Raporu kaleme alan heyette, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, genel başkan yardımcıları Seyit Torun, Ali Öztunç, Ahmet Akın, Grup Başkanvekili Özgür Özel yer aldı.
Raporda, depremin ikinci gününden itibaren 8 genel başkan yardımcısı ve 91 milletvekilinin bölgeye gittiği, İzmir il ve ilçe yöneticileri ve belediye başkanları ile birlikte incelemelerde bulunduğu kaydedildi. Raporda, Kandilli’nin depremin büyüklüğünü 6,9 olarak açıkladığı, 53’ü 4’ün üzerinde olmak üzere 1875 artçı deprem yaşandığı belirtildi.
ÇÜRÜK RAPORU VAR
Raporda, yıkılan binalarla ilgili şu tespitler yapıldı:
- * Rıza Bey Apartmanı Hakkındaki Rapor: Bayraklı Belediyesi Deprem Etüt Merkezi tarafından düzenlenen 25 Nisan 2012 tarihli rapora göre, depremde yıkılan Rıza bey Apartmanı için zemin+8 kat olarak 1993 yılında ruhsat verilmiş, bina 1975 tarihli deprem yönetmeliğine göre inşa edilmiştir. Söz konusu raporda, sıklaştırma bölgelerinde sıklaştırma olmadığı, zemin katta dükkanlar ve ağır çıkmalar olduğu, bu ağır çıkmaların bina için risk teşkil ettiği, 2005 yılındaki deprem sonrasında kolon giriş bağlantı noktalarında oluşan çatlakların epoksiyle tamir edildiği, merdiven boşluğunda tesisattan kaynaklanan rutubetlenme olduğu, beton sınıfı C15 ile C17 arasındaki seviyede olduğu, beton kalitesinin düşük olduğu, düz demir kullanıldığı, etriye aralıklarının düzensiz ve kolon kiriş bağlantılarında etriye sıklaştırılmasının yapılmamasının deprem riski açısından önemli olduğu tespit edilmiştir.
- Raporda, binanın temel alanının bulunduğu bölgede zemin etüdü yapılması gerektiği, zeminsel sıkıntı varsa bu sıkıntının ortadan kaldırılması gerektiği, zemin etüt raporu hazırlandıktan sonra 2007 deprem yönetmeliğine göre performans analizinin yapılmasının bina için iyi olacağı, bu sebeple, gerekli ortak kararın alınması halinde Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Uygulama Merkezi ile irtibata geçerek zemin etüdü ile beraber performans analizi yaptırılması önerilmiştir.
- *Doğanlar Apartmanı Hakkındaki Rapor: Bayraklı Belediyesi Deprem Etüt Merkezi tarafından düzenlenen 27 Şubat 2018 tarihli raporda, 1990 yılında 1975 tarihli deprem yönetmeliğine göre inşa edilen binada, depremler ve zemindeki sıvılaşmadan kaynaklı olarak zemin kattaki dükkanlarda kapı sıkışması ve deformasyon olduğu; dükkan zeminlerinde bombeleşmeler, birinci kat balkonlarında gözle görülecek seviyede sehim, ayrılma ve deformasyon, iki bina arasındaki deprem dilatasyon derzinde deformasyon, kopma, dökülmeler, dış cephede sıva çatlağı ve dökülmeler olduğu tespit edilmiştir. Raporda, yapı güvenliğinin tehlikede olduğunun düşünüldüğü bina için, 2007 deprem yönetmeliğine göre belirlenen risklerin yapı açısından tehlikeli bir durum olup olmadığının tespiti için performans analizinin ve zemin etüt çalışmasının yapılması, 6306 sayılı kanun gereği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetki verdiği kurum ve kuruluşlar aracılığıyla binan risk tespitinin yaptırılması ve gerekli tedbirlerin alınması tavsiyesinde bulunulmuştur.
DENETLENMESİ ZORUNLU
Raporda, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un Rıza Bey ve Doğanlar Apartmanlarına ilişkin herhangi bir riskli bina başvurusu yapılmadığı için, binaya ilişkin riskli bina şerhi olmadığından söz ettiği anımsatıldı. Bu binalara ilişkin çalışmanın 3194 sayılı İmar kanununa göre değil, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanuna göre denetlenmesi gerektiği kaydedildi.
Raporda, Cumhurbaşkanı’nın zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan alanı riskli alan olarak ilan etme yetkisi bulunduğu kaydedildi. Mevzuatın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bu alanda, başvuru beklemeden re’sen çalışmalar yürütme yetkisi verdiği belirtildi.
