Netflix’in Fransız yapımı yeni mini dizisi “Antrasit (Anthracite)”, Julius Berg’in yönetmenliğinde, izleyicileri Alpler’in sarp ve sisli yamaçlarına götürüyor.
Dizi, 1994 yılında yaşanan ve hala sır perdesini koruyan bir tarikat intiharını merkezine alıyor. 30 yıl sonra, benzer bir ritüel cinayetin işlenmesiyle, bu eski olay yeniden gün yüzüne çıkıyor ve kasabanın karanlık geçmişiyle yüzleşmesine neden oluyor.
Dizinin ana karakterleri Jaro ve Ida, her biri kendi geçmişinin hayaletleriyle boğuşurken, bu gizemi çözmek için bir araya geliyorlar. Jaro, suçlu bir geçmişten kaçarken, Ida ise kayıp babasının izini sürüyor. Ancak, bu ikilinin hikayesi, beklenen derinliği ve gelişimi göstermekten biraz uzak kalıyor. Karakterlerin motivasyonları ve arka plan hikayeleri, potansiyellerini tam olarak ortaya koymuyor ve izleyiciyi tatmin etmekte yetersiz kalıyor.
“Antrasit”, aslında atmosferik çekimleri ve kasvetli tonuyla dikkat çekiyor. Bunun yanında maalesef hikaye anlatımı ve karakter gelişimi açısından bazı fırsatları kaçırıyor. Dizi, izleyiciyi merak içinde bırakmayı başarıyor fakat beklentimi tam anlamıyla karşıladığını söyleyemeyeceğim. Yine de, dizi, tarikatlar ve toplum üzerindeki etkileri gibi ilginç temaları işlemesiyle öne çıkıyor.
Julius Berg’in yönetmenliği, dizinin gizemli havasını ve gerilimini pekiştiriyor, bazı bölümlerde tempo sorunları yaşasa da, genel olarak izlenesi bir seri diyebilirim.
Dizi, karanlık sırlar ve dağların gölgesinde geçen bir gerilim arayanlar için ilgi çekici bir seçenek olabilir, ancak türün diğer örnekleriyle kıyaslandığında, “Antrasit (Anthracite)” önemli bir yapım olarak öne çıkmaktan biraz uzak duruyor.