Ben nisana küskünüm…

Her Nisan ayı geldiğinde, ince bir sızı kaplar yüreğimi… Bir yandan minnet duyarım aklımla bir yandan ruhum gücenir. Aklımla minnet duyarım çünkü hayal dünyanızda büyütüp beslediğiniz her ne ise o âlemde yaşar. Onu realite iklimine getirdiğinizde denizden balığı havadan kuşu mahrum etmek suretiyle katletmiş olursunuz. Ruhum acır, zira ruhumda yıllarca büyüyeni bir masada dokuz dakikalık kahve içme makamında kaybettirdiğinden… Zira her Nisan ayı benim için beklenmediğin, imkansızın, katı gerçekliğin rüyasıdır. O yüzden şu mısralar bir ömür hiç yakışmadı ne karşımdakine ne de nikotin kokulu dudaklarıma:

desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,

rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,

sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,

 ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,

senden kopardım çiçeklerin en solmazını,

toprakların en bereketlisini sende sürdüm,

sende tattım yemişlerin cümlesini. (Cahit Sıtkı Tarancı)

Ben bu ayda ne çiçek koklayabildim doyasıya ne de yemişlerini koparabildim, çocukluğumun beş kuruşa tamah etmez koşturmalarımın emek hakkı niyetine. O yüzden siz beni Orhan Veli'ye sorun Nisan aylarında:

"imkansız şey şiir yazmak

aşıksan eğer

ve yazmamak

aylardan nisansa… (Orhan Veli)

Ondandır, en sevmediğim ay Nisan; en sevmediğim rakam dokuz olması…Ben bir Nisan ayında öğrendim imkansızı, gerçeği; dokuz dakikalık kahve içme makamında, dokuz numaralı masada, Sakarya caddesinde…Turgut Uyar ne güzel anlatır bendeki bu hali:

bu şiirde sevda sevda üstüne

senelerdir veda veda üstüne

yareli yüreğimde dağ dağ üstüne

vakit nisan ortasında bir akşam.

Yazarlar Haberleri