Asker olmanın FETÖ himmetiyle lanetlenmiş olmaktan beter olduğu günlerdi. Polatlı Topçu Füze Okulu'ndan GATA'ya sevkim yapılalı birkaç ay olmuştu. Sağlık Astsubay Okulu'nda fiilen Topçu Asteğmen olarak öğretim görevini branşımda icra ediyordum. Her branştaki silah arkadaşımdan olduğu gibi okul komutanı da vazifemiz süresi içerisinde bizden okul yararına bir proje istemişti. Ben de dil alanında yeni gelişmeler kapsamında bir konferans vereceğimi arz etmiştim. Teklifim takvime alınmıştı. Heyecanlıydım. Zira devletim bana vazife kapsamında bir imkân sunmuştu. Ben de öğrendiklerimi ve okuduklarımı paylaşacak muhataplar bulmanın hazzı içerisindeydim. Zira bu işlerde -şimdi daha beter durumda olduğu gibi- sivilde ne sizi anlayacak ne de değer verecek birileri vardı.
O gün geldi çattı. Yeni şeyler bulmanın ve söylemenin heyecanı içerisinde konferans salonuna erkenden gidip hazırlığımı yapmıştım. Dışarıda asker düşmanlığı pompalanırken ben sivilde bilgi ve çalışmaya kıymet veren üniformalı muhatapların karşısına çıkmaya hazırlanıyordum. Konferansın komuta kademesi tarafından heyecanla dinlenmesi ve kürsüden inmeden yanıma gelen sivil veya asker büyüklerim ve silah arkadaşlarımın tebrikleri kürsüden inmemi geciktirmiş, salondan bir türlü çıkamamıştım. Öğretim komutanımız, çok lezzetli bir sohbet olduğundan bahsediyor ve bana çok kısa tuttuğum için de sitem ediyorlardı. Kalabalık dağılınca araçlarla gitmek yerine yağmurlu havada yürümeyi tercih ederek okula doğru aylak adımlarla ilerlemeye başlamıştım. Dalgınlığımı arkamdan gelen bir erin sesi bozdu; "Komutanım!" döndüğümde solumda bir askerî araç vardı. Asker aracın içerisini işaret ederek "Komutanımız………., sizi çağırıyor." Dedi. Ben aracı ya da komutanı görmeyim selam durmadığım için fırça yerim korkusuyla titrek adımlarla araca yürüdüm. Komutan, konferansımı dinleyen Albaylardan biriydi. Beni görünce gülümsedi:
"- Senin konferansını dinledik. Seni görünce yağmurda yürümene gönlüm razı gelmedi." Diyerek beni araca davet etti. Yol boyunca yaptığım konuşma karşısındaki heyecanını anlattı. Bu hatırayı neden mi anlattım? Tezkereyi aldıktan sonra her söylediği ve yazdığı, her yapmaya çalıştığı için önüne engel konulan, üniversitelerin kapılarını "bu çok fazla okuyup yazıyor" diye suratına kapatan gulyabanilerin olduğu bir ortamda birazcık nefes almak için. Duydum ki dostun bağında da gulyabaniler türemiş bir de ondan...