Cilt yüzeyindeki ölü hücreleri -ve dolayısıyla leke, kırışıklık, akne gibi durumları da- ciltten uzaklaştırırken, alttan yeni ve sağlıklı hücrelerin gelmesini ve çok daha dolgun, pürüzsüz ve güzel bir cilt ortaya çıkmasını da hızlandırmış oluyor.
Cilt hücrelerinin yenilenmesini (proliferasyon) hızlandırarak çok sayıda fayda sağladığı klinik çalışmalarla kanıtlanmış olan retinol;
- Kolajen ve elastin sentezini artırıyor, ince çizgi ve kırışıklıklarıngörünümünü azaltıyor,
- Ciltteki koyu renkli lekeleri aydınlatarak, cildin rengini, tonunu ve dokusunu iyileştiriyor,
- İlk etapta soyduğu cilt dokusunun belli bir süre sonra yenilenerek iyileşmesi sonucu trans epidermal water loss (cilt yüzeyinden nem kaçışı) azalıyor böylece cilt, nemini daha etkili koruyabiliyor,
- Cilt yüzeyinde akneye neden olabilecek ölü hücre birikimini engellediği için, gözeneklerin belirgin hale gelmesini engelliyor ve etkili bir akne karşıtı içerik olarak görev alıyor,
- Önceden hasar görmüş problemli cilt dokusunun atılmasına olanak sağladığı için geçmiş akne vb izleri silerek pürüzsüz bir cilt ortaya çıkartıyor.
- Kısaca deri değiştirmemize yardımcı retinolün belli türevleri ve düşük dozları kozmetik ürünlerde yer alırken, üst familyası olan retinoidlerin daha hızlı etki eden daha yoğun formlarına çoğunlukla dermatologlar tarafından reçete edilen ilaçlardan ulaşmak mümkün.
Retinol, kollajen üretimini uyardığı ve ciltte hücre döngüsünü artırarak çalıştığı için anti-aging etki gösteriyor. Cildin yapı taşı olan ve ona gençliğini ve dolgunluğunu veren kollajen üretimi yavaşlamaya geçtiğinde, retinolü devreye sokabilir ve kollajen ve elastin üretimini tetikleyerek daha genç bir cilt yaratmasını destekleyebilirsiniz.
Uzun vadede cilt bariyerini güçlendirdiği için de Trans Epidermal Water Loss dediğimiz nem kaçışını engelliyor ve dolaylı bir yaşlanma karşıtı etki de sunmuş oluyor.
Sağladığı başka bir dolaylı etki de; cilt üzerindeki ölü hücreleri uzaklaştırdığımızda, sürdüğümüz nemlendirici ve serumların çok daha etkili nüfuz etmesini sağlayarak daha hızlı verim alabiliyorsunuz.
Cilt yüzeyinde biriken ölü hücrelerin, sebumla birleşerek siyah ve beyaz noktalara neden olduğunu biliyoruz. Bu duruma bir de akneye neden olan p bakterisi eklendiğinde beraberinde sivilceleri oluşturuyor, devamında da sivilce iz ve lekelerini bırakıyor. Retinolün hücre yenileme özelliği sayesinde ölü hücreleri ciltten uzaklaştırması, gözenekleri temiz tutuyor ve akne oluşumunu engelliyor. Anti enflamatuvar etkisi mevcut aknelerin iyileşmesini hızlandırmaya ve yeni akne oluşmasını engellemeye yardımcı oluyor.
Güneş hasarıyla oluşan veya akneden geriye kalan lekeleri soyarak ciltten uzaklaştırabilir, yeni ve sağlıklı hücre oluşumunu hızlandırarak da lekesiz, berrak ve eşit bir cilt tonuna sahip olmanızı amaçlıyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta alttan yeni gelen hücreleri, özellikle, yeniden güneş hasarına maruz bırakmayacak önlemleri almaktır. Çünkü retinol, cilt yüzeyindeki ölü hücreleri ciltten uzaklaştırdığı için bir nevi bariyer görevini de azaltmış oluyor. Bu nedenle uzmanlar, retinolün özellikle yazın UVB’nin daha dik olduğu dönemlerde kullanılmasını önermiyor. Kışın ise UVA hasarına karşı, tercihen gece uygulanmasını ve gündüz ise cildi korumak için mutlaka bir güneş koruyucu uygulanmasını öneriyor.
Retinolü ilk defa kullanacaksanız en düşük ve hassas formunu tercih etmeli ve mercimek tanesi kadar ürünü göz ve ağız çevrenize mümkün olduğunca yaklaştırmadan (Çünkü bunlar yüzünüzün en ince derili ve hassas bölgeleridir) ince bir tabaka halinde sürmelisiniz.
