CHP’li Başevirgen, gelinen noktada üreticinin malına verilen fiyatların düşüklüğünden, tüketicinin ise raflardaki fiyatların yüksekliğinden yakındığını söyleyerek “Öyle ki vatandaşlar, ‘elimize geçen ücretlerle çocuklarımızın süt ve süt ürünlerini yeterince tüketmelerini sağlamamız mümkün değil, diyor. Koskoca hayvancılık sektörünün sürdürülebilir olmaktan çıktığına üzülerek şahit oluyoruz.” dedi.
Öte yandan sektörün ana paydaşlarından olan yem sanayisinin de girdi maliyetleri ve işletme giderlerinden muzdarip olduğunu ifade eden Başevirgen, “Nasıl şikayet etmesinler? Üretilen konsantre yemin içerisinde yer alan tuz ve mermer tozu dışındaki çoğu şey ithal ediliyor. Yemin ana maddeleri olan, arpa ve mısırın ithalat fiyatları liman teslim arpa 450 dolar, mısır 375 dolar civarında. İşçilik, enerji, yem katkı maddeleri ve nakliye giderleri katlanarak artmakta.” dedi.
“ELİMİZDE FAZLADAN MÜDAHALE ARACI YOK”
Sektörde oluşan sıkıntılara karşılık piyasayı düzenlemekle görevli Toprak Mahsulleri Ofisi’nin ise tek çareyi ithalat yapmakta gördüğünü söyleyen Bekir Başevirgen, “Bu amaçla ortalama 5.000 liraya mal ettiği ithal arpanın tonunu 2.500 lira, mısırın tonunu ise 3.000 liradan sanayiciye vererek fiyatları tutmaya çalışıyor. Tabi bunun sonucunda vatandaşlarımızın vergilerinden kesilen milyarca lira görev zararını ödemek bizlere kalıyor.
Oluşan milyarlarca lira görev zararına rağmen yem fiyatlarındaki artış yine de durdurulamıyor. Çünkü TMO piyasanın ihtiyacının ancak 1/3’ünü karşılayabilmekte ve geriye kalan 2/3’lük kısım ise yüksek fiyatlarla temin edilebilmekte. Unutulmasın ki TMO’ nun kaynakları sınırlı ve tükenme noktasına gelmiş durumda. Henüz 2022 yılı hasat mevsimi başlamamışken TMO’nun piyasaya müdahale araçlarını tüketmesi sektörde derin endişe uyandırıyor. Şayet paramızdaki değer kaybı ve arzda yaşanan yetersizlikler aynı şekilde devam ederse arpa, buğday ve mısır içerikli ne kadar ürün varsa hepsinin fiyatları daha da artacak ve elimizde fazladan müdahale aracı yok.” dedi.
“YETERSİZLİKLER YAŞANILMASI KAÇINILMAZ"
Bekir Başevirgen, umutların Mayıs ayı itibariyle Çukurova’da arpa ve buğday hasatlarının başlaması ve rekoltenin yüksek olmasına kaldığını söyleyerek, “Buradan gelecek ürün piyasayı bir süreliğine rahatlatabilir. Fakat oradaki rekolte miktarı ve fiyatlandırma nasıl olacak henüz belli değil. Diğer taraftan geçen yıl yaşadığımız kuraklık sıkıntısı aynı şekilde devam ediyor. Güneydoğu Anadolu Bölgemizde maalesef bu sene de kuraklık söz konusu. Şayet bu olumsuzluk devam ederse arzda yetersizlikler yaşanılması kaçınılmaz.” diye konuştu.
“YEGANE OLUMLU GELİŞME EKİM ALANLARINDAKİ ARTIŞ"
Tüm bunlar yetmezmiş gibi Rusya-Ukrayna savaşının da devam edecek gibi göründüğünü, arpa ve mısır ithalatının da oldukça sıkıntılı bir sürece gireceğini söyleyen Tarım Komisyonu Üyesi Başevirgen “Bu yıl için beklenen yegane olumlu gelişme ise arpa ekiliş alanlarında geçen yıla göre artış olmasıdır. Şayet ekiliş alanlarında oluşan bu artış arza da yansırsa, arpadan kaynaklı yem fiyat artışını frenleme şansımız olabilir. Ama mısır, buğday, küspe ve kaba yem fiyatlarındaki artışı durduramadığımız sürece bunun da etkisi fazla olmayacaktır.“ dedi.
