Ekonominin en güvenilir isimlerinden Şeref Oğuz Sarayda şehir efsanelerini köşesine taşıdı.
İşte Dünya Gazetesi Yazarı Şeref Oğuz''un yazısı:
Biraz araştırdım ve yığınca şehir efsanesi çıktı ortaya… Efsane, gerçeğin ses bulmadığı yerde üretilendir. Binbirgece Masalları’nın orijinal adı da zaten “Hezar Efsane” diye bilinir. Yani binlerce efsane… Hal böyle olunca Beştepe’nin Binbirgece Masalları’nı saray efsaneleri diye aktaralım:
Birinci şehir efsanesi: Ekonomi tıkırında, her şey yolunda… Turistler geliyor, turizm geliri yükseliyor. AVM’ler dolu, baz etkisi yaz etkisiyle enflasyon da düşecek. Zaten enflasyon tüm ülkelerin sorunu, Bodrum, Datça doldu taşıyor, tatil yerleri de öyle. Lüks restoranlar kalabalık. Var ki harcıyorlar. İhracat da rekorlarla ilerliyor. Bu yüzden kriz söylentilerinin aslı astarı yok.
İkinci şehir efsanesi: Seçimlere kadar idare ederiz. Günü kurtarıyoruz nasılsa. Şimdilik geçici para politikası araçları devrede. Arada müjde paketleri olur. Çok yerden onlarca milyar dolar gelecek söylemi yayılıyor. Gündem zaten yeni gelişmelerle meşgul… Seçime yetiştiririz de gerisi Allah kerim…
Üçüncü şehir efsanesi: Şartlar bizi zorladığında mecburen acil tedbir alırız. Döviz nakit akışı durduğunda adım atarız. Çarklar tıkanınca zorunlu olarak faizde rekor artışı gündem yaparız.
Sıcak para arayışına çıkar, Libor+CDS/100 üzerinden ki %14’lere varsa bile borç buluruz. Fakat bıçak kemiğe dayanmadan adım atmaya gerek yok. Zira ufukta sandık var enflasyonla mücadele bize seçim kaybettirir.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Ekonomi yönetimi sorunları görmüyor mu?
Sorunları görüyor. Ancak “sorun var" demiyor, diyemiyor. Tepe yönetimine sürekli pembe tablolar sunan danışmanlar, Polyannacılık oynuyor. Şu anda ekonomik kriz “inkâr” safh asında… Fakat bazı danışmanlar gerçeği görüyor ya söylemiyor ya da söyleyince trenden atılıyor.
Peki, bu gidiş nereye ve akabinde ne olur?
Gidişat iyi değil. Hatta çoktan geri döndürülemez ekonomi hasarı oluşmuş durumda… Üretici, yüzde 138’lik maliyeti fiyatlara bindirmek zorunda kalacak. Enflasyon daha da artacak. Hayat pahalılığı baş edilemez boyutlara tırmanacak. Seçim ekonomisi uygulanıp piyasa paraya boğulacak. Akabinde seçimi kim kazanırsa kazansın, orta gelir ülkelerden alt gelir grubuna itilmiş ülkemizi düze çıkarmak için acı ve ıstırap dolu yıllar bizi bekliyor olacak.
ELİ KOLU BAĞLI DURMAK SONRA DA HALASKÂR BEKLEMEK
Saray, ekonomi danışmanıyla dolu… Ama hem birbirlerinden haberleri yok hem de tepe yönetimi onlara danışmıyor. Halktan kopuk, yandaş medya üzerinden ekonomiyi izliyorlar. Ekonominin çok dar kapsamlı karar ekibi, kendi çalıp kendi söylüyor.
Burada beni dehşete düşüren; genel kaygısızlık iklimidir. Sivil toplum örgütleri, top çeviriyor. Odalar, dernekler, akademisyenler lafı eveleyip geveliyor. Her birimiz “bana dokunmuyor nasılsa” yaklaşımı içindeyiz. Dokunmaya başlamışlar ise söyleniyor ama söylemiyor. Hal böyle olunca ekonomideki giderek derinleşen felâketi elimiz kolumuz bağlı izliyor, sorunu dile getirenleri de “felaket tellâlı” diye damgalıyor, soruşturuyor, lanetliyoruz. Kimse gerçekten yana değil, “gerçek benden yana olsun” aymazlığında… Gerçek mi? Yeni bir halaskâr bekleyeceğiz.