Medyascope’tan Özgecan Özgenç’e konuşan ekonomist Atilla Yeşilada şunları söyledi:
“Vadesi dolan KKM hesapları, düz TL mevduata dönmesin diye dövizin biraz değer kazanmasına izin vererek, bu kişilere birkaç puan ekstra faiz hediye etmek gibi bir amaç olabilir. Bu bilinçlidir, kontrollüdür ve birkaç gün içinde KKM mevduatı yenilendiğinde sona erecektir. En olası senaryo bu. Bayrama kadar dolar/TL 17 sınırını delebilir. Bayramda zaten piyasalar kapalı. Sonra yeniden Merkez Bankası (MB) müdahale eder.”
İhracatçının kurdan memnun olmadığını ve rekabet avantajını kaybettiğini, Eximbank’ın sübvansiyonlu kredilerine erişmekte zorlandığını söyleyen Yeşilada, “İhracatçıların maliyetleri, yılbaşından bu yana en az yüzde 40-45 arttı. Dolar ve euro ile ihracat yaparken kazançları ise TL bazında yüzde 25 arttı. Bu durumda ihracatçı, ya fiyatında ısrar edip malını satamayacak ya da fiyatını düşürüp euro dolar bazında kâr marjını feda edecek” diye konuştu. Kurun ihracatçıları rahatlatmak için artırılmış olmasının mümkün olan en iyi senaryolardan biri olduğunu belirtti.
KÖTÜ SENARYO
Ekonomist Yeşilada ayrıca şu ifadeleri kullandı: “Hiçbir şirket döviz mevduatını kamuya devretmek istemiyor çünkü geri alamayacaklarını biliyorlar. Döviz mevduatını tutsalar, kredi almakta zorlanacaklar. Şöyle bir çare geliyor akla: İthalat yapıyorlardır. Nasılsa bugün ithal ettiğiniz maddenin TL fiyatı yarın artacak. Şu an üretimde kullanamayacak olsanız bile bunları şimdiden alır depolarsınız. Böylece hem hükümetin ensenizdeki baskısından kurtulursunuz hem de deponuzda kıymetli mal olur. Yarın kendiniz üretimde kullanmasanız bile başkasına satarsınız. Bu kötümser senaryonun başlangıcı. Bu sene ortasında ücret zammı yaptık, az bile yaptık, ne kadar çok yapılsa vatandaşın acısı o kadar azalır. Zam yapılmasına hiçbir itirazım yok da, bu parayı alanlar bunun bir kısmıyla tasarruf edecekler. Enflasyon resmi olarak yüzde 78 ve kimse TÜİK’e inanmıyor. Kişiler KKM’den karşılığını alamıyor, TL mevduatına bakıyor ve doğal olarak döviz tutalım diyor. Bu da kötümser bir senaryo.”
VATANDAŞIN DÖVİZ MEVDUATINI DA KONTROL ALTINA ALACAK
Atilla Yeşilada, MB’nin, 24 Haziran itibarıyla 109 milyar dolar olan brüt rezervinin, ihtiyaç duyulduğunda derhal satılabilecek likit varlıklar olmadığını belirterek, “Bu rezervlerin çoğu likit değil, bir kısmı bankaların zorunlu karşılığı, bir kısmı altın. Bir de Türkiye’de anlaşılamayan swaplar var. Bu swaplar kullanılamaz, karşılığında bir döviz para birimi yok. MB’nin akçesinde sanki harcayabileceği para gibi gözüküyor ama değil, aslında kağıt üzerinde sözleşmeler. Bunlar başka bir devletin, ‘al kardeşim istediğin gibi harca’ dediği dolarlar değil. Çin swapı, Çin Yuanı cinsinden mesela. Onu satamazsın, nereye satacaksın? Şu an Türkiye’yi yeni bir döviz depremine götürecek bir sürecin başlangıcında olduğumuzu düşünmüyorum ama böyle dövize talep ataklarını bayramdan sonra sık göreceğiz. Bir yerde de hükümet havlu atıp, nasıl şirketlerin döviz mevduatını tamamen kontrol altına aldıysa, vatandaşın döviz mevduatını da kontrol altına alacak” dedi.
‘DÖVİZ SATTIĞINI BİLİYORUZ’
Merkez Bankası’nın döviz satmasının normal, bunu saklamasının ise anormal olduğunu, belirten Atilla Yeşilada, şu ifadeleri kullandı:
“Resmi rakam açıklanmayınca herkes kafasından MB’nin ne kadar döviz sattığıyla ilgili bir rakam uyduruyor. Çok sınırlı veriyle çalıştığımızdan doğruluğundan yüzde yüz emin değilim ama kaba hesabıma göre yılbaşından bu yana, dövizi tutabilmek için 30 milyar dolardan fazla para harcadılar. BDDK’nin kredi alabilmek için döviz mevduatı bozdurma kuralı getirdiği gece, hiçbir şirket ya da vatandaş döviz satmadı. O gün ve ertesi gün, MB, kamu bankaları aracılığıyla 2 milyar dolar döviz sattı. Dolayısıyla, MB’nin dövizlerini eridiğini ve halka açıklamamasına rağmen döviz sattığını biliyoruz.”
‘ZAMAN İÇİNDE YAVAŞ YAVAŞ ETKİLİYOR’
Yeşilada, Fed’in faiz kararlarının Türkiye’yi bir şekilde etkileyeceğini, Türkiye’nin risk primi değişmese bile Fed faizi arttıkça bankaların yurtdışından borç alma maliyetlerinin de artacağına dikkat çekip şunları söyledi:
“İçeride borç aldığınız paradan para kazanmak için kredi faizlerini artırmak zorundasınız. Zaten dolar olarak bu krediler yüzde 10’lara varmış. Bankalar dövizi bilançolarında tutmak yerine borç almamayı tercih ediyorlar. Örneğin bir banka eylül ayında 1 milyar dolar dış kredisinin vadesi geldiğinde 800 milyon dolar borçlanır. Aradaki 200 milyon için muhtemelen MB’nin kapısını çalar ‘Benim sana emanet ettiğim zorunlu karşılıklar vardı, onların bir kısmıyla ben döviz borcunu ödeyeceğim’ der. Fed faizi arttıkça bankalar daha az borçlanacak, bu da MB vasıtasıyla Türkiye’den döviz kaçışı demek. Türkiye’de mevduatın son baktığımda yüzde 25’i milyonerlerin elinde. Fed faizi yükselince bu insanlar bankalardan da daha yüksek dolar euro faizi isteyecekler. Bir ara bunların faizleri 0,5’e yaklaşsa da şimdi tezgâh altından yüzde 4-5 dolar faizi verildiği iddiaları da var. Bunlar bizi zaman içinde, yavaş yavaş etkiliyor. Bir gecede TL’nin değer kaybını gündeme getirecek bir olay değil.”