Bu devasa çöl, günümüzde Türkiye'nin yüz ölçümünden tam 12 kat daha büyük olmasıyla dikkat çekiyor. Ancak, Sahra Çölü'nün geçmişi, bugün gördüğümüz manzaradan oldukça farklıSadece kum dalgaları arasında kaybolan Sahra'nın eski zamanlarda göller, çayırlar, yerleşim yerleri ve canlılarla dolu olduğu biliniyor. En büyük göl alanı, yaklaşık yüz sekiz bin kilometrekarelik bir alana yayılıyordu.
Sadece kum dalgaları arasında kaybolan Sahra'nın eski zamanlarda göller, çayırlar, yerleşim yerleri ve canlılarla dolu olduğu biliniyor. Yaklaşık yüz sekiz bin kilometrekarelik bir alana yayılan en büyük göl alanı, Sahra'nın geçmişindeki bu canlılık ve bereketin bir kanıtı niteliğindeydi.
Bu bulgular, Sahra'nın geçmişte yeşil bir cennet ve büyük bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor. Ancak, günümüzdeki kuraklık ve çöl manzaralarıyla kıyaslandığında, bu eski canlılık ve su zenginliği hayal edilemez bir manzaradır.
Çeşitli hayvan fosilleri ve insan eserlerine ek olarak, Sahra'nın derinliklerinde şaşırtıcı keşifler yapıldı. Yayın balıkları, balinalar, deniz yılanları, dinozor fosilleri ve hatta insan eserleri, çölün altında gizlenen zenginliklerin sadece bir kısmını oluşturuyor.
Araştırmacılar, Eski Taş Çağı'nda insanların su kaynakları yakınında yerleşim yerleri kurduğunu ve bu bölgelerde hayatta kalmak için doğal su kaynaklarının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Bu araştırmalar, Sahra'nın insanlık tarihini yüz bin yıl öncesine götürdüğünü ve insan türünün bilinen tarihinden çok daha eski olduğunu gösteriyor. Sahra'daki mağara duvarlarına çizilen resimlerde insanların yüzme izlerine rastlanması da, suyun bu bölgedeki hayati önemini vurguluyor.
Ancak, Sahra'nın altındaki sırların henüz tam olarak çözülmediğini belirtmek önemlidir. Araştırmacılara göre, bu dev çölün altında daha pek çok bilinmeyen gizem yatmaktadır, ve gelecekte yapılacak keşiflerle Sahra'nın eski çağlardaki zenginliği ve canlılık dolu geçmişi daha da aydınlatılacaktır.