Arkadaş bizim mevcut yapımızın nereye gittiğini görebiliyor musunuz?
Ziyaret edilen ülkeler, tek tek çalınan kapılar neden biliyor musunuz?
Hepsi aldığımız borçlarımızın faizlerini ödemek için uğraşıyorlar. Londra lobisinden, Arap sermayesinden, Rusya’dan… Hepsinden aldığımız paraların şimdi bakiyesini ödeme zamanı. Sanmayın bir para gelirse, piyasalar rahatlayacak, sanmayın ki o yapılan imzaların milletin cebine bir yansıması olacak. Zamlar rekordan rekora koşmaya devam edecek.
Bugüne kadar yapılan zam ve vergilerin bütçe açtığını kapatma oranı %25. Yani eğer bütçe açığını kapatmak için bir kaynak bulunamazsa, bu zam ve vergilerin üç katı daha vatandaşa fatura edilecek. Peki, nereye kadar? Peki, nerede sonlanacak bu iş?
Bence bu artık acımasız artışların sonu olmalı, çünkü ne insanlarda dayanacak güç, ne adım atacak hâl kaldı. Ülkeye döviz sokacağız diye ne olduğu belirsiz insanları topladınız, hangi siteye baksan Arap fışkırıyor. O sitede yüksek fiyattan bir Arap’a sattıysan diğeri de kendi dairesi için azına razı olmuyor. Şimdi krediler sınırlandı, hadi bulun bakalım o fahiş fiyatlara ev alacak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Kime satacaksınız, kim alacak göreceğiz.
Nas var ya Nas, 1,5 seneden beri bizi bitiren o Nas, faiz 20 olunca günah, 17,5 olunca normal. 10 olunca haram, 8,5 olunca helal. Hangi kitabın kaçıncı sayfasında yazıyor bu tarife.
Sen güya faizleri arttırmıyorsun, kredi kartı ve KMH (kredili mevduat hesabı) faizlerini yükselterek yapılan tüm hataların yükünü vatandaşa yüklüyorsun. Amacın ne? Vatandaşın canını çıkarmak mı? Nefes alamayacak duruma getirmek mi? Bence doğru yoldalar, bir süre sonra ne adım atacak, ne de nefes alacak hâli kalacak vatandaşın…
Seçimden sonra akaryakıt tam %90 zamlandı. Ne oldu Gabar’da bulduğumuz petrol, nerede Karadeniz gazı? Buldunuz mu şimdi papazı?!
Türkiye’nin sorunu yapısal dedik, eğer bir yerden kısacaksanız, önce kamu israfından başlayın dedik ama yokkkk.. Varsa yoksa vatandaşın cebinden alınacak o paralar. Bu arada zaten ne kaldı ki ne alacaksınız. Akaryakıt ile beraber her şey zamlanıyor, zamlanacak da. Daha da zamlanacak. Çünkü biz üreten değil, tüketen bir toplumuz. Ne zaman ki kendi buğdayımızı yeniden üretiriz, ne zamanki tahılımızı susamımızı ithal etmek yerine ihraç ederiz, ne zamanki ucuz fason üretim ülkesi olmak yerine teknoloji ihraç eden bir ülke oluruz, o zaman doların inişi çıkışı ile değil, farklı parametreler ile ilgileniriz.
Şu an derdimiz dolar yükseldi, faiz artırımı ne olacak, Nas mı yoksa pas deyip de yas mı, gece yarısı hangi KHK ile hangi ürüne zam gelecek. Emekliler tükendi, 7.500 liralık maaşları illüzyon ile gene 7.500 olarak tarihe geçti. Hatta eşi vefat eden dul bir kadın 6.300 lira alıyor. Ne yer ne içer, nereye ne kira öder siz bunları hiç düşündünüz mü? Vergilerle saltanat yaşamak için bir halkın üzerinde bu kadar tepindiğinize değer mi?..
Büyük transfer Mehmet Şimşek bırakın Batı sermayesini Türkiye’ye çekmeyi, Batı’dan bireysel olarak borsaya münferit kişileri bile çekemedi. Geldiği günden beri Arapların kapısını aşındıran Şimşek, zaten kendisine ait olmayan alt kadrolar ile ne kadar daha mevcut yapıya sabredecek, hep beraber göreceğiz.
Ama bildiğim bir şey var ki, ne Gaye Erkan, ne Şimşek, ekonomiye can, kan getiremedi. Palyatif çözümlerle Nebati’nin ışığını taklit etmeye çalışıyorlar ama o iş o kadar kolay değil.
Eylül ayında bizi kapkara bir sonbahar bekliyor. Mevsimsel avantajların kaybolduğu, ısınma ihtiyacının kendini hissettireceği, GAZPROM’un 22 milyar dolarlık geçen senenin ertelenen bakiyesini isteyeceği zor bir sonbahar.
Ama AKP de haklı, enkaz devraldılar. Bir önceki hükûmet öyle hoyrat kullanıp, o kadar berbat etmiş ki ekonomiyi, ne yapsınlar kendilerine de bu enkazı kaldırmak düştü….