Öncelikle cildinizi soyucu etki gösterdiği için, retinol içeren bir ürün kullanırken cildinize normalde davrandığınızdan çok daha hassas davranmalısınız. Peeling veya soyucu etkisi olan partiküllü ürünleri geçiyorum, cildinizi en hassas temizleyiciyle temizledikten sonra havlu ile kuruturken bile tahrişi en aza indirgeyecek hareketlerle kurulamalısınız.
Serum formundaki ürünler krem formundan daha yoğun retinol içerebileceği için öncelikle krem formunda bir ürünle başlamayı tercih edebilirsiniz. Serum formunda bir ürün kullanacaksanız da ürünü nemlendiricinizin üzerine uygulamayı deneyebilirsiniz. Daha önce retinol içeren bir ürün kullandıysanız ve cildiniz alışıksa, serum formundaki ürünler size daha uygun olacaktır.
Bazı retinol formları gün ışığında etkinliklerini kaybettikleri için gece uygulamanız daha doğru olacaktır. Cildinizi soyacağı ve alttan çıkan yeni hücreler daha savunmasız olacağı için, retinol kullandığınız süre boyunca mutlaka bir güneş koruyucu ile lekeye karşı önlem almanız büyük önem taşıyor.
Ürünü kullanırken cildinizde kuruma, hafif bir tahriş ve pullanma hissetmeniz çok normal çünkü daha yeni ve iyi cildi ortaya çıkarmak için cildinizin soyulması bu şekilde oluyor. Ancak çok fazla kızarıklık, yanma, batma, tahriş hissederseniz bu durum yüksek konsantrasyonlu bir ürün kullandığınız anlamına gelebilir. Cildinizin retinol için bir tolerans geliştirmesi aylar, hatta yıllara varan bir süreci bulabilir.
A Vitamini formlarının ortak özelliği, ciltte önce retinol ve retinale (bazı kaynaklarda retinaldehit olarak okuyabilirsiniz) ve devamında da retinoik asite dönüşerek etki etmesidir. Bu dönüşüm adımları ne kadar fazlaysa, ürünün etki göstermesi de o kadar zaman alabilir. Kafa karıştırmadan dönüşüm adımları en uzun olandan en kısa olana göre sıralamak gerekirse;
Bir retinol türevi olan Retinyl Esterleri (Retinyl Palmitate ve Retinyl Propionate) önce retinole, ardından retinale ve retinoik asite dönüşerek etki eder. Retinol önce retinale, ardından retinoik asite dönüşerek etki eder. Retinal direkt retinoik asite dönüşerek etki eder. Dönüşmeden etki eden formlarsa çoğunlukla ilaçlarda kullanılan formlar olarak karşımıza çıkar. Yani bu durumda retinol içeren bir ürün, retinal içeren bir üründen çok daha yavaş etki ederek cildi soymayı çok daha uzun bir sürece yayabilir. Bu da bazı kaynaklara göre cildi daha az tahriş ettiğinin bir kanıtı olarak gösterilmektedir.
Bu noktada kafa karışıklığına yol açan şöyle bir soru oluşmaktadır; retinol retinalden daha az mı etkilidir veya hassas ciltler için daha mı uygundur? Çoğu kaynak yukarıda bahsettiğim noktaya değinerek retinolün retinalden daha hassas olduğunu belirtse de, bazı kaynaklar daha etkili olmasına rağmen retinalin ciltte retinolden daha hassas olduğunu savunuyor. Onlara göre bu dönüşüm süreçlerinin cildi daha fazla yoracağı, bu nedenle de daha kısa sürede etki ederek sonuç veren A vitamini formlarının cilt için daha risksiz olduğu yönünde karşımıza çıkabiliyor. Kozmetik ürünler üzerine yapılan klinik çalışmaların yetersizliği nedeniyle bu konuya bir taraf olmadan size aktarmak istedim. Zaten şahsi fikrim kozmetik ürünlerde hiçbir zaman sadece tek bir içeriğin her şeyden sorumlu olamayacağı ve her zaman formülün bütünlüğüne bakılması yönünde.
Retinol kullanımı tamamen cildin ihtiyacına göre, herhangi bir yaş gözetmeksizin kullanılabilir, ancak hamileler ve emziren anneler üzerine klinik çalışma yapılamadığı için, teratojenik risklerinden dolayı özellikle kaçınmaları ve doktorlarına danışmadan kullanmamaları gerekiyor. Ayrıca cildinizde sedef, egzama, rozasea gibi bir durum mevcutsa doktorunuza danışarak kullanmalısınız.