“1994 Ekim’iydi, ortalık sonbahar akşam güneşinin yoğun renklerine bürünmüştü. Yolumuz hafifçe yükselen, bir bakışta anlaşılmayan, üst üste yığılmış bazalt blokların çokça olduğu bir araziden geçiyordu. Tarih öncesi insana ait hiçbir iz yoktu; ne bir duvar ne çanak çömlek parçaları ne de taş aletler. Tarih öncesi kalıntıları tespit etmek için yapılan ve önceki pek çok benzer yürüyüşü anımsatan bu yürüyüşte, kaçınılmaz bir şekilde yürüyüşün anlamına duyulan kuşku gittikçe artmaktaydı. Köyde sorduğumuz sorularla ilgilenen yaşlı biri, yakınlarda Göbekli Tepe isimli bir dağın olup olmadığını ve orada çakmaktaşlarının bulunup bulunmadığı sorumuza, beklenmedik bir şekilde kesin bir ‘evet’ demişti. Bu yaşlı kişi Şavak Yıldız’dı.”
Bu sözler Göbekli Tepe’yi keşfeden Alman Arkeolog Klaus Schmit’in kaleme aldığı ‘Eski Tapınağı Yapanlar’ (Sie bauten die ersten Tempel) kitabının ilk bölümünden.
Kitabı okudukça, Alman Arkeolog Schmit’in heyecanını, tutkusunu tüm bedeninizde hissediyorsunuz.
Tarihi 12 bin yıl önceye kadar dayanan Fırat ve Dicle Nehirleri arasında kalan bölgede insanlık tarihinin en önemli değişimi yaşandı. İnsanoğlu Göbekli Tepe’de bir tapınak inşa etti. Arkeologlar, avcı toplayıcı göçebelerin, dini inançlarını yerine getirmek için bir araya gelmiş, sonrasında kalabalıklaştıkça yerleşik hayata geçtiklerini belirtiyor.
Uzun zamandır gitmek istediğim, bir türlü fırsatını bulamadığım Şanlıurfa ve Göbekli Tepe’ye geçen hafta sonu gittim. Tabii ki öncesinde Klaus Schmidt’in kitabını okuyarak. Ben gittiğim yerler hakkında önce bilgi ediniyorum. Dersime çalışıyorum. Ve gittiğimde de daha fazla hayranlık duyuyorum.
Göbekli Tepe’ye uzanan yolda ilerlerken Klaus Schmit’in hissettiklerini o kadar fazlasıyla hissettim ki, kitabında yazdıkları gözümün önünde belirmeye başladı. Neolitik Çağ’da yaşayan insanları hayal ettim. Henüz tarım toplumuna geçmemiş insanlar neden ilk önce tapınak inşa etti ki?
Tepenin yamacında ilk buğdayı ehlileştiren, ilk ekşi mayalı ekmeği yapan, ilk birayı üreten insanlar gözümün önünden film şeridi gibi geçiyordu. Vadiden esen rüzgârın kokusu, tarifi mümkün olamayan mistik bir hava yaratmayı başarıyordu.
Kazı alanının içine girdiğimde neden, niçin soruları sürekli zihnimi kurcaladı.
T biçimdeki sütunların üzerinde çeşitli vahşi hayvan figürleri bulunuyor. O dönemlerde Anadolu’da aslanların yaşadığını doğrular işaretler. Daha pek çok figür.
UNESCO tarih mirasına alınan Göbekli Tepe, gizemini hâlâ koruyor.
Eğer hâlâ gitmediyseniz Alman Arkeolog Klaus Schmit’in kaleme aldığı ‘Eski Tapınağı Yapanlar’ kitabını okuyup öyle gitmenizi tavsiye ediyorum.