FİLİZ KIRAL/ GÜNBOYU
Prof. Dr. Şener Cihan, yumurtalık kanseri hakkında açıklamalarda bulundu.
Over kanseri olarak da bilinen yumurtalık kanserinin yumurtalık dokusunda bulunan hücrelerin kontrolsüzce büyümeleri ve çoğalmaları sonucu oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Cihan, “Üreme ile ilgili hücrelerden kaynaklanan kanserlerin erkeklerdeki karşılığını testis kanseri olarak kabul edebiliriz.
Yumurtalıklar, kadınlarda üremeden sorumludur ve yaşa bağlı olarak çalışma aktiviteleri salgıladıkları hormonlar değişebilir. Yumurtalık (over) farklı hormonlar salgılayan farklı hücrelerden oluşmuştur. Ancak en sık görülen yumurtalık kanseri, daha ileri yaşlarda görülen epitel denen döşeyici hücrelerden oluşur. Genç yaşlardaki over kanserleri genelde üreme hücrelerinden kaynaklanıp farklılık gösterebilmektedir. Yaşam boyu over kanserine yakalanma riski 100 kadında 1.5 kişi olarak hesaplanmıştır. Erken dönemde teşhis edildiğinde yüzde 80-90 oranında 5 yıllık sağ kalım elde edilebilirken, geç kalınmış teşhislerde bu oran, yüzde 30’lara kadar düşebilmektedir” diye konuştu.
Prof. Dr. Cihan, diğer nedenleri ise şu şekilde sıraladı:
“İlerleyen yaş,
İdeal kilonun üzerinde bulunmak,
Geç doğum yapmış olmak veya doğum yapmamış olmak,
Menopoz sonrası hormon terapisi almış olmak,
Ailesinde meme ya da yumurtalık (over) kanseri öyküsü bulunması, genetik yatkınlık
Yumurtlamayı artırıcı ilaç kullanımı, kısırlık tedavisi görmek,
Meme kanseri geçirmiş olmak,
Sigara kullanmak.”
“Kasıklarda şişkinlik ve ağrı belirtiler arasında”
Yumurtalık kanserine özgü bir belirti olmadığının altını çizen Prof. Dr. Cihan, “Çoğu semptomlar sindirim sistemi şikâyetleri ile karışabilir. Bu nedenle teşhiste genelde geç kalınmaktadır ve erken teşhis oranı yüzde 20’dir. Yumurtalık kanseri belirtilerinin geç ortaya çıkmasının nedeni, tümörlü dokunun karın boşluğu içinde büyümesi ve uzun süre hastayı rahatsız etmemesidir. Ancak yine de karın iç bölgesinde basınç artışına bağlı yaygın şikâyetler görülebilir” dedi.
Prof. Dr. Cihan, yumurtalık kanserinin en yaygın belirtilerini şu şekilde sıraladı:
“Karın iç basıncında artmaya bağlı olarak şişkinlik hissi,
Kasıklarda şişkinlik ya da ağrı,
Halsizlik, yorgun hissetme,
Gaz ve sindirim sorunları,
Mide bulantısı,
Tuvalet alışkanlıklarında yaşanan değişiklikler; uzun süreli kabızlık ya da sık idrara çıkma,
İştahsızlık, açlığa rağmen tokluk hissi,
Periyodik kanamalardan farklı olarak kanama yaşanması,
Hormon düzensizliklerine bağlı; adet günlerinde sarkma, tüylenme ya da saç dökülmeleri,
Planlanmamış kilo kaybı,
Bel ağrısı.”
“Ultrason, tomografi ve MR ile tanı koyulabilir”
Yumurtalık kanserini teşhis etmenin tek bir yönteminin olmadığından bahseden Prof. Dr. Cihan, “Hastaların bir bölümünde tanı, başka nedenler ile yapılan araştırma ve ameliyatlar sırasında konulur. Karnın alt bölgesi ile ilgili şikâyetleri olan hastaların mutlaka kadın hastalıkları uzmanı tarafından muayene edilmesi gerekmektedir. Basit bir muayene tekniği olan ultrasonografi ile genelde kistik yapılar şeklinde görülür. Ancak her kistin kanser olmadığı da unutulmamalıdır. Üreme çağında kistlere daha fazla rastlanmaktadır. Ultrasonografi dışında tomografi ve MR da kullanılan diğer tetkiklerdir. Ayrıca kanda tümör belirteci denilen bazı maddelerin araştırılması da yardımcı tanı yöntemi olarak kullanılır. En çok yükselen belirteçler CEA ve CA 125 olarak adlandırılır. Ancak bu belirteçlerin normal olması kanser olmadığını kesinleştirmediği gibi her yükseklik de kanser anlamına gelmemektedir. Yumurtalık kanserleri erken dönemde bulgu vermediklerinden, özellikle menopoz sonrası yıllık jinekolojik muayene ve kasık ultrasonografisi, hastalığın erken tanısını sağlayabilir. Bu çerçevede menopoz sonrası kontroller önemlidir. Çünkü yumurtalık kanserlerinin yüzde 75’i menopoz sonrası dönemde görülmektedir” ifadelerini kullandı.
“Erken teşhisin önemi”
Tüm kanser türlerinde olduğu gibi yumurtalık kanserinde de erken teşhisin tedavinin seyrini ve başarı oranını etkileyen önemli bir faktör olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cihan, “Yumurtalık kanseri erken evrelerinde, tipik belirtiler vermeyeceğinden, düzenli olarak hekim kontrolüne gidilmesi büyük önem taşımaktadır. Yumurtalıkların sağlığı yalnızca üreme döneminde değil, menopoz döneminde de rutin olarak kontrol edilmelidir. Menopoza girmiş olmak yani doğurganlığın bitmiş olması yumurtalıkların tamamen işlevsiz kaldığı anlamına gelmez. Yumurtalık kanserleri büyük oranda menopoz dönemlerinde fark edilirler. Dolayısıyla, yalnızca üreme dönemlerinde değil, her yaşta yumurtalıkların sağlığı önemsenmelidir. Yumurtalık kanseri tedavi edilebilir ancak aynı zamanda ölümcül bir hastalıktır. Erken teşhisiyle tedavide başarı oranı yükselir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.