“ÜRETİCİ FAYDALANAMIYOR"
Başevirgen yetiştirici maliyetlerindeki artışın geçen yıla göre %300’ün üstünde olduğunu söyleyerek “Geçen sene 80 lira civarında olan hayvan yeminin 50 kg’lık çuvalı ortalama 300 lira. Kaba yem kaynakları olarak kullanılan saman 2 lira, mısır silajı 1,5 kuruş, yonca 3 lira civarında. Maliyetler katlanarak artmışken ellerine geçen paradan kimse memnun değil. Ulusal Süt Konseyi, çiğ süt referans fiyatını litre başına 5 lira 70 kuruş, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilen destekleme primi ise litre başına 1 lira olarak belirlendi ancak üreticilerin çoğu bu fiyatların da altında bedellerle sütünü satıyor.
Yapılan bu düzenlemeyle birlikte süt/yem paritesi destek primi dahil 1,11 (6,7 lira/6,0 lira) seviyesine ancak çıkarılabilmiş. Destek priminden faydalanamayan üreticilerimiz sütünü maksimum 5,7 liradan satabilmektedir ki bu fiyatın karşılığı parite ise 0,95 olarak gerçekleşmektedir. Yani üretici bırakın kar etmeyi maliyetlerini bile karşılayamamaktadır. Zaten üreticiye vaat edilen 1 liralık destekten birçok üreticimiz ya hiç faydalanamamakta ya da aylar sonra alabilmekte. Geçen sene Ekim- Kasım ayına ait destek primlerinin hala ödenmediği ifade edilmekte.” dedi.
"SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ EN AZ YÜZDE 40 ZAMLANACAK"
Geçen sene 6-7 lira civarında olan ambalajlı 1 litre pastörize sütün bugün ortalama 14 liraya tüketildiğini ve önlem alınmaz ise yaz aylarında 1 litre pastörize sütün 20 liranın üstünde fiyatlarla tüketileceğini ifade eden Başevirgen, “Buna bağlı olarak yoğurt, peynir ve tereyağı gibi süt ürünlerini de yaklaşık %40 oranında zamlı tüketeceğiz. Bu nedenle Bakanlık zaman kaybetmeden ve işin tüketici ayağını da unutmadan süt piyasasını yeniden düzenlemelidir. Aksi halde üretimden vazgeçen ineklerini kesime gönderen yetiştiricilerimizin sayısındaki artışa engel olamayız. Bu durum yem, et ve süt sektöründe telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğuracaktır. Bu kötü tabloyu ortadan kaldırmak için iktidar, zaman kaybetmeden:
-Süt/ yem paritesini destek primi hariç asgari 1,2 seviyesine çekmeli. Yani yemin kilosu 6 lirada sabitlenebilecekse 1 litre çiğ sütün fiyatı 7,2 lira yapmalıdır.
-1 Mart 2022 tarihinden geçerli olan 1 liralık destek primi, şimdiye kadar ödenmemiş geçmiş dönemleri de kapsamalıdır. (Örneğin, Ekim 2021). Verilecek desteğin tüm yetiştiricileri kapsayacak şekilde kolaylaştırılması sağlanmalıdır.
-TMO tarafından sanayiciye verilen sübvansiyonlu arpa, buğday ve mısır uygulaması kaldırılmalı ve bu ödeneğin yem desteği olarak direk yetiştiriciye verilmesini sağlanmalıdır.
-Kaba yem kaynaklarının artırılması için yem bitkisi ekimi yapanlara ilave destekler vermelidir.
-Damızlık hayvancılık destekleri sadeleştirilmeli ve destek miktarını artırılmalıdır.
-Yetiştiricilerimizin akaryakıt, elektrik, su, işçilik ve nakliye gibi işletme giderlerini ayrıca sübvanse etmelidir.” dedi.