Öncelikle açıkça söyleyeyim. Kanal İstanbul'un işe yarar bir proje olduğuna inanmıyorum. Tek amacın rant yaratmak olduğuna biliyorum. Kanal İstanbul güzergahındaki milyonlarca metrekare arsanın rant için satıldığının farkındayım. Ve Montrö Sözleşmesi gereği, Türkiye'nin hiç bir gemiyi Kanal İstanbul'dan para ile zorla geçirmesi de mümkün değil; yani bir değil on kanal yapsanız yine Montrö Sözleşmesi geçerli olacak. Bunu açıkça Rus Büyükelçi söyledi; Rusları buna ikna etmek için savaşıp yenmeniz lazım.
Şimdi gelelim Kanal İstanbul'un başlayıp başlamadığı meselesine.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kanal İstanbul'un ilk köprüsünün temelini 26 Haziran Cumartesi günü yani yarın atacağı açıklandı. Bu köprü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü de dahil olmak üzere, Kuzey Marmara Otoyolu Projesi'ne dahil olacak. Bölgedeki Sazlıdere'den geçişi sağlayacak. Ama iktidara yakın medyanın haberlerine göre bu köprü, öyle küçük bir köprü değil, 440 metre uzunluğunda, sağ ve solda yer alan 210 metrelik yan açıklıklarıyla birlikte uzunluğu 860 metre, yaklaşım viyadükleri ile toplam uzunluğu 1618 metreyi bulacak. 2x4 şeritli hizmet verecek köprünün platform genişliği ise 46 metre olacak. "Diamond-Elmas" geometrisi ile tasarlanan köprü kuleleri, 196 metre yüksekliğe çıkacak. Kanal İstanbul Projesi kapsamında 6 köprü inşa edilecek.
Ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı dün akşam Tele1'e çıktı ve "Yapılan Kanal İstanbul değil, otoyol projesinin köprüsü" dedi. Yaşananları da bir 'illüzyon', yani 'Yanılsama', yani 'yanlış algılama' olarak niteledi. İmamoğlu'na inanırsak, yapılan Kanal İstanbul'un köprüsü değil, iktidar bizi kandırıyor. Hatta İmamoğlu başka şeyler de anlattı. Buna göre iktidar bölgede Belediye'ye bağlı İSKİ'nin arazisine şantiyeyi kurmuş, belediye buna izin vermeyince, jandarma güçleriyle başka bir alana şantiyeyi taşımış vs.
İki tarafın bu çelişkili açıklamaları üzerine ben de inşaat işlerinden anlayan ve bir dostumu aradım ve sordum:
"İktidar bizi kandırıyor mu? İmamoğlu'nun dediği gibi temeli atılacak köprü Kanal İstanbul'un değil mi?"
Bana verdiği cevap çok şaşırtıcı. Bu dostuma göre bu olayda asıl yanılan Ekrem İmamoğlu. Ona göre Kanal İstanbul başlıyor ve İmamoğlu farkında değil.
"Nasıl böyle bir şey olabilir?" deyince de şunları anlattı:
"Kanal İstanbul projesi köprüler, viyadükler ve altında bulunan su kanalı ile yapılacak. Eğer köprüleri ve viyadükleri yapılırsa, geriye hafriyat kalır ki, bunu yapmak çok kolaydır. Yani Kanal İstanbul'un asıl maliyetini köprüler ve viyadükler tutuyor. Yarın temeli atılacak bu köprü de, yapılacak köprü ve viyadüklerin ilk ayağını oluşturacak. Sonra diğer köprülerin temeli atılacak. Köprü bittikten sonra, altındaki kanalı açmak için hafriyattan başka bir iş kalmaz. Hafriyat da İstanbul'daki şirketlere bile ihale edilebilir. Üstelik İstanbul'un tüm hafriyatçıları işe başlayınca, kanal kısa zamanda açılır. Zaten uçaktan bakınca kolayca görüleceği gibi Kanal İstanbul'un güzergahında göller ve su yolları var. (Güzergahın yüzde 78'i böyleymiş.) Yapılacak şey, bu göl ve su yollarını birbirine bağlamak. Bu yapılan, göller ve su yolları birbirine hafriyatı ile bağlanınca yapınca Kanal İstanbul bitmiş olur."
"Yani köprüleri ve viyadükleri yapınca Kanal İstanbul çabucak biter mi?"
