Bir küçük tören olur bayram namazı sonrası bizim evimizde… O gün kim varsa salonda toplanırız. Herkes toplanınca büyükten küçüğe sırayla bayramlaşır, çocukların harçlığını verir, sonra bayram kahvaltısını yaparız neşeyle. Kahvaltıdan sonra koltuğa oturup sabah kahvesini yudumlarken her defasında çocukluğum canlanır gözümde… Anılarımı yaşarım doyasıya. O anılardan birine "Bu Defa Farklı" kitabımdaki "Şoför Ayakkabısı" hikâyemde yer vermiştim.
O bölümü takdim edeyim size. Benim bayram şekerim olsun sizler için…
Bir bayram arifesiydi. Elimizde bir torba veya küçük sepet, "Geeel lüp lüp lüp!" (1) diye bağırarak ev ev dolaşıyorduk. Kapı açılıp bisküvi, şeker, kurabiye ne dağıtılırsa ellerimizi dağıtana uzatıyor; çığlık çığlığa onları almaya çalışıyorduk. En çok da kardeşi olanların sesleri duyuluyordu. "Kardeşime de, kardeşime de…"
Ablamın seslendiğini duydum. "Hadi eve!" dedi. "Ama lüp lüp…" diye cevap verdim. "Babam ayakkabı alacakmış bayram için." dedi. Vazgeçtim itirazdan. Zaten torbam dolmak üzereydi. Koşa koşa eve gittik ablamla… Babam kapıda bizi bekliyordu.
"Ayakkabı mı alacaksın baba?"
"Evet oğlum."
"İstediğimiz ayakkabıyı mı?"
"Doğrusunu seçerseniz…"
"Şoför ayakkabısı seçebilir miyiz?"
"O nasıl oluyor oğlum?"
"Şükrü var ya, benim arkadaşım. Hani babası şoför…"
"Evet!"
"Babası ona almış. Bağcıkları var. Siyah renkli… Altına demir de çaktırmışlar. Yürürken ses çıkarıyor. Kamyon sürerken çok iyi oluyormuş. Arabacılık oynarken Şükrü hep o ayakkabılarını giyiyor. Hep de şoför oluyor. İşte o ayakkabıdan diyorum."
"Sorarız ayakkabıcıya…"
Babam, anlattıklarımdan bir şey anlamamıştı kuşkusuz ama gülümsetmişti duydukları. "Alacak herhâlde!" diye geçirdim içimden… Ablam, abim, ben ve babam ayakkabıcıya doğru yola düştük. Yol boyu ben onlara şoför ayakkabısını anlattım. Ayakkabıcıya girer girmez de sordum:
"Şoför ayakkabısı var mı?"
Ayakkabıcı şaşkın "O nasıl bir şeymiş?" diye sordu. Gözüm kutuların üzerine sergilenmiş ayakkabıları dolaşıyordu bu arada. Büyükler için olan ayakkabılardan birini gösterdim.
"İşte bunun çocuklar için olanı…"
Ayakkabıcı, çocuk ayakkabılarının olduğu tarafa gitti. Bir kutuyu çıkardı. İçindeki ayakkabıyı aldı, bana gösterdi: "Bu mu?"
Kalbim nasıl atmaya başladı anlatamam. "İşte bu!" dedim sevinçle haykırarak. "Yaşasın, oyunlarda ben de şoför olabileceğim."
Ayakkabıcı, "Bunlara potin denir." dedi ve elindekini bana giydirdi. Sevinçten çıldıracaktım. Babam parasını sordu ayakkabının, sonra bana döndü "Onu alamayız yavrum. O kadar paramız yok." dedi. Sonra abime gri, bana sarı, ablama da beyaz plastik yazlık ayakkabı aldı. Üzüldüm ama belli etmemeye çalıştım babama. "Nasıl sevdiniz mi?" sorusuna abim ve ablam gibi "Evet!" dedim ben de… Sonra eve gittik. Yemeğimizi yedik. Annem "Erken kalkacaksınız yavrum, bayram namazı var." diye bizi erkenden yatmaya gönderdi.
Bayram sabahları bizi her zaman annem uyandırırdı ama o sabah seslenen babamdı: "Haydi çocuklar kalkma zamanı!" Gözlerimi açtım. Baktım yastığımın kenarında bir ayakkabı kutusu. Kapağını açtım usulca. Aman Allah''ım! Şoför ayakkabıları yanı başımda, baş ucumda duruyor. Rüya mı görüyordum yoksa? Baktım babam kapıda bana bakıyor. Ben bir ona, bir ayakkabıya baktım ve bastım çığlığı: "Şoför ayakkabılarım! Şoför ayakkabılarım!"
"Dün öyle baktın ki o ayakkabılara, yüreğime işledi. Nasıl bir bakıştı o? Almasam kendimi ömrüm boyunca affetmezdim." dedi babam. Gittim sarıldım ona, sarıldım, sarıldım…
İyi bayramlar canlar!
- "Geeel lüp lüp lüp!": Çocukların şeker toplarken kullandıkları tekerleme.