Partili cumhurbaşkanlığına geçildikten sonra hazinenin borcunun 970 milyar dolardan 1 trilyon 935 milyar dolara çıktığını belirten Babacan, “Hükümet sadece yurt dışına değil yurt içine de döviz borçlanmaya başladı. Biz bunu belli bir tarihte durdurmuştuk. Bir ülke kendi vatandaşına döviz borçlanmaz. Fakat bu son dönemde buna tekrar başladılar. Hazinenin içeriye döviz borcu var. Bu nasıl yerlilik nasıl millilik?” dedi.
Yeniçağ Gazetesi'nde yer alan habere göre; Babacan’ın Merkez Bankası’nın piyasaya kasasındaki dövizden daha fazlası borcu olduğunu ve kurun bu yüzden kontrol edilemediğini ifade etti.
Babacan’ın Merkez Bankası ile ilk kez açıkladığı bilgisi ise şu şekilde;
Biz Erdem Başçı ayrıldıktan sonra Merkez Bankası’ndan çok iyi iktisatçılarla konuştuk gerçekten. Dünya çapında tanınmış ve bizim vatandaşlarımız olan insanlar. Diyorlar ki “Bu iş 1 ay gider sonra ayrılmak zorunda kalırız.” Çünkü MB özel bir kurum, biz doğruları yapmak isteriz ama Cumhurbaşkanı’ndan hükümetten talimat gelir bu talimatın gereğini yapmayız, zaten pürüz çıkar dediler. Bize müsaade edin biz ara ara görüşlerimizi verelim, size anlatalım ama o kurumun başına geçmeyiz dediler.
Babacan yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar şöyle;
Türkiye son 20 yılın en derin krizini yaşıyor. Bu krizin sebepleri ve Türkiye’nin nereden nereye geldiğini değerlendirecek olursak gerçekten tablo oldukça ürkütücü. En büyük problemlerin başında artan işsizlik var. İşsizlik yakıcı bir sorun aynı zamanda sosyal bir sorun. Gençlerin yoğun yaşadığı illerde daha büyük bir sorun.
Van’nın nüfusu 1 milyon 200 bin nüfus 21 yaş ortalaması var. Yatırım olmayınca yeni iş sahası açılmayınca gençlerimiz iş bulamıyor. Üniversiteye giren kardeşlerimiz 1. Sınıfta ben mezun olunca nasıl iş bulacağım derdine düşüyor.
2. sorun hayat pahalılığı. Bu kur artışları enflasyona önemli derecede yansımış durumda, her ne kadar TÜİK’in açıkladığı rakamlar yüzde 11-12 civarında olsa da bugün Yalova’da da karşılaştık kaç tane esnafımız kendisi açtı konuyu. Bu rakamlar doğru değil dedi. Maliyetler artınca esnaf mecburen fiyatları artırıyor ama vatandaşın alım gücü o kadar düşük ki alamıyor.
“HÜKÜMET DÖVİZLE BORÇLANMAYA BAŞLADI”
Örneğin beyaz eşya dövize bağlı bir ürün. 2. Büyük problem hayat pahalılığı. Emekliye olan maaşı hükümet enflasyon oranına göre veriyor. Ama kendi açıkladığı enflasyon rakamına göre veriyor. Sabit geliri olan vatandaşlar için durum böyle bir de işini kaybeden vatandaşlarımız var.
Büyük resme baktığımız zaman diğer büyük problem ise devletin borcunun artması. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girip en yakın akraba ekonominin başına getirildiğinden bu yana Türkiye’nin hazinesinin borcu 970 milyar liradan 1 triyon 935 milyar liraya çıkmış durumda. Bakanı ortadan kaldırdılar ama bu devlet kayıtlarında yazılı biz de unutturmayacağız bunu. Partili Cumhurbaşkanı ile en yakın akrabanın el ele verip ülkeyi düşürdükleri durum bu.
Borç neden arttı? Hükümet sadece yurt dışına değil yurt içine de döviz borçlanmaya başladı. Biz bunu belli bir tarihte durdurmuştuk. Bir ülke kendi vatandaşına döviz borçlanmaz. Fakat bu son dönemde buna tekrar başladılar. Hazinenin içeriye döviz borcu var. Bu nasıl yerlilik nasıl millilik? Kendi paran dururken içeride vatandaşına döviz borçlanan bir devletten bahsediyoruz. Faizler yükseldi tabii bir de. Ben bıraktığım yıl devletin toplam bütçesindeki faiz ödemesi 53 milyar liraydı. Gelecek senenin bütçesine koydukları faiz ödeneği 179 milyar lira.
