Bana göre kutsal kitaplar gönderildikleri coğrafyanın ya da kavmin tarihsel ya da sosyolojik hususiyetlerine göre gönderilmiştir. Eski Ahit "öldürmeyeceksin" derken, geçmişi peygamberler öldürmeye namzet geleceği cadde cadde, mabet mabet ölüm kusan bir kavmin genetiğini "suyolunda" uyarıyordu. Ya da İncil'e öbür yanağını dön derken her şeyden önce ruhbanlık zindanında kendi nefsine bile merhameti olmayacak bir teolojiyi tedip ediyordu. Kur'an "oku" diye nüzule başlarken okumayı hayatın bütün üniteleri içinde en sona saklayan bir ümmetin başına tokmak gibi "akıl etmek" fiilini onlarca yüzlerce kez vuruyordu, "belki düşünür ibret alırlar.." diye. Ama kimi taş kalpli yaratılan topluluklar içerisinde taş sıfatı, taş olup kafalara oturmuş da asırlardır kalkmıyordu. Tembelliği her inenden bir uydurulan çıkaran kafa yine boş durmuyordu.
Rahmet sözleri kesilince Necit çöllerinin rüzgarları kumları sufyanca nağmeler söylemeye teşne kendi adet ve yaşayışlarını din diye yutturunca her "ezen" adetinin gereğini oradan buradan toplama kaidelerle tahkim ediyordu. Hem de başkalarının cehaletini boynuna takma onuruyla...
Bana bütün bu mukayese ve muhakemelerimi yaptıran aslında bir anlamda hatırlatan farklı uzamsallıklar içerisinde farklı dünyaların belki de bana ve bu satırın okurlarına da müphem gelecek karakterleri inşa eden sevgili Esra TOK'un Mazi romanından sonra aynı semantik bağlamda ortaya koyduğu son kitabı "Günahkâr" oldu. Yukarıda bahsini ettiğim bir uzamda törelerin yönettiği kılan hayatını bu nehir romanın başı olduğunu düşündüğüm bu kitapta da ele almış. Kitabın başkahramanı Sancar Kahraman'ı sadece kendilerince suçlu addettikleri anne baba üzerinden yargılayan bir zihniyet ait olduklarını iddia ettikleri dinin Tanrısının değil adeta Mekkeli müşriklerin taştan tahtadan tanrılarının içine ruh üflenip modern zamanlarda canlanmış bir başka tabirle ete kemiğe bürünmüş tanrıcıklarının zihniyetiydi. Romanın sonuna doğru her satırında kafamda şu ayet döndü durdu:
Eğer nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, Allah size muhtaç olmayacak bir Gani'dir. O, kulları için inkâr ve nankörlüğe razı olmaz. Eğer şükrederseniz bunu sizin için rızasına uygun bulur. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, işlemiş olduklarınızı haber verecektir. O, göğüslerin saklamakta olduklarını çok iyi bilir.(39/7)
Sevgilerimle...