Raporda, Rıza Bey, Doğanlar ve Karagül Apartmanları hakkında Bayraklı Belediyesi Deprem Etüt Merkezi tarafından hazırlanan raporlarda, bu binaların çürük oldukları, güçlendirilmeleri gerektiği yönünde görüş bildirildiği, zemin yapısındaki sorunlara işaret edildiği kaydedildi. Raporda, şöyle denildi:
“Bu binaların riski yapı statüsüne kavuşabilmeleri için illa ki yurttaşlar tarafından bir başvuru yapılmasını beklemek ihmalleri ortaya koymaktadır. Uygulamada, yapı denetimin özelleştirilmiş olması da denetimsizliğin boyutunu arttırmaktadır. Son yıllarda sık sık deprem yaşayan İzmir’de, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca re’sen araştırma yapılmamış olması, önleyici tedbirlere başvurulmaması ihmaldir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve Belediyeler, riskli alan, riskli yapı gibi kavramları, kentsel dönüşüm projelerine bir yasal kılıf gibi kullanmakta, bu konuda yeterli teknik raporlar hazırlamadan işlemler tesis edebilmektedir. Böylelikle, afet riski altında olmayan kırsal ve kentsel alanlar da kentsel dönüşüm uygulama alanları haline dönüştürülmektedir.”
İMAR BARIŞI'NDAN EN FAZA FAYDALANAN İKİNCİ ŞEHİR
Raporda, İzmir’de 672 bin 211 bağımsız birimin imar barışından faydalandığı, imar barışından en fazla faydalanan 5 kentin sırasıyla İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Muğla olduğu ifade edildi. “İmar barışından İstanbul’da 1 milyon 87 bin 963 bağımsız birim, İzmir’de 672 bin 211 bağımsız birim, Ankara’da 361 bin 85 bağımsız birim, Antalya’da 349 bin 375 bağımsız birim, Muğla’da 303 bin 249 bağımsız birim faydalanmıştır” denildi.
Raporda, imar barışı kapsamında yapı kayıt belgesi verilen yapılarda, afete karşı dayanıklı olmadığı konusunda bir inceleme yapılmadığı, imar barışından faydalanan yapı sahibinin beyanları esas alınarak kayıt altına alma işlemi yapıldığı vurgulandı.
Raporda, İzmir depremi sonrasında kurtarma ekipleriyle ilgili sorunların da ortaya çıktığı, ekiplerin temel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda sorunlar yaşandığı vurgulandı.
Raporun sonuç bölümünde çözüm önerileri şöyle sıralandı:
1.) Fay Kanunu Teklifi bir an önce kanunlaştırılmalıdır.
2.) Bağımsız bir deprem kurulu oluşturulmalıdır.
3.) Toplanan deprem vergileri depremin zararlarını azaltacak tedbirler ve deprem sonrasındaki normale dönüş ile rehabilitasyon çalışmaları için harcanmalıdır.
4. ) Öntedbirlilik ilkesi gereğince, Afet Riskini Azaltma politikaları belirlenmeli, imar uygulamaları gibi öncelikli uygulamalarda Afet Riskini Azaltma politikalarına göre hareket edilmelidir.
5.) Büyükşehir Belediyeleri bünyesinde Deprem ve Aşırı Doğa Olayları ile Mücadele Daire Başkanlıkları, İl ve İlçe belediyeleri bünyesinde Deprem ve Aşırı Doğa Olayları İle Mücadele Müdürlükleri kurulmalıdır. Bu birimler tarafından deprem çalıştayları yapılmalıdır.
6.) Afetlere karşı dayanıksız yapı stokunun iyileştirilmesi ve kentsel dönüşüm uygulamaları yapılırken, soylulaştırma, zorla tahliye, mülkiyet hakkı ihlali, borçlandırma gibi davranışlardan kaçınılmalı; yurttaşların sağlık ve konut haklarını tesis edecek adil uygulamalar geliştirilmelidir.
7.) Afet riski tespitlerinin bilimsel ve objektif verilere göre hazırlanan raporlarla yapılması; bu raporların neticelerine göre iyileştirme ya da kentsel dönüşüm uygulamalarının yapılıp yapılmamasına karar verilmelidir. Bu kapsamda fay hattı üzerindeki tüm yerleşim birimlerinde bulunan yapı stokunun risk analizi bir an evvel yapılmalıdır.
8.) Kamusal müşterek alanlar, afet durumlarında kullanılabilecek mekanlar olarak kurgulanmalıdır. Arama-kurtarma, ilkyardım ve diğer temel ihtiyaç malzemelerinin bulunduğu üniteleri taşıması gereken, yurttaşların kolayca erişebileceği konuma sahip toplama alanlarının sayıları arttırılmalıdır.
9.) Arama kurtarma ekiplerinin personel sayıları arttırılmalı, afetle mücadele sırasındaki temel ihtiyaçlarını gidermeye yönelik koşullar iyileştirilmelidir.
10.) İzmir Seferihisar Merkezli deprem nedeniyle oluşan mağduriyetlerin giderilmesi zarar gören yerleşim alanları ve yurttaşlara herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit hizmet sunulmalı, mağduriyetleri oranında eşit koşullarda kamu hizmetlerinden yararlandırılmaları sağlanmalıdır.
11.) Deprem sonrasında evleri “oturulmaz” hale gelen mülkiyet sahibi ve kiracı yurttaşlara barınma imkânları sunulmalı; zararları tazmin edilmeli, eşya ve kira yardımı yapılmalıdır.