Günümüzde dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük sorunlar arasında ne yazık ki başlıca olarak çevre kirliliği ve iklim değişikliği öne çıkıyor.
Buzulların erimesi, küresel ısınmanın artması, okyanusların ve doğanın plastik atıklarla kirlenmesi ve yüksek miktardaki karbon emisyonu gibi faktörler ekolojik dengeyi ve dolayısıyla canlı yaşamını tehdit ediyor.
Özellikle son yıllarda, çevre kirliliği ve iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak amacıyla hükümetler ve aktivistler tarafından çeşitli çalışmalar yapılıyor. Fakat uzmanlar, bu konuda çok geç kalınmış olabileceğini söylüyor. Gezegenimiz, bu sorunlarla ilgili pek çok sinyal veriyor ve iklim değişikliğinin kökeni çok eskiye dayanıyor. Ne yazık ki, bu değişimlerin ardında insan kaynaklı sebepler bulunuyor.
Yüzyıllardır insanlar olarak havaya, suya ve doğaya kasıtlı veya kasıtsız zarar veriyoruz. Sanayileşmeyle birlikte artan yoğun karbondioksit ve sera gazı salımı, nüfus artışıyla birlikte yaşanan kentleşme ve Birinci ve İkinci Dünya Savaşı gibi küresel olaylar, iklim değişikliğini tetikledi. Artan çevre ve hava kirliliği ise iklim krizini beraberinde getiriyor. Eğer önlem alınmazsa, sonuçlar insanlığı tehdit edecek boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle gezegenimizi ve canlı yaşamını korumak adına yapabileceklerimizi gözden geçirmeliyiz. Günlük yaşamımızdaki bazı küçük alışkanlıkları değiştirerek bile, çevre kirliliğini azaltabilir ve küresel ısınmanın önüne geçmeye yardımcı olabiliriz.
İklim değişikliği, Dünya’nın iklim ve hava şartlarında uzun vadeli değişiklikler olarak tanımlanıyor. Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nin New York’taki Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü (Goddard Institute for Space Studies) tarafından yürütülen bir çalışma, insan kaynaklı sera gazları ve iklim değişikliğine neden olan atmosferik partiküllerin 20. yüzyılın başlarından bu yana dünyamızı etkilediğini gösterdi. Bilim insanları, iklim değişikliğinin bizleri nasıl etkileyebileceği konusunda neredeyse bir yüzyıldır araştırmalar yapıyor. 1800'lerde, insanlar tarafından üretilen karbondioksit (CO2) ve diğer gazların atmosferde birikerek Dünya’yı izole edebileceğini öne süren deneyler, o dönemde endişeden çok merakla karşılanmıştı. Ancak günümüzde, bu durumun Dünya’yı ve canlı yaşamını ciddi şekilde tehdit ettiği açıkça görülüyor.
Çevre kirliliği, insan eliyle çevrenin doğal olmayan yollarla bozulması anlamına geliyor. İnsanlar çevreyi pek çok farklı şekilde kirletiyor ve bu da canlıların yaşadığı ekosistemi olumsuz etkiliyor. Büyük fabrikaların kimyasal atıklarının sulara karışması, plastik kullanımının yaygınlaşması ve fosil yakıtların kontrolsüzce kullanılması gibi faktörler okyanuslara, havaya ve karaya, dolayısıyla burada yaşayan canlılara zarar veriyor. Özellikle plastik kullanımı, çevre kirliliği sorunlarının başında geliyor. Plastik atıklar o kadar yaygın ki, "Dünyanın Çatısı" olarak adlandırılan Everest Dağı'nın zirvesine yakın yerlerde bile mikroplastik atıklar bulundu.
İklim krizi ve çevre kirliliği insanlığı tehdit eden boyutlara ulaşmış durumda. Ancak gezegenimizi kurtarmak için henüz geç değil. Dünyanın yok olmasını engellemek adına atabileceğimiz adımlar var.
Dünya genelinde yılda ortalama 100 milyon ton plastik üretiliyor ve plastiklerin doğada tamamen yok olması neredeyse bin yıl sürüyor. Plastik atıklar, okyanusları ve karaları kirleterek on binlerce hayvanın ölümüne sebep oluyor. Bu nedenle, çevreyi korumak için plastik kullanımını azaltmak önemli bir adım.
Plastik kullanımını azaltmak için alışverişlerde bez çantalar kullanabiliriz.
Yemek siparişlerinde plastik servis istemeyebiliriz.
Kendi termosunuzu kullanabiliriz.
Su için pet şişe yerine matara kullanabiliriz.
Bu basit değişiklikler bile plastik tüketimini büyük ölçüde azaltarak çevreye olumlu bir katkı sağlayabilir.
Deodorant, parfüm ve vücut spreyi gibi kozmetik ürünler, içerdikleri CFC gazları nedeniyle çevreye zarar verebilir. CFC gazları, atmosferde parçalanmadan yükselebilir ve ozon tabakasındaki deliğin büyümesine neden olabilir. Ozon tabakasının incelmesi, küresel iklim değişikliğini daha da kötüleştiriyor.
Bu sorunu önlemek için organik roll-onları tercih edebiliriz.
Kozmetik ürünlerin kullanımını sınırlandırabiliriz
Her anlamda doğal ürünlere yönelebiliriz.
Bu adımlar, hem ozon tabakasını korumaya yardımcı olur hem de küresel iklim değişikliğinin etkilerini azaltabilir.