Bu devirde ev almak

Hatırlayacaksınız iki hafta önceki "KEYİFTEN DÖRT KÖŞE" başlıklı yazımda "Emekli Öğretmen" aramıştı. Ben de onun neden aradığını bile sormadan golleri atmaya çalışmıştım ama sonunda golleri yiyen yine ben olmuştum.

Yine hatırlayacaksınız, o yazı, "Köşe Yazarı! Bu soruları daha çok artırabilirim ama bu kadarı bile yeter. Bu anlattıklarımdan sonra da keyiften dört köşe olabiliyorsan bu konuda sana diyeceğim bir şey yok artık!

                Bu arada seni neye aradığımı unuttuğumu sanma! Onu da anlatırım ama sen haftaya yazarsın. Bu haftalık bu kadar yetsin." cümleleriyle bitmişti.      

Son cümleden sonra o anlattı, ben dinledim. Hiç sözünü kesmedim. Dedim ki sen bu anlattıklarını bir e-posta ile bana gönder; virgülüne bile dokunmadan yayınlayayım.

Aradan iki hafta geçti e-posta falan gelmedi. Bu defa, hasta mı yoksa diye merak ettim; ben onu aradım. Neyse ki olumsuz bir şey yokmuş. Önce İstanbul''a, sonra Belçika''ya gitmiş; oralarda torunlarını görünce derdi tasası kalmamış, her şeyi unutmuş. "Hemen yazıyorum" deyip telefonu kapattı. Akşamına da e-posta geldi.

Şimdi birlikte okuyalım.

                                                                                              ***

                Geçen gün ilçemizdeki Öğretmenevinde bir ilkokul arkadaşımla sohbet ediyorduk. Başarılı bir oğlu vardı. Doktor… İstanbul Şişli''de bir hastanede uzmanlık eğitimi alıyormuş. Geçen ay aile arasında nişanlarını yapmışlar. Gelin kızı da doktormuş. Cerrahpaşa Üniversitesi''nde uzmanlık eğitimi alıyormuş. Yakında da evleneceklermiş. Onlardan söz etti fakat canı sıkkın gibiydi.

                "Ne güzel şeyler anlattın, şanslı bir babasın. Anlatırken yüzünde güller açacağına, suratından düşen bin parça. Hayırdır?"

                "Sorma Emekli Öğretmen sorma! Canım çok sıkkın."

                "Hangisine sıkkın? Oğlunun uzmanlık eğitimi almasına mı, düğün yapılacak olmasına mı? Yoksa gelini mi istemiyorsun?"

                "Yok Emekli Öğretmen yok! Oğlumu da gelinimi de çok seviyorum. Ayaklarına taş değmez inşallah. Sorun orada değil."

                "İyi o zaman! Anlat, belki benim önereceğim bir çözüm vardır. Olmazsa bir bilen buluruz."

                Arkadaşım, "Ben de bunun için geldim ya!" diyerek derdini anlattı.

                                                                                              ***

                Oğlum Öğretmenevinde kalıyor, gelinimiz de ailesiyle birlikte Anadolu yakasında... Düğün günü belirlendikten sonra çocuklar bu konuyu kendi aralarında tartışmış. Gelin hanımın branşı anatomi… Acil nöbeti, gece nöbeti falan yok. Mesaisi de sabah sekizde başlıyor ama oğlum öyle değil. Üç günde bir nöbet var, nöbet ertesi izni falan da yok. Sabah yedi buçukta işte oluyor. Ameliyat günlerinde mesaisinin kaçta biteceği belli değil. Gelinim "Ben toplu taşımayla giderim. Hem senin hastane civarı çok nezih. Evi buradan tutalım." demiş. Böylece coşkuyla Nişantaşı, Levent çevresinde 2+1 ev bakmaya karar vermişler. Google''dan en büyük emlâk sitesini bulup tıklamışlar. Hastaneye yakın Nişantaşı, Levent, Emirgân''da önce güvenlik falan deyip sitelere bakmışlar. Bakmışlar ki ikisinin maaşı kiraya, yönetim giderine  ve yol parasına bile yetmeyecek. "Site önemli değil canım!" diyerek aramaya devam etmişler. Geçtik Nişantaşı, Levent, Emirgân''ı; İstinye tepelerindeki evler bile yedi sekiz bin liradan aşağı değil. Müthiş bir hayal kırıklığı yaşamışlar.

