.000 yıl önce Pasifik Okyanusu'nda var olduğu iddia edilmektedir. Teorinin savunucuları, Mu'nun Hawaii'den Paskalya Adası'na ve Mikronezya'ya kadar uzandığını ve Naacal adı verilen gelişmiş bir uygarlığa ev sahipliği yaptığını iddia etmektedir.
Mu'nun zirvesinde, teorisyenlere göre yaklaşık 64 milyon insanın yaşadığı düşünülmektedir. Ancak, son Buzul Çağı'nın sonlarına doğru meydana gelen bir felaketin, Mu'yu ve Naacal'ı derin sulara gömdüğü ve tarih kayıtlarına girmelerini engellediği iddia edilmektedir.
Mu teorisine göre, Augustus Le Plongeon'un 1800'lerin sonlarında tanıttığı kavram, Meksika'daki Maya kalıntılarını inceledikten sonra ortaya çıkmıştır. Le Plongeon, bu eski uygarlığın Yunanistan ve Mısır'dan daha eski olduğunu iddia etmiş ve eski Mısır uygarlığının "Kraliçe Moo" tarafından kurulduğunu öne sürmüştür.
Bu düşünce, James Churchward tarafından 1920'lerin sonunda genişletilmiş ve Mu'nun Pasifik Okyanusu'nda bulunduğu savıyla ortaya çıkmıştır. Churchward'a göre, Mu, deprem ve volkanik patlamaların ardından bir gecede tamamen yok olmuştur.
ATATÜRK'TE MU KITASINI ARAŞTIRDI
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de Mu kıtasını araştırdığı ve Türklerin buradan gelmiş olabileceği hakkında düşünceleri bulunuyordu. Ancak daha sonra çalışmalarına devam etmemiştir.
Mu teorisi, günümüze kadar okyanus tabanında kayıp kıtaya dair herhangi bir kanıt bulunamamış olsa da, Nan Madol harabeleri gibi bazı eski yapıları Mu'nun varlığını destekliyor gibi görünmektedir. Ancak, bu tür teorilerin bilimsel bir temeli olmadığı ve çoğunlukla efsanevi unsurlara dayandığı unutulmamalıdır.