DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Mehmet Akif Ersoy moderatörlüğünde Habertürk'te yayınlanan "Nedir Ne Değildir?" programında, gazeteciler; Nihal Bengisu Karaca, Nagehan Alçı, Deniz Zeyrek'in sorularını yanıtladı.
Babacan, AKP ile aralarındaki kopuş konusunda milat olarak neyi gördüğüne ilişkin soruya verdiği yanıtta 2011 seçimlerinden sonra "likayatten öte sadakat daha öne çıkmaya başladığını" söyledi.
"83 MİLYONLUK ÜLKEYİ BÖYLE YÖNETMEYE ÇALIŞIRSANIZ..."
Babacan, içeriden bir mücadelenin önemli olduğunu ve o dönemde kendisi gibi düşünen çok sayıda kişi olduğunu ifade ederek şu açıklamalarda bulundu:
"Çok çaba gösterdik, sessiz ama iyi bir mücadele verdik. Doğruları yapa yapa giderken tamamen ahlaki normlar üzerinde mücadele sürdürürken karşımızdaki gelişmeler tamamen farklı çizgideydi. Dar bir çevre ve nihayetinde tek bir karar makamı tarafından pek çok önemli kararların verilmesi. 83 milyonluk ülke böyle yönetilemez. Bu kadar büyük ülkeyi böyle yönetmeye çalışırsanız küçülmeye, daralmaya başlar. Milli gelirimiz 950'den muhtemelen 650'ye düşecek. Dış politikada etkimiz neredeyse sıfır. Silah gücü ile ne yapabilirsek yapmaya çalışıyoruz dünyanın farklı yerlerinde. Özgürlüklerin kısıtlanması tüm bunlar ciddi sorunlar. Cumhurbaşkanlığı forsuyla, parti logosu bayrağı ne zaman yan yana durmaya başladı o zaman dikiş tutmadı demiştim.
Anayasa'da Cumhurbaşkanlığı tarafsızdır deniyor, onu değiştirmedik. Anayasada değişen tek şey Cumhurbaşkanı seçilince partiyle ilişkiyi keser ifadesi çıkarıldı. Tarafsız olması anayasal hüküm olan, aynı zamanda bütün siyasi partilere karşı tek bir siyasi partinin genel başkanı olduğunda, birleştirici, bütünleştirici bir görünüm olmuyor. Tam tersine taraflaştırıcı, kutuplaştırıcı oluyor. Bunlar Türkiye'ye faydası olan şeyler değil. Bütün bunları yaşadığımız için yepyeni bir siyasi harekete karar verdik. Bir otokratik liderlik vardır bir de demokratik. Otokratik kişi kültü üzerine inşa edilir. Türkiye'deki siyasi partilerinin pek çoğunda maalesef böyle. Siyasi Partiler Yasası tek adama müsait bir yasa. Biz parti içi demokrasinin en iyi işlediği parti olma iddiasıyla yola çıktık, şu andaki tüzüğümüz bunu ortaya koyan tüzük. Biz demokratik liderliğe önem veriyoruz. Bu bir tercih.
Bizim halkımız bağırıp, çağırmaya alışıktır denebilir. Ben bunun hızla değiştiğini görüyorum. Bir de sonuç önemli. Çok bağırıp çağırarak sonuç alabiliyor musunuz? Bu tür liderlik tarzının sonuç vermediğini herkes görecek. Yeni bir tarz arayışı olacak. O arayış ne zaman bir eşiğe gelir, o noktada işimiz çok daha kolaylaşacak.