Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, "14 şanslı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bir ayda aldığı ücretlerin toplamı" diyerek yazısında çift maaş alan kamu çalışanlarının ortak özelliklerini bahsetti.
Zeyrek, "Özel sektör şirketlerinde çalışsalardı 'Allah daha çok versin, kazançları bol olsun' der geçerdim. Ancak hepsi kamu çalışanı." tepkisini dile getirdi.
Zeyrek'in bugünkü yazısı şöyle:
Yazıyla 1 milyon 5 bin 46 Türk Lirası (altı sıfır atılmadan önceki eski parayla 1 trilyon 5 milyar 46 milyon lira).
Bu rakam, aynı zamanda kamu çalışanı olan, kritik köşeleri tutan 14 şanslı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bir ayda aldığı ücretlerin toplamı.
Bir yılda 12 milyon 60 bin 552 Türk Lirası ediyor.
(Bu rakamı, bir dedektif gibi bu işin peşine düşüp, belgeleri, bordroları toplayan CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın açıkladığını da not düşmem gerekiyor.)
Bu rakamın içinde, masraf hesapladığınızda önemli bir yekun tutan makam arabalarının, lojmanların, ödeneklerin, hediyelerin olmadığını da vurgulamak zorundayım.
Bir nevi beleş bir hayat.
Bu yüzden yazının kalanında kendileri için sadece “şanslı” ifadesini kullanacağım.
Zira o ücretleri, arabaları, lojmanları kimsede olmayan vasıfları sayesinde değil, iktidara çok yakın olacak, Cumhurbaşkanı tarafından atanacak kadar “şanslı” olmalarına bağlıyorum.
"14 ŞANSLININ BİR AYDA ALDIĞI ÜCRET..."
Rakamın ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlayabilmeniz için şu örneği verebilirim:
Türkiye'de asgari ücret net 2 bin 825 lira 9 kuruş.
O 14 “şanslı”nın bir ayda aldığı ücreti asgari ücrete böldüğümüzde ne çıkıyor biliyor musunuz?
355,6.
Yani o 14 “şanslı”, “355 buçuk asgari ücretli” kadar kazanıyor.
Ortalamasını alsak bir “şanslı”ya “25 asgari ücretli” denk düşüyor.
Hele Kuveyt Türk ve Vakıf Katılım'da yönetici olan iki “şanslı” var ki ayda tam 176 biner lira kazanıyor.
Yani Kuveyt Türk'te ya da Vakıf Katılım'da bir tarafa asgari ücretle çalışan 62 güvenlikçinin, aşçının, çaycının maaşını yığsanız, diğer tarafa yönetim kurulundaki o “şanslı”nın maaşını, “şanslı”nın maaşı daha çok yer kaplıyor.
"HEPSİ KAMU ÇALIŞANI"
(İşini hakkıyla yapan, devletten nemalanmayan) Özel sektör şirketlerinde çalışsalardı “Allah daha çok versin, kazançları bol olsun” der geçerdim.
Ancak hepsi kamu çalışanı.
Tıpkı 12 saat nöbet tutan 20 yıllık polis, 1,5 yıldır salgın nöbetlerinden evine dahi gidemeyen 20 yıllık hemşire, bütün gün ayakta çocuklarımızın sorunlarıyla boğuşan, gürültüsünü çeken 25 yıllık öğretmen gibi…
O polis 6 bin TL, o öğretmen 5 bin TL, o hemşire 3 bin 500 TL alırken o şanslı 176 bin lira alıyorsa burada bir “eşitsizlik”, “adaletsizlik” yok mudur?
O öğretmene, o polise, o hemşireye günah değil midir?
ORTAK ÖZELLİKLERİ
14 şanslının ortak özelliği “muhafazakar-dindar” AK Parti iktidarının bürokratları olmaları. Büyük ihtimalle bütün “şanslı”lar kendilerini herkesten çok “muhafazakar-dindar-müslüman” görüyordur.
O halde herkesten fazla sahip olduklarını ve muhafaza ettiklerini iddia ettikleri İslami değerlerin, birbirinin derdiyle dertlenmeyeni hakiki mümin saymadığını da “komşusu açken tok geceleyen mümin değildir” hadisini de bizden daha iyi biliyorlardır.
Benim böyle durumları anlatmak için çok önemsediğim, sosyolojik bir tespit içeren bir atasözü var:
“Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.”
Hayat pahalılığının esiri olmuş, faturalarını dahi ödemekte zorlanan insanlar pazar yerlerinden atılmış sebze-meyveleri toplarken, 11 milyon insan işsizlik cenderesinde kıvranırken, esnaf belini dahi doğrultamazken, iktidarın 62 asgari ücretli gücündeki “şanslı” bürokratları ceplerini doldurmaya bakıyorsa ve iktidar da bunu teşvik ediyorsa o iktidar da bu ülke de iflah olmaz!