                Üfleyip püflerken oğlum, "Fedakârlık bana düşer!" demiş ve önerisini açıklamış:

                "Evi senin hastaneye yakın bir yerden kiralayalım. Bir de krediyle modeli düşük, temiz bir araba alırız. Ben gider gelirim."

                Bu fikir onları tekrar coşturmuş. Samatya''daki, Kocamustafapaşa''daki, Haseki''deki evleri araştırmışlar bu defa… Bütçelerini gözden geçirip en yüksek fiyat olarak 5000 TL sınırı koymuşlar. Güvenlik için de 2, 3 ve 4. kat sınırı getirmişler. Arama butonuna basmışlar ve elektrik çarpmış gibi olmuşlar çünkü karşılarına "Arama filtrelerinize uygun ilan bulunamadı" yazısı çıkmış. Kira tabanını 6000 TL''ye çıkarmışlar. Karşılarına iki ev çıkmış sadece. Birisi 5999 TL, diğeri 5500 TL. Emlakçıyla randevulaşıp gitmişler. Evler elli, altmış yıllık. Sokağa bakmışlar, çevreye bakmışlar. Tabelaları, dolaşanları incelemişler. Sanki Afrika ya da Orta Doğu…

                Morallerini bozmamışlar. Kapıya ekstra güvenlik önlemi yaptırırız. Bir de arabaya bakalım demişler. Yine aynı siteden beş yaşında, Türkiye''de üretilen bir marka belirleyip aynı sitede arama butonuna basmışlar. 2017, 2018 model arabaların fiyatları 150 bin-300 bin TL arası. Hemen kredi araştırmasına girmişler. Kredi hesaplaması yapan sitelerin birinde 150 bin TL kredi için ne gerekiyor bakmışlar. Gözleri fal taşı gibi açılmış. 18 ay kredi için aylık ödeme, 10 bin TL''nin üstünde… Yakıt parasını, kaskoyu, sigortayı, telefonu, interneti, kirayı hesap etmişler. Yeme-içme, giyme, ısınma vb giderleri hariç maaşları yetmiyor bile…

                Anadolu tabiriyle eşekten düşmüşe dönmüşler. Epeyce düşündükten sonra ailelerini aramaya karar vermişler. Bu karar sonrası oğlum beni aradı ve dedi ki:

                "Biz evlilik tarihini ertelemeye karar verdik. Almanca çalışacağız."

                                                                                              ***

                "O da ne demekmiş?" diye sordum arkadaşıma. "Ben de aynı soruyu ona sordum" diye cevap verdi. Sonra olanları bana anlattı. Aldıkları kararı da… Almanya''ya gideceklermiş. Arkadaşlarından giden çokmuş, gitmek için Almanca çalışan da… Orada çok üst düzey olmayan bir dil sınavı yapılıyormuş ve doktor olarak çalışabiliyorlarmış."

                "Aileler olarak siz de destekleseydiniz, ev almayı düşünseydiniz."

                "Güldürme insanı sevgili meslektaşım! Onu düşünmedik sanma… Bunun için ben dünürümü aradım. ''Destek olalım, hem devlet büyüklerimiz ucuza kredi açıklaması yapmış.'' dedim. Başladık araştırmaya… Elli yıllık evler 1 milyon 500 bin TL. Hadi 500 bin TL elimizdekini avucumuzdakini satıp iki dünür biz destek olalım. 1 milyon TL kredinin 10 sene vadeli aylık ödemesi 16 bin TL''den fazla. Bunu nasıl ödesin çocuklar?"

                Arkadaşımı rahatlatma konusunda öyle aciz kaldım ki anlatamam. Biliyorum ki arkadaşımın yüreği bu devletin imkânlarıyla okuyan çocuğunu başka bir ülkenin (ç)almasına razı değil ama gerçekler insanın yüzüne şamar gibi iniyor. Ancak şunu diyebildim arkadaşıma:

                "Çocuklar en iyisini düşünmüş, bırak gönül rahatlığıyla Almanca çalışsınlar."

               

 

 

Yazarlar Haberleri