"Aynen öyle. Köprüleri ve viyadükleri yaptıktan sonra, trafik buralardan akmaya başlayınca, altında çalışmak çok kolaylaşır. Kanal İstanbul'u yapanlar bir iş planı hazırlamışlar, önce köprüleri ve viyadükleri başlatıyorlar, sonra da hafriyata geçecekler. Önce köprü yapılıyor ki, sonra vatandaşın yolu kapatılmamış olsun. Çünkü biliyorsunuz, Boğaz köprülerinde bir çalışma yapmak bile vatandaşı kızdırıyor, bu yüzden önce köprüler bitecek."
"Peki bunu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu bilmiyor mu?"
"Bence onu yanıltıyorlar. Kanal İstanbul üzerinde kaç köprü yapılacak, 6 deniyor, bu viyadüklerle filan 6'dan çok fazla. Zaten bunlar yapılınca Kanal İstanbul bitmiş olur, dediğim gibi hafriyat çok kolay ve asıl paralı bölümü o değil."
"Kanal İstanbul için ayrıca bir ihale olmayacak mı peki?"
"Tekrar edeyim, köprüler ve viyadükler bitince Kanal İstanbul'un asıl para kazandıran 'ballı' bölümü bitmiş olur, ondan sonrasını hafriyatçılar bile tamamlayabilir. Projenin toplam maliyetinde de asıl meblağı köprüler ve viyadükler oluşturacak."
"Projede 6 köprü var ve bunlar 1.5 milyar dolara ihale edilmiş deniyor?"
"Öncelikle köprü inşaatlarının kime verildiğine bakmak lazım. Bunları belli firmalar almışlar zaten. Projelerin ilk başta kaç paraya ihale edildiği o kadar önemli değil. Eskalasyon şartına bakmak lazım. Yarın müteahhit çıkıp, demire, çimentoya zam geldi deyince fiyat ikiye, üçe katlanabilir. Siz asıl, köprü inşaatlarını kime verdiklerini araştırın, oradan gerçeği öğrenirsiniz."
'Yani Kanal İstanbul demek, köprü ve viyadük ihaleleri mi demek?"
"Evet, çünkü geriye kalan hafriyatı İstanbul'un hafriyatçıları bile yapabilir. Şimdi ihalelerde belli işlerin 'Ballı' bölümleri vardır. Mesela yol yaparsanız, kilometresi 1 milyon dolara çıkar, ama tünel yapınca kilometresi 20 milyon Euro'dur. Yol için yıllarca uğraşırsınız, tüneli yapan 8 ayda bitirir, bir kaç kat kazanıp gider. Havaalanlarında da, asıl para getiren işler, havaalanının içindeki bagaj sistemleri, konveyörlerdir, gerisi zaten inşaat. Burada da asıl para harcanacak bölüm köprü ve viyadükler olacak."
"Peki bu durumda köprüler ve viyadükler bitince, Kanal İstanbul da yapılmış mı olur?"
"İnşaatları kime verildi bilmiyoruz ama köprü ve viyadükleri 1 yılda bitirirlerse, hafriyat bölümü de hemen başlayıp, bitirilebilir."
"Yani 2023 seçimine yetişir mi?"
"Köprü ve viyadüklerin parası ödenir, bunlar biterse, hafriyat da biter ve Kanal İstanbul tamamlanmış olur. Önemli bölümü yetişir."
Dostum uyarmıştı, 'Köprüyü yapana bakın!' diye.
Peki temeli atılacak köprüyü kim inşaa ediyor derseniz, o da Rönesans İnşaat. Yazılanlara göre yurtdışından proje için kredi bulamayan Rönesas için Türkiye tarihinde ilk kez TBMM'de özel yasa çıkarıldı ve bakanlık firmaya kefil oldu.
Peki Rönesans kim derseniz, onu da Sözcü'den gazeteci İsmail Şahin'in yazdıklarından aktaralım:
Ankara Cumhurbaşkanlığı Sarayı, MİT Yerleşkesi, Millet Kütüphanesi, Okluk Yazlık Sarayı, Adana, Bursa, Elazığ, Yozgat, İkitelli şehir hastaneleri, Sancaktepe ve Atatürk Havalimanı'na yapılan hastane projeleri, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Kuzey Marmara Otoyolu Başakşehir - Nakkaş kesimi, 910 konutluk TOKİ İzmir projesi.
İnşaatçı dostumun anlattıkları bunlar. Peki tüm bunları Ekrem İmamoğlu ve belediye yetkilileri bilmiyor mu?
Valla ben de şaşkınım.
Ortada bir 'İllüzyon' var ama bu kimi daha çok etkiliyor, göreceğiz...