“MERKEZ BANKASI’NIN KASASINDAKİ DÖVİZDEN FAZLA BORCU VAR”
O günlerde bizim ekibimize faizci dediler, faiz lobisi dediler. Benim görevi bıraktığım dönemde Merkez Bankası’nın o günkü politika faizi ile şu an ki faiz arasında da iki katına yakın fark var. Genel bütçe açığında ise biz bıraktığımızda ise 24 milyar lira açık vardı bütçede şimdi 239 milyar lira bütçe açığı var. Tablo bu. Bu rakamlar çok ürkütücü.
Merkez Bankası’nın rezervi eksi 44 milyar dolar. Bu rezerv nasıl eksi olur diyeceksiniz? MB’nin kasasındaki dövizden daha fazlası borcu var piyasaya. Kur bu yüzden kontrol edilemiyor. Doğal gaz petrol almak için dövize ihtiyacınız var. Biz bunlarda dışarıya bağlıyız. Eksiye düşen bir ülkede piyasalarda tedirginlik var. Dolar endeksi tüm dünyada düşerken Türkiye’de dolar artıyor. Bankalar bu faizin üstüne bir de risk primi koyuyor. Son iki yılın zararı çok çok büyük.
İKTİDAR DEĞİŞMEDEN EKONOMİ DÜZELİR Mİ?
Mevcut iktidarın Türkiye’deki problemleri düzeleceğine inansaydın biz DEVA Partisini hiç kurmazdık. Düzeltemeyecekler. Bu iktidarın elinde ülke adeta uçurumdan aşağı yuvarlandığını ön gördüğümüz için biz DEVA Partisi’ni kurduk. Herkes işini gücünü bıraktı, partimizin çatısı altında ülkemizin yarınları için çalışıyoruz. Otobüste anons yapan arkadaşımız Boğaziçi’nde öğrenci. Sadece hukuk demekle ülkeye hukuk gelmiyor. Ciddi bir U dönüşü yaptı Cumhurbaşkanı “Geleceğimizi Avrupa’da görüyoruz” yıllarca Batı, AB, NATO karşıtlığı manşet oldu. Şimdi tekrar AB’ye sarılıyor.
Bal deyince ağız tatlanmıyor. Bunun da olabileceğine inanmıyoruz. Güç zehirlenmesi yaşıyorlar. Bu insan tabiatında olan şeyler. Elinizde bu kadar büyük bir güç var bu gücün zamanla ve hukukla sınırlanması lazım. Güçler ayrılığı neden önemli diyoruz? Hükümetin, yönetimin, yürütmenin üzerinde hem Meclis denetimi hem de yargı denetimi olacak. Siz hepsinin başına yürütmeyi koyarsanız o zaman belli bir yolda gitmek mümkün değil. Yoldan çıkarsınız. Ülkenin sorunlarını çözebilecek ne bir kadro var, ne de böyle bir vizyon var. Şu anda beka sorunu var ama beka sadece iktidar bekası memleket bekası değil. Orada nasıl kalırız düşüncesi artık Türkiye’ye zarar veriyor.
Zaten bugün önemli iktisatçıların şu anda ekonomide görev alması söz konusu değil. Biz Erdem Başçı ayrıldıktan sonra Merkez Bankası’ndan çok iyi iktisatçılarla konuştuk gerçekten. Dünya çapında tanınmış ve bizim vatandaşlarımız olan insanlar. Diyorlar ki “Bu iş 1 ay gider sonra ayrılmak zorunda kalırız.”
"Çünkü MB özel bir kurum, biz doğruları yapmak isteriz ama Cumhurbaşkanı’ndan hükümetten talimat gelir bu talimatın gereğini yapmayız, zaten pürüz çıkar dediler. Bize müsaade edin biz ara ara görüşlerimizi verelim, size anlatalım ama o kurumun başına geçmeyiz dediler. O günden bu yana 3 tane Merkez Bankası başkanı değişti ve süreleri dolmadan değişti. İşin başında dürüst ve işin ehli adamlar olmasını lazım. Yat deyince yat kalk deyince kalk gibi bir kadro kurduğunuzda eleştiri duymuyorsunuz. Gerçekten emrettiğiniz her şey oluyor ama verdiğiniz bir sürü yanlış talimat ülkeyi berbat bir duruma getiriyor, şu anki durum bu."