Yıllardır duyarız; Türkiye'nin müthiş 'Bor' kaynakları vardır, eğer akıllı davranırsak bu bor sayesinde bir anda zengin olabiliriz. Bu iddianın aslını, bu konuları iyi bilen bir uzmanın kitabından nihayet öğrendim.
Yaman Törüner, eski bakanlardan. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde iktisat ve maliye okuduktan sonra Merkez Bankası'nın başkanlığı dahil tüm kademelerinde görev yaptı, bugünkü İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nı kurdu, sonra milletvekili oldu, rahmetli Başbakan Mesut Yılmaz'ın 53'üncü hükümetinde de Dış Ticaret ve Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığı yaptı. Ayrıca bugün çok tartıştığımız "128 milyar dolar nerede?" sorusuna da, tabii eğer kendisine Merkez Bankası kayıtları açılırsa, şak diye cevap verebilecek bir isim.
Törüner "Yorumlu Hatıralar" adıyla anılarını yazdı. MD Yayınları'ndan çıkan kitapta daha çok kendi dönemiyle ilgili önemli bilgiler veriyor.
Öncelikle bu 'Bor' konusuna değinmek istiyorum, Yaman Törüner, bir paragrafta 'Bor'la ilgili tüm umutlarımızı söndürüyor:
"Hala ciddi ciddi devam eden ve bazı oda başkanlarının bile inandığı iddialara göre, Türkiye'deki bor kaynakları satılsa 100 milyar Dolar elde edilir ve Türkiye kurtulurdu. Oysa bor ne kadar önemli olursa olsun bizim satabileceğimiz bor miktarı taleple sınırlı. Talep de yılda 250 milyon Dolarlık. İstediğiniz kadar malınız olsun, alıcısı yoksa malınızın kıymeti yoktur. Bugün mermer talebi bile bordan fazla. 350 milyon Dolarlık mermer ihraç ediliyor. Ayrıca, piyasaya sonsuz mal sürmeye kalkarsanız, malınızın değeri sıfıra yaklaşır. Yani, elinizdeki 100 milyar Dolarlık borun tamamını ancak 500 milyon Dolardan satabilirsiniz."
Aldık mı cevabımızı?
Gelelim kitaptan bir başka konuya.
Devlet yönetiminden hep şikâyet ederiz ya, Yaman Törüner de, "Devlet böyle yönetiliyor" diyerek inanılmaz bir örnek anlatmış:
"Yıl 1997. Ben ANAP milletvekiliyim. Sayın Mesut Yılmaz Başbakan. Bir gün beni çağırdı. Boşalan Sermaye Piyasası Kurul üyeliklerinden birisi için benden bir aday istedi. Ben de kurumda görevli "Cahit Yılmaz"ın bu görev için uygun olacağını bildirdim. Mesut Bey, Güneş Taner'i aradı ve ismi verdi. İki gün sonra Mesut Bey'i tekrar ziyaret ettim. "Güneş Bey'i arayıp, sonucu alalım" dedi. Güneş Bey "Efendim, çok mükemmel bir seçim yapmışsınız" dedi. Ben de Cahit Bey'i arayarak tebrik ettim. Bana "Kararname sevk edilmiş ama benim atamam olmadı. Cahit Yılmaz isimli kimsenin tanımadığı bir arkadaşın ataması olmuş" dedi. "Kardeşim, o sensin işte" deyince, "Yaman Bey, Benim soyadım Yılmaz değil, Sönmez" demez mi. Şoke oldum. Yanlışlıkla, Başbakan'a "Cahit Sönmez" yerine "Cahit Yılmaz" adını vermiştim. İşin en ilginç tarafı, Sayın Bakan, olmayan bir kişi "Cahit Yılmaz" için her türlü araştırma yaptırmış ve olumlu sonuç almıştı. Olmayan bir kişinin, "etraflı" araştırması yapıldıktan sonra Sermaye Piyasası Kurul üyeliğine atanması için Kararname sevk edilmiş, bütün bakanlar imzalamaya başlamıştı. Olmayan bir kişi için Bakanlar Kurulu Kararı'nın bütün imzaları tamamlandı. Hatanın düzeltilmesi için hemen Sayın Yılmaz'ı aradım. "Telaş etme, Bakanlar Kurulu Kararı yayımlanmadan düzeltiriz" dedi. Gerçekten karar Resmi Gazete'de düzeltildi."
İnanılır gibi değil, tam bir komedi…
Ama böyle şeyler oluyor.
Kitapta tüm bunlardan daha fazlasını, bugünlerde çok tartıştığımız döviz rezervi, devletin altınları, faizler ve benzeri pek çok konuyu bulacaksınız.
Mesela bu Türkiye Odalar Birliği ve Ticaret odalarının ticareti desteklemeyip, kösteklediklerini yazıyor Törüner. Ayrıca ekonomi konusunda yazan gazeteciler Erdal Sağlam, Uğur Gürses ve Deniz Gökçe ile ilgili eleştirileri var.
Birlikte Basın Konseyi Yüksek Kurul üyesi olduğumuz Yaman Törüner'i kutluyorum. Anılar yazıldıkça hataların düzeltilmesi şansı artar.
Keşke herkes böyle cesurca